Hesaplaşma

24 2 0
                                    

Gece uyuyamamasının etkisiyle erken bir saatte açtı gözlerini. Bir an yanında yatan adama kaydı bakışları. Güzel yüzü uyku ile birleştiğinde daha büyüleyici görünüyordu. Lakin içi iğrendirici derecede pislik yuvasıydı Kor’un. Doğruldu ve hızla çıktı yataktan. Giysi dolabında bulduğu spor atlet ve taytı geçirdi alelacele bedenine. Biraz yürüyüş yapmak iyi gelecekti. Odadan çıkmadan evvel son kez göz attı uyuyan adama. Kapıyı açıp çıktığında  bir daha geri dönmemeyi düşünüyordu. Birliğe gidebilir,koruma talep edebilirdi. Orada geçireceği zaman zarfında intikam için yeni yöntemler bulabilirdi.
Holde kahya kadına yakalanırken kısa bir yürüyüşe gideceğini, kor’un bilgisi olduğunu açıklamasıyla köşkten dışarı adımını atabilmişti. Lakin hesaplamadığı ve anın heyecanı ile aklına dahi gelmeyen ufak detayla kalakaldı yolun kenarında. Evden çıkmak mesele değil, kraliyet yolunu yaya geçmenin imkanı yoktu. Yol kenarında aheste aheste yürüyorken dalgındı. Bu yoldan halktan insanların araçlarının geçmesi de yasaktı. Korna sesiyle irkildi ve yerde seyreden başını içinden küfürler savurduğu aracın sahibine çevirdi. Alexander suratında anlamsız bir sırıtışla araçtan inmişti.
‘Yolunu mu kaybettin,küçük’diye sorduğunda surat ifadesi pişmiş kelle moduna terfi etti başarıyla.
‘Seni ilgilendirmez’ diyerek kestirip attı. Yanından ilerlemek için yeltendiğinde kolunu kavraması ile engellemiş oldu gidişini. Öfkeli bakışları önce adamın kolunda ki parmaklarına oradan da suratına döndü.
‘Seni bırakabilirim’ dedi imalı ses tonuyla. Tüm bedenini ona dönerken yüzüne ondan iğrendiğini belli eden bir ifade takındı.
‘Canına kastın mı var er alexander? Yoksa acı çekmeyi seviyor musun’? Kolunu pek sıkı kavramayan parmakları arasından sert bir hamle ile kurtardığı esnada bir kaç adım yaklaştı. Yüzüne yerleşen sinir emareleri çene kaslarının seğirmesine neden olmuştu.
‘Seni küçük orospu’ diye tısladı dişlerinin arasından. Ancak herhangi bir harekette bulunmadı. Buna istinaden yoluna devam etmek üzere sırtını döndü ona.
‘Yoluna git,er. Yoksa ölümün benim ellerimden olacak’ dedi omuzunun üzerinden kısa bir bakış atarken adama.
‘Gel buraya,seni küçük şıllık’derken yüzüstü arabanın kaputunda buldu kendini Sahra. Bırakması için bağırıp debelenirken ağırlığını üzerine bastıran adam hareket edememesi için kollarını sırtına doğru kırmıştı, Kor’a mı güveniyorsun,küçük orospu? O adam seni becermekten başka birşey düşünmez. İşini halleder ve bir köşeye atar seni. Fısıltı ile kurduğu son cümleler kulağına temas eden diliyle birlikte midesini bulandırmıştı. Bunu biliyordu. Kor’un ondan istediği şeyin kadınlığı olduğunu dün gece fazlasıyla anlamıştı zaten.
‘Katlanamıyorsun,öyle değil mi? Onun senin üstün olmasına ve ben de dahil hayatında ki her şeyi hakeden kişi olduğunu düşünüyorsun. Bu yüzden bu kadar öfkelisin. Ne yazık dedi duraksayıp şuh bir kahkaha attı ve devam etti konuşmasına olanak tanımadan, Geç kaldın, Er Alexander. Dün gece Kor’un kadını oldum. Ne yapacaksın. Onun artığı olan bir orospuya tecavüz mü edeceksin? O kadar gurur yoksunu bir adam mısın,asker’?
