An be an hüznün titrediği gözleri, çenesini avuçlarına dayamasıyla feri sönerek dalgınlaştı. Sırtını oturduğu sandalyeye yasladı. Bu esnada aşırı kuvvet ile yere sürtünen sandalyeden kulak tırmalayıcı bir ses yükselmişti. Bedeninde ve mimiklerinde peyda olan acının esamesini bile anlayamazken tek düşünebildiği yüreğinde ki yoğun pişmanlıktı Sahra’nın. Bir oğlu diğer oğlunun ellerinde can vermişti yaşlı adamın. Biri ebediyete beklemediği bir ölümle giderken diğeri kardeşinin kanını bulaştırmıştı ellerine. Bakışları üzerine sabitdi Ayhan’ın. İçi titrese de kaslarını zorluyordu belli etmemek adına. Lakin dudakları umursamadığı bu düşüncesini sessizliği sesiyle bozarak böldü.
‘Üzgünüm,ayhan’.
‘Saruhan'ı bana ver,sahra kızım. Onunla ilgili planlarım var’derken sesinde ki tınısızlık ve bakışlarında ki donukluk bu isteğine olumlu yaklaşmasını kesinlikle engelleyen bir etmendi.
‘Hayır’dedi kestirip atarak, Bunu yapamam. Onu öldüreceğim,ayhan. Üstelik ona yaptıklarımdan sonra şu an görmeni isteyeceğim bir ahval içerisinde değil ne yazık ki’.
‘Tanışmanı istediğim biri var. Konuşmamızın bitmesini bekliyor’.
‘Neden bahsediyorsun,ayhan? Saruhan’a ne yapmayı planlıyorsun’?
‘Gerekeni’ derken ayaklanmıştı bile. Onu takip etmesini istedi kapıya yöneldiğinde, Böylece oğullarımı koruyamamanın bedelini ödemiş olacağım’.
‘Ayhan’dese de sözünü dinlemeyen adam çoktan koridora çıkmıştı bile. Panik içerisinde peşinden gittiğinde koridorda karşılaştığı sima tanıdık değildi. Lakin donuk mavi gözlerinde ki öldürme arzusuyla tanımayı da istemediği bir yüzdü.
‘Bu Yuujin Shinya’dedi Ayhan bakışlarını yeniden ona sabitlediğinde,Saruhan’ı ona vereceğim. Bir daha kimsenin hayatına müdahale edemeyecek kadar uzağa gidecekler. Gerekeni shinya yapacak’.
‘Buna asla müsaade etmem,ayhan. Kayıhan’ı korumak senin olduğu kadar benim de görevimdi. Ölümünün yegane sorumlusu benim. Onu geri çevirmeli ve saruhan’ın düşmanlığını üzerine çekmemeliydim. Onu öldüreceğim’.
‘Ölmek onun için kurtuluş,sahra kızım. Ellerini kardeş kanına bulamanın bedeli daha ağır olacak’.
‘Hayır’dedi duruşunu dikleştirirken, kararlı bakışlarını mümkün olduğunca Ayhan’ın üzerinde tutmaya çalışıyordu ki shinya denen bu adamla göz teması kurmak dahi istemiyordu. Donuk mavi gözleri aksine üzerine kilitlenmişti,Onu almak için beni öldürmelisin,Ayhan. Üzgünüm. Adamına söyle beni avlasın. Kolay lokma olmayacağım. Ayrıca şu andan itibaren Saruhan ile ilgili tüm planlarımı da değiştiriyorum. Eğer bunu oğlun hayatta kalsın diye yapıyorsan başarılı oldun. Aksi durumda onu benden alamayacaksın’.
‘Hata ediyorsun,kızım. Ömrü seni yalanlarıyla yönlendiren bir adamı korumakla bir şey elde edemezsin’.
‘Orası beni ilgilendirir. İzninle Ayhan’dedi başıyla selam vererek odasına geri döndü. Onun bu meselenin peşini bırakmayacağını iyi biliyordu. Ayhan sakin görünüşüne karşın oldukça inatçı bir adamdı. İstediği bir şeyi muhakkak elde ederdi. Birkaç dakika odada beklemesinin ardından dışarı çıktı ve adımlarını zindanlara yönlendirdi. Saruhan’ı tedavi için kraliyet hastanesine götürecekti. Böylelikle sürekli yanında kalabilirdi. Nitekim öncelikle Kor’u da bilgilendirmeliydi. Zindanların bulunduğu kata inmesiyle gardiyanlardan birini yakalayarak Saruhan’ı tuttukları özel odanın anahtarlarını aldı.
