Aylardır Alexander'ın evinde Ezhelda ve eşi ile birlikte,olanlardan habersiz zaman öldürüyordu. Kor'un güçlerini geri almasının ardından başkente saldırdığını ertesi gün ancak görebilmişti. Şeffaf saray tamamen yıkıntıya dönmüştü. Otoritesini ve yönetimi geri almak için fazla saldırgan izler bırakmıştı geride Kor. Oraya gittiğinde saray boştu ve her yerde Khar Tamkhi'nin askerlerinin ölü bedenleri saçılıydı. Bu bir güç savaşı mıydı katliam mı? Hala aklından çıkartamıyordu gördüklerini. Duvarlara yapışmış iç organlar, oraya buraya sıçramış kan izleri,parçalanmış bedenler…
Dehşet vericiydi. O günden sonra da köşkten çıkmamıştı. Çünkü gittiği her yerde tekrar eden vahşet görüntüleri vardı. Neyse ki sivil halktan kimseler değillerdi. Hepsi askerdi. Yine de bu insanların aileleri vardı ve yetim çocuklar bırakmışlardı geriye. Kor yine arkasında evhamlı bir vahşet bırakmıştı. Kalan aileleri,Khar Tamkhi ile beraber arafa sürüklemiş olduğunu alexander'dan duymuştu. Tekrar dışarı çıkmalarını önlemek için sınırlandırma büyüsü yapıyordu. Aylar boyunca geri dönmemesinin sebebi büyünün zamana yayılması gerektiğiydi. Zaman geçtikçe daha fazla geriliyordu bu yüzden. Düzenli uyuyamıyor ve iştahı yoktu. Huzursuzdu. Kor'un yarattığı kaosun her ayrıntısında sorumluydu çünkü öfkesini yüceltmesine sebep olup güç vermişti. Şu an dokuz diyarda ki en nitelikli ve güçlü kişi oydu. Siyah alevler tek başına onu yenebileceği kadar etkili olmazdı. Alexander hatta yujin de dahil dokuz diyar da büyü yeteneğine sahip olanlar Kor'un yanında yer alıyordu. Lanet olsun diye tısladı. Onu öldürmeliydi. Khar Tamkhi'ye engel olmamalıydı. Kor ihanetinin bedelini muhakkak ödetecekti. Bu gerçekleşmeden önce çözüm yolu bulmalıydı ama güvenebileceği kimse yoktu. Köşeye sıkışmıştı.
'Neden Kor'a güvenmeyi ve duygularını kabullenmeyi düşünmüyorsun'dedi yaşlı kadın yanına yaklaşırken. Anında gözleri ona döndü. Öfkesi bedenini sardı hızlıca.
'Bu kararı yalnızca ben verebilirim,ezhelda. Kendi düşüncelerini başka aptallara sakla'.
'Hayatını bedbaht ve acılarla geçiriyor olman da kararlarının büyük etkisi var,sahra kızım. Kimseyi suçlayamazsın,kendini de'...
'Ancak bu savaşta oğlunuzun da izleri olduğu gerçeğini görmezden gelmeli ve onun fahişesi olmayı kabul mü etmeliyim. Mantık bunun neresinde'?
'Kor,herhangi birini sana zarar vermesi için yönlendirecek kine sahip değil,kızım' dediğinde cümlesini kesip kadına tamamen yaklaştı.
'Yani sorumlu sen mi olacaksın? O senin oğlun ve dokuz diyarda ki tüm büyücüler sana olan bağlılıklarını onu koruyarak mı gösteriyorlar? Bu masum insanların hayatını karartmak pahasına da olsa'...
'Yanılıyorsun'dedi sakin bir ses tonuyla. Onu kışkırtmak kolay değildi muhtemelen.
'Sizinle konuşacak hiçbirşey yok,bayan ezhelda. Neyse ki ömrünüzün son günlerindesiniz. Artık hesabınızı diğer tarafta verirsiniz. Çünkü ben ilgilenmiyorum sizin egoist açıklamalarınızla'.
'Yani diyorsun ki Khar Tamkhi ile anlaşıp Kor'u ve emrinde ki bakanları hatta ona itaat etmeyen asker ya da sivillerin ölümüne sebep olduğun halde suçu kendinde görmüyorsun. Bak bu cidden ilginç'dedi alayla. Salonu terketmek üzereydi ki öfkeli bakışlarını yeniden ona çevirmişti. Yüzünde ki alay tınısı Kor'u anımsatıyordu.
'Büyücü Ezhelda,size hakettiğinizi kullandığınız kara büyü teknikleri çoktan vermiş ki sizin gibi aciz bir yaratığın kanıyla pislenmeyecek ellerim. Tez vakitte kendi kanınızda boğularak öleceksiniz. Umarım tüm fedakarlığın buna değmiştir'dedi sakince. Kibirli gülümsemesi yüzünde dondu ve kaşları çatılırken salondan uzaklaştı. Üst kata yöneldiğinde Alexander ve yanında ki yabancı adamı görmezden gelerek yanlarından geçip gitti. Bugünlük yeterince sinirleri gerilmişti. Odasına çıkıp dinlenmek ve düşünmek istiyordu. Ama ne mümkün…
Hemen arkasından odaya dalan Alexander ardında yabancı adamlaydı.