‘Yalan söylüyorsun’ dedi titreyen sesiyle. Bu hareketine anlam veremezken kalçalarında hissettiği sertlikle gözleri büyüdü Sahra’nın.
‘Bırak beni,ucube’diye bağırsa da fayda etmedi.
‘Ah,küçüğüm. Söylediklerinin benim için önemi yok. Sana burada sahip olacağım’ derken işittiği fermuar sesine kalçalarından sıyrılan taytı eşlik etti. Kurtulmak için debelenirken nefesini kesecek bir hamleyle sırtına baskı uyguladı. Boğazından fersiz bir çığlık koparken içinde hissettiği sertlikle gözlerinden sicim gibi boşalan yaşlar hıçkırıklarına karışıyordu.
‘Bırak beni,adi herif’! Bırakmadı. İçine zorladığı her hareketi bir öncekinden sert olurken canını yakmayı umursamıyordu hızlanan soluklarını kulağında hissettiği adam.
‘Alexander,kadını bırak’. Duyduğu bas ses arkasında ki adamın,bedeninde ki hareketini bıçak gibi keserken hızlı bir hamle ile doğruldu. Kıyafetini düzeltti. Gitmek istiyordu ancak hangi tarafa gideceğine karar veremedi.  Karşısında elinde antika bir tabanca ile adım adım onlara yaklaşan Kor’a mı yoksa evine mi? Gözlerinden akan yaşlar artarken görüşü bulanıklaştı. Silahını az evvel ona tecavüz eden adamın sırtına dayayan Kor sağ elini ona uzatmıştı.
‘Gel’dedi güven veren güçlü sesiyle. Başını sağa sola salladı hızlıca.
‘Hayır,a-artık olmaz,kralın askeri. Bu adam ölmeli. Onu ben öldüreceğim’ dediğinde kesilen gözyaşlarını ifadesine yerleşen öfke takip etti.
‘Burada olmamalıydın,küçük’.
‘Öyle mi’diye gürledi hayvani bir hırıltıyla duyduğu bu sözün üzerine sakin kalamayarak, Sen ne diyorsun,kralın askeri! Oradan bakınca kaltağa mı benziyorum ben. Her arzu edenin altına yatacağım,ha’. Öfkeyle alevlenen bakışları silahın namlusunda olmasına rağmen alay dolu bir kahkaha atan adama kayarken kontrolünü yitirdi. Damarlarında hissettiği sıcaklık kanını kaynatırken bedeninin dışına taşan enerjisi kapkaraydı. Sağ eli havaya kalktığı esnada hızla,kibir dolu bakışları üzerinde dolaşan adama yaklaştı ve gırtlağını kavradı parmakları. Bu temasla dudaklarından acı bir feryat kopan adam sarsıla sarsıla kendinden geçti. Gırtlağından son nefesi tecelli ederken bedeni hareketini yitirdi. Lakin durmak istemiyordu. Siyah alevler cansız bedeni sardı ve saniyeler içerisinde geriye hiçbir şey kalmadı. Toza dönüşen adam hafif esen meltem rüzgarının etkisiyle savrulup gitti parmaklarının arasından.  Adımları ileri gitti. Kalbi öfke ile kavrulurken ona zorla sahip olan kırmızı gözlü adamı da yok etmek istiyordu içgüdüleri. Yaklaştığında durdu. Elini uzattı fakat siyah alevleri yoğun kırmızı ateşe temas etmesiyle reaksiyon gösterdi ve titreye titreye sönüp gitti. Bayılmadan evvel dudaklarından durumuna isyan eden bir kadının çığlığı dökülmüştü. Aşina olduğu kollara yığıldı ve gözleri ıslanırken karanlığa kapandı.

Kor: Kızıl kralHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin