Kor’un şahsi yemekler için kullandığı salona geçmeden evvel mutfağa uğrayıp yemeği arzu ettiklerini tek tek saydı kahya kadına. Bu vakitte ayakta olmasının sebebini merak etse de sormadı. Kısa bir sürede kahya kadının donattığı küçük masada bir tek kuş sütü eksikti. Önüne bırakılan servis tabağını alabildiği kadar doldurdu. Bir an Kayıhan’a kayan bakışları müsaade istercesine baktı. Onayı alır almaz da yemeğe koyuldu. Salonun içerisinde ki koltuklarda kahvelerini yudumlarken neşeliydi şu an Sahra. Günlerdir yakalayamadığı iç huzurunu Kayıhan ile bulmuş olmak daha da mutlu eden bir etkendi. Saruhan’dan ve amaçlarından uzak sıradan bir sohbet ve samimi güvenilir bir dost. Hayatında arzu ettiği yegane gerçeğin varlığını iliklerine dek hissetmekle mutluydu. Elinde ki fincanı önünde ki masaya bıraktıktan sonra başını uzun süreden sonra huzuru hissettiği göğse yasladı. Kolları belini sararken bir kez daha teşekkür etti. Hatta bir mühlet daha kalmasını temenni ettiğini söylerken başına bıraktığı öpücüklerine izin verdi.
‘Bana bu kadar yakın olmamalısın,sahra’derken sesinde derin bir özlemin tınısı vardı Kayıhan’ın. Senelerce gözünden bile sakındığı kadının,dokunmaya bile korktuğu bedeninin buram buram ten kokusuyla bu denli yakın olması başını döndürüyordu.
‘Seni zorluyor muyum’diye sorduğu sırada başını kaldırmadan gözlerini ona sabitlemişti.
‘Mutluyum. Ama sanırım başım dönmeye başladı bu ilgiden’.
‘Öyleyse mutluluğu kaçırmayalım,ne dersin. Hala biraz uykum var. Karnım da iyice doydu. Yatağa geri dönelim mi’?
‘Sahra, üzülmeni hiç istemiyorum biliyorsun ancak sürekli yanında olamam. Bu meseleyi bir şekilde geride bırakmalısın’.
‘Biliyorum. Fakat şu an değil’. Başını kaldırdı ancak kalkmasına müsaade etmeyen Kayıhan, beklemediği bir hamle ile kucağına çekti onu. Gözleri şaşkınlıkla irileşirken dudakları birleşmişti. Nazik ve sıcak dudaklarına karşılık vermek istese de bunu engelleyen bir çift kırmızı göz hayaline takıldı. Kolları öyle kuvvetle tutuyordu ki o bırakana dek kımıldayamadı bile. Bırakmasıyla utançla başını boyun girintisine bastırdı.
‘Yapma,Kayıhan. Acı çekmeni istemiyorum’dedi boğuk çıkan sesiyle.
‘Aynı akıbeti paylaşıyoruz. Bana izin ver ki seni dünyanın en mutlu kadını yapayım’.
‘Hayır’dedi panikle gerisin geri doğrulurken. Gözleri buluştu. Gülümsüyordu. Her zaman ki Kayıhan diye düşünürken gülümsemesine engel olamadı,Senin için uygun bir kadın değilim ben. Fazla kirli ve günahkarım. Aksini iddia etsen bile benim geçmişim seni zorlar. Kaldıramazsın,kayıhan’. Elini kirli sakallı yanağına bastırmıştı. Başını sol omuzuna doğru eğdi gözlerinde hüzün peyda olurken. Yapamam diye mırıldandı, Bunu sana yapamam. Masumiyetini benimle kaybetmene izin veremem. Seni kendi karanlığıma çekemem. Anla beni,lütfen’.
‘Peki’derken başını yeniden omuzuna yasladı Kayıhan,Ama umudumu bir kenara bırakmamı sağlayamazsın. Ne kadar süreceği umurumda değil,sahra. Bana gelmeni bekleyeceğim’.
‘O gün gelir mi,kayıhan. Vicdan sahnemde bu zulmü sana yapacağımı kabullenebilir miyim’?