‘Şanslısın’dedi bedenine bağlı zincirleri çözdüğü esnada ima ile kıkırdarken, Eğer Ayhan beni aksi bir duruma kışkırtmasaydı bugün ölmüş olacaktın’.
‘Nereye' diye fısıldadığını duysa da cevap vermesine olanak kalmadan kendinden geçmişti. Açlıktan iyice zayıf düşmüş bedeni omuzlarına yığıldığında hissedilmiyordu bile. Bir erkeği yalnızca omuz kuvvetiyle taşıyabileceği nadir bir andı. Zindandan ayrılmasıyla peşine takılan bir askerin yardım isteğini geri çevirdiği esnada bir araç ayarlaması için önden gönderdi onu. Vakit kaybetmeden hastaneye ulaşmak istiyordu. Yaklaşık beş dakika sonra saraydan çıktı ve kapıda hazır bekleyen aracın arka koltuğuna yatırdı Saruhan’ı. Aynı asker başka bir emri olup olmadığını sorarken olumsuz yanıt vermesiyle araca bindi. Daha sonra aklına gelen düşünceyle Kral’a Kraliyet hastanesine gelmesini söylemesini rica ettikten sonra gaza yüklendi.
‘Kral’ın onayı olmadan bir mahkumu tedavi edemeyiz,hanımefendi’. Doktorun konuşma boyunca beşinci kez tekrarladığı cümle sinir seviyesini sınıra dayandırırken omuzunda ki adamı hemşirenin getirdiği sedyenin üzerine bırakmasıyla doktorun yakasına yapışması bir oldu.
‘Sen bir doktorsun,lanet olası. Hasta seçme lüksün yok. Şimdi işini yap ya da ölümün elimden olacak’ dediği esnada alevlerini kontrol altında tutmaya özen göstererek çıkartmıştı meydana, Yanarak ölmeyi istiyor musun,doktor’?
‘Ta-tamam’ dedi panikle adam. Akabinde temaslarının kesilmesiyle yaralı adamı ameliyat etmek üzere bir alt kata indirdiler. Yanına gelen bir başka hemşire dinlenmesi için boş bir oda gösterirken ameliyatın uzun sürebileceğini de söylemişti. Halbuki geleli fazla olmamasına karşın neye istinaden söylediğini anlamadığı cümleyi önemsemedi nezaketine teşekkür ederken. Daha sonra da sorabilirdi bunu. Boş yatağa uzandı ve derin bir soluk alırken gözlerini kapattı.
‘Buna pişman olacağım’diye mırıldanırken uykuya dalmıştı bile.
Gözlerini dingin bir vaziyette karanlığa açtığında odada herhangi bir ses olmasa da varlığını hissettiği adamın kırmızı gözleriyle temas ettiğinde yatağında doğruldu.
‘Ameliyat bitti mi’? Kaslarını açmak için gerinirken yönelttiği soruya cevap alamazken paniklemişti,Bir sorun mu var? Saruhan iyi mi’?
‘Öldürmek istediğin bir adam için mi endişeleniyorsun’?
‘Mesele bu değil,Kor. Cevap ver soruma’.
‘İyi. Şu an yoğun bakımda. Ona çok vahşi davrandığını söylemiştim. Ameliyat fazla uzun sürmüş’.
‘Her neyse. İyileşecekse mesele değil’ derken ayaklarını yataktan sarkıtarak yere bastı.
‘Askerler Ayhan ile tartıştığını söyledi. Üstüne Saruhan ile ilgili böyle bir hamle yapıyorsun. Problem nedir’?
‘Halledemeyeceğim bir şey değil. Bu yüzden bu işe karışmasan iyi olur,kral kor. Yönetim işlerinle kafanı meşgul etmeni öneririm. Yalnızca dedi iyice yaklaştığı adamla arasında mesafe kalmayana dek bir iki adım daha attı, Bana yetki ver ki yapacağım hamleler sebebiyle yüce yargıya gitmek zorunda kalmayayım. Zaman kaybetmek istemiyorum’.