'Ne istiyorsun'diye tısladı yatağa uzanırken.
'Kor yarın geri dönecek'.
'Ah,teşekkürler. Ölmeden önce son isteğim yok,alexander'.
'Bu kişi muaz'.
'Neden umurumda olsun,alexander'dedi kapatmış olduğu gözlerini açıp doğrulurken. Pes etmeyecekti belli ki,Konuyu nereye getireceksin. Acele etsen iyi olur. Yorgunum'.
'Kor'a veya ezhelda'ya bağlı olmayan tek kişi'.
'Yani demek istiyorsun ki bana yardım edebilecek güce sahip,yanlış mı düşünüyorum yoksa'.
'Hayır. Sadece sıradan bir büyücüdür. Ama onu özel kılan bir yeteneği var'.
'Beni Kor'un kucağına attıktan sonra kurtarmaya çalışman pek manidar oldu,alexander. Teklifin için teşekkürler. İlgilenmiyorum. Çıkabilirsiniz' dedi yatağa yeniden uzanırken. Kapının sesini duyduğunda rahat bir nefes almıştı ancak yatağın hareketlenmesi ve hissettiği yoğun sıcaklıkla panikleyerek gözlerini açtı. Muaz denen adam üzerindeydi.
'İn'diye hırladı hiddetle gözleri birleşirken.
'Sadece dokun' dediğinde bir süre inatla bakıştılar. Gözlerinde ki dalgalanmanın cazibesi ilgisini çektiğinde kaybedecek birşeyi yoktu. Kollarını kaldırdı ve yanaklarını avuçladı adamın. Temasın her saniyesinde yeşil gözlerinde ki dalgalanmalar yoğunlaşmış,rengarenk olmuştu. Bedeninin ısısı önce yükselip sonra düşmüştü. Dokunduğu yer sıcaktı gerçi. Dudakları birleştiğinde çekilme hissi daha fazla yoğunlaştı. Fakat kim kime çekiliyordu. Bunu kestirmek çok zordu. Karşılıklı gibiydi. Zihnine yayılan düşünceler karmakarışıktı. Ve Muaz'a aitti. Gözlerini anın etkisiyle kapattı. Bir olacaklardı. Cisim değiştirmesine şahit olmasını istemiyordu adam. Gözlerini kesinlikle açmamasını tembihledi. Onu hafif bir iniltiyle onayladığında dudakları ayrıldı ve derinliğinde hissettiği varlığı iki insanın sevişmesinden farklı bir haz yayıyordu bedenine. Hareket edip etmediğinden dahi emin değildi. Kollarını boynuna dolayıp gözlerini açınca neye uğradığını şaşırmıştı. Ruhani bir görüntüye sahip bedeni dalgalı ve rengarenkti. Az önce gözlerinde şahit olduğu bu enerji akımı bedenini sarmıştı. Aslında sanki o enerji ile bütündü. Oydu. Şeffaf göz bebeklerinin irisi bedeniyle aynı dalgalanmaya eşlik ediyordu. Siyah olan saçları parlak sarıya çalıyordu. Hareket etmiyordu ama derinliğinde titreyen enerjisini hissedebiliyordu. Aldığı hazla kendinden geçmişti. Ruhunu dahi titreten bir şehvetti bu. Bacaklarını beline dolarken inledi istemsizce. Şiddetli bir titreme varlığını yalayıp yok oldu. Adamın teması kesildi ve ağırlığı üzerinden kalktı. Ancak gözlerini açmaya korkuyordu. Bir süre daha hissetmek istiyordu bedeninde ki bu yeni duyguyu.
'Aç gözlerini'dedi yanıbaşında ki adam. Dediğini yaptığında bakışları buluştu. Kelimeler yitip gitmişti çoktandır. Dudaklarını aralasa da konuşamadı. Gülümseyen yüzüne bakmaya devam ediyordu.
'Neden'diyebildi birkaç dakika sonra. Onun yeteneği ırkından geliyordu ki insanlara bir cisim ile yaklaşabildiklerini bilmiyordu. Gerçi melezdi. Mümkün olabilirdi. Karmaşık bir geçmişi vardı Muaz'ın. Annesi bir insan ve büyücünün tek kızları babası ise safkan bir büyücü ve safkan kara büyü genlerini taşıyan bir ailenin tek oğullarıydı. Hatta ilk nesilde aile büyükleri iblislere dahi temas etmişti. Son nesli muaz'dı. Eşi olarak sahra'yı seçmişti. Nedeni de melez olmasıydı.
'Bunu çoktan biliyorsun'diye yanıtladı parmakları saçlarında gezinirken. Yüzünde öyle sıcak bir gülümseme vardı ki yüreği titriyordu.
'Ölebilirsin'.
'Artık değil. Bir olduk,sahra. Dünya üzerinde ki hiçbir güç bize zarar veremez. Göreceksin' dediğinde başını salladı ve kendini henüz tanıdığı bu adamın güven veren muhteviyatına bıraktı.