Şeffaf sarayda Kral kor ile yaptığı kısa görüşmenin ardından Kayıhan ayrılmıştı merkez diyardan. Köşke Kor’un son saldırıdan sonra ve Saruhan’ın tehditleri yüzünden işleri olması hasebiyle bir asker grubu ile dönmüştü. Evin çevresini de sürekli olarak koruyacakları emrini alan askerler bahçenin her yanındaydı. Hatta o denli abartmıştı ki durumu keskin nişancı dahi yerleştirmişti köşkün gizli köşelerine. Gitmeden evvel Kayıhan ile suikastçılar adına bir antlaşma imzalamışlardı. Birkaç güne merkez krallığa birlikten destek de gönderecekti Kayıhan. Elbette desteğini Sahra’yı korumak uğruna sağlıyordu. Bunu bilecek kadar iyi tanıyordu onu. Uyumak istese de gözleri kapanmamakta ısrarcıydı. Kor’un şahsi yatak odasında camdan gelişini gözlüyordu. İşittiği gerçeklerden sonra kime güveneceğini bilemezken,dürüstlüğü Kor’a yöneltiyordu zihnini. Emin değildi. Güvenmiyordu. Bunu anlamasının bir yolu da yoktu. Çünkü Kor da Saruhan kadar zekiydi. Ve sinsi bir yanı vardı. Fikirlerini net olarak göremiyordu. Şu zamana dek onu geri kazanmak adına yaptıkları yalnızca Sahra’ya yönelik de olsa insanları incitmekten de çekinmiyordu. Onu Saruhan’dan ayırabileceği olumlu bir özelliği yoktu. Sevgisi de rol icabı olabilirdi. Köşkün bahçesine giren tanıdık silüeti ile kalbi sızladı. Camın önünden uzaklaştı ve yatağa uzanırken heyecanını bastırmak adına derin nefesler aldı. Ancak bir an sonra sakinleşemeyince hızla kalktı ve banyoya kapattı kendini. Aynanın karşısında dakikalarca sakinleşmek için uğraşırken odanın kapısının açıldığını işitti. Bu kalbinin daha hızlı çarpmasına neden olmuştu. Gözleri yeniden aynada ki yansımasına kaydı. Göz altları üç günlük uykusuzlukla çökmüş ve morarmıştı. Berbat bir haldeydi. Yüzüne bir kaç kez su çarptı banyo kapısının çalınması esnasında.
‘Dışarı çık,sahra’ diyen bas sesi kalbinin deli gibi çarpmasına sebep olurken bacakları titremeye başlamıştı. Kahretsin böyle olması normal değildi. Aksak adımlarla ilerledi ve dışarı çıktı. Bu sırada Kor kıyafetlerini değiştiriyordu. Giysi odasının açık kapısından çıplak bedeni takıldı gözüne. Ne yapacağını bilemezken bir an sonra bakışları buluşmuştu. Üzerinde sadece baksır ile dolaşmamalıydı. Gözlerini bu manzaradan kaçırdığı esnada sıcak parmakları yüzünün sağ kenarında ki yanık izine gitti. Tedirgin olarak birkaç adım geri çekildi, gözlerini gözlerinden ayıramıyordu.
‘Canın yanıyor mu’diye sorduğunda şaşkınlığına engel olamamıştı. Bu yaraya o sebep olmuşken ifadesine yerleşen acı ve merhamet duygusu çelişkiye düşürüyordu.
‘Bana böyle bakma. Anlamıyorum. Neyin gerçek neyin sahte olduğunu’ diye yakındı başını eğip yüzünü avuçları arasında sıkıştırdığı sırada, Sürekli güvensizlik hissi yoruyor. Bu daha çok acıtıyor,kral kor’.
‘Bak bana’dese de başını yerden kaldırmadı. Ta ki büyük elleri yeniden yüzünü sarana dek. Gözleri birleşti,Kor’un yüzünde ki geniş gülümseme huzur vericiydi. Gözleri dudaklarına oradan da gözlerine gidip geliyordu. Dokunuşları narindi. İncitmekten korkarcasına okşuyordu tenini, Bunun icabına bakmalıyız. Doğru tedavi ile iz dahi kalmayacaktır’.
‘Sen. Tüm sorun bu mu zannediyorsun,kral kor! Bedenimde ki yara mı? Hayır,hayır’diye bağırdı başını hışımla sağa sola sallarken yüzünü avuçlarından kurtarmıştı,Sana güvenmek istiyorum. Yalan söylemediğine,duygularının sahte olmadığına ikna etmelisin beni’.
‘Seni seviyorum,küçük kız çocuğu’. Cümlesi zihninde takip edemediği bir hızla en az onuncu kez tekrarlandı saniyelerce. Dudaklarından dökülen cümlenin vurgusu samimiydi. Buna gözlerinde ki yoğun duygu geçişleri ve daha önce hiç görmediği bir kızıllık eşlik ediyordu. Öyle ki sadece gözlerinden bile doğruluğunu anlayabilirdi. Bu kadar iyi rol yapması mümkün müydü?
‘Hayır. İnanmıyorum sana. Bu cümleyi kuracak kadar ne yaşadık ki. Birbirimizi ne kadar tanıyoruz,kral kor’?
‘Bağlıyız. Yeminlerimiz var. Sırf buna istinaden ihanetle sınamam seni’.Kahya kadın elinde bir yemek tepsisi ile içeri girdiğinde bir an bakışları ona döndü. Günlerdir aynı ritüeli tekrar eden kadının sabrına şaşmamak elde değildi. Ancak yemek ile ilgili hiçbir şey görmek istemediğinden dolayı bıraktığı tepsiye dokunmayacaktı. Ne uyumak ne de başka bir şey yapmak istemiyordu. Aklında evirip çevirdiği cümleler canını sıkarken güvenmek ulaşamayacağı bir hissiyat gibi geliyordu. Eli sağ yanağına gitti. Günlerdir yaptığı tek şey de düşünmek,düşünmek ve düşünmekti. Odanın kapısı tekrar açıldığında bu kez farklı olarak içeri giren bedenin sahibi görmeyi arzu ettiği tek kişiydi. Hızla yataktan doğrulup boynuna sıkı sıkı sarıldığında gözleri nemlenmişti.
‘Seni özledim’diyen adamın boynuna biraz daha sıkı sarıldı. Onun da kolları belini kuvvetle sarmıştı. Verdiği güvenle kokusunu içine çekti,Seni burada bırakırken dağılmış bir vaziyette bulacağımı düşünmemiştim,sahra’.
‘Üzgünüm. Olanlar fazla ağır geldi. Ama atlatırım’dedi ondan ayrıldığında gözlerinde ki yaşları silerken.
‘Uyumuyor musun? Yemeğine de dokunmamışsın’dediğinde bakışları bir an masanın üzerinde öylece duran tepsiye kaydı ve geri döndü üzerine.
‘Pek isteğim yok bu ara. Lütfen gel’dedi yakaladığı elinden çekiştirerek yatağa oturmasını sağladı,Neler yapıyorsun? Her şey yolunda mı’?
‘Merak etme. Olması gerektiği gibi devam ediyor hayatım’dedi nazikçe gülümsediği esnada, Ancak durum senin için aynı değil gibi. Bitkin görünüyorsun’.
‘Elimde değil. Ne zaman uyumak ya da yemek istesem düşünceler zihnimi doldurup arzumu köreltiyor. Fazla umutsuzum bu aralar’.
‘Anladım’derken yatağa uzandı ve onu da koluna çekti ancak Sahra biraz daha ileri giderek başını göğsüne yasladı.
‘Teşekkür ederim. Günlerdir en huzur bulduğum anı bana yaşatıyorsun. Kokun ve varlığın huzur veriyor’ dedi fısıltıya dönen sesiyle. Sadece saniyelerle ifade edilebilecek bir aralıkta mayışmıştı. Her an uyuyabilecek gibi hissediyordu. Saçlarında dolaşan nazik parmakları zihnini uyuşturan sinyaller gönderiyordu.
‘Kendini boş yere sıkıyorsun’. Ona iyice sokulan kadını daha sıkı sarmaladı,Sanırım uyuyacaksın’.
‘İzin verir misin,kayıhan’diye sordu uykulu bir ses tonuyla.
‘Bunu yapmak için iznime ihtiyacın yok. Sana yakın olduğum her an benim için mutluluktur’.
‘Teşekkür ederim’ dedikten kısa bir süre sonra kapanan gözlerine zihni de eşlik etti.
Gece yarısına yakın bir saatte araladı gözlerini. Bakışları duvarda ki saate kayarken odanın içi başucu lambaları ile loş bir duruma getirilmişti. Sağ yanında ki boşluk hissi ile doğrulunca odada tek olduğunu anladı.
‘Uyanmışsın’. Sesiyle yüzüne yayıldı gülümsemesi.
‘Gittiğini sanmıştım’ derken ayaklandı. Yaklaştı sevecen bir ifade ile ona bakan adama.
‘Aslında gidecektim ancak seni bırakamadım’dedi dudakları yukarı kıvrılırken.
‘Yemek yiyelim mi’diye sordu kolları içgüdüsel olarak Kayıhan’ın beline dolanırken,Midem isyan ediyor’.
‘Neden olmasın’ derken belinden ayırdı kollarını. Sağ elini avucuna alırken saçlarına belli belirsiz bir öpücük bıraktı,Bir müddet işlerimi ertelemek durumunda kalacağım galiba’. Geniş gamzelerini gösteren bir gülümseme yayıldığında yüzüne Sahra kendine engel olamayarak yanağına kısa bir buse kondurdu.
‘Çok tatlısın. Teşekkürler’.