‘Bunun bir bedeli var’derken kuvvetle kavradığı bedenini kendi bedenine bastırmasıyla gevşetmişti. Parmakları yüzünün her santiminde geziniyordu. Dudaklarına değdiğinde durdu teması. Baş parmağını sıkıca kapattığı dudaklarını zorlayarak ağzına soktu. Karanlıkta şehvetin etkisiyle daha fazla parlayan kırmızı gözler de dudaklarındaydı şimdi.
‘Uzun zamandır birlikte olamıyoruz,kadınım. Nefesini bile özledim’.
‘Hiç değişmemişsin,kral kor. Evvelinde olduğu gibi yalnızca uçkurunu düşünüyorsun. Basittin. Hala öylesin. Şehvetin için yapmayacağın şey yok,değil mi’?
‘Sözlerine dikkat et,küçük kadınım. Dudaklarını kopartabilirim’dediğinde iki parmağının arasına sıkıştırmıştı dudaklarını.
‘Bırak beni. Yetkiyi ver ve odayı terket’.
‘Yarın belge elinde olur. Gerekli açıklamayı da öğlene doğru yaparım’dedi birden soğuklaşan sesiyle, bir müddet inatla bakışmalarının ardından.
‘Teşekkürler,kralım’dedi kor kapıya yöneldiğinde ima ile.
Bıkkın bir soluk alırken bu işten kolay sıyrılamayacağını düşünüyordu. Karanlıkta içgüdüsel yönlendirdi adımlarını kapıya. Gecenin etkisiyle koridorlar boş ve sessizdi. İstinaden camın önünde sigarasını içen adamı görmezden gelmesi mümkün olmadı. Bir süre tepkisizce seyrettiği adamın yanından geçiyorken aklına gelen düşünce ile duraksadı. Sırtını duvara yasladığı esnada bir sigara istedi ve profilini net olarak görebileceği şekilde yüzünü ona döndü.
‘Neden buradasınız’? Derin bir solukla ciğerlerine çektiği dumanı üflerken yönelttiği soruya cevaben omuz silken adamın konuşmayacağını anlamıştı. Sigarasını bitirene dek geçen sürede sessiz kaldı dolayısıyla. İzmariti avucuna bastırarak söndürdü ayaklanırken.
‘Kral’ı nereden tanıyorsunuz’ diye sorduğunda koridoru yarılayan adımları yavaşladı. İç çekerken gerisin geri döndü. Hızlı birkaç adımla ona yeniden yaklaştığında ise gözlerini gözlerine dikti adamın.
‘Biliyor musunuz, maviden nefret ederim. Ve bedeninde buna dair en ufak bir iz taşıyan birinin kendisini ilgilendirmeyen sorular sormasından da haz etmem dolayısıyla. Haddinizi bilmenizi öneriyorum. İyi geceler,bayım’. Bileğine dolanan pervasızca parmaklarla ikinci kez gidişi engellenince kontrolünü yitirerek alevlerini meydana çıkarttı aynı dakikada.
‘Sakin olun’ derken pervasız bir cesaretle nefesini kulağında hissettiği adamın bedeni olabilecek en yakın haldeydi.
‘Pervasız temasınızı şu an kesmezseniz kendimi tutmayacağım. Yazık olmasın. Ayhan’ın henüz yolun başında iken üzülmesine razı gelemem’. Alevlerinin ısısını arttırdı yüzünü ona dönerken.
‘Bunu deneyebilirsiniz. Başarılı olmanızı umuyorum. Aksi durumda yalnızca sizin canınız yanacak’.
‘Neden Kor’a bizzat sormuyorsunuz o halde Bay Yuujin. Eminim size seve seve anlatacaktır ilişkimizi’. Dudaklarına imalı bir gülümseme yerleştirdi yeniden gözleri buluştuğunda. Sesine yansıyan alaycı tını adamın da dudaklarının kıvrılmasına sebep olurken havada ki gerginlik giderek artıyordu,Şimdi ellerinizi üzerimden çekin’. Siyah alevleri öfkesinin yoğunluğuna oranla siyahtan kızıla ve maviye çalıyorken artan ısısına rağmen yuujin oldukça sakin görünüyordu.
‘Belki siz de bilmek isteyebilirsiniz,Sahra. Kim olduğumu ve nereden geldiğimi. Size bir ipucu vereyim’derken heybetli sayılabilecek gövdesi tamamen üzerine eğilmişti. Kolları kuvvetle omuzlarını sıkıyorken yüzünü göremiyordu artık, Beni Kral’a sorun. Alacağınız cevap size yeterli gelecektir’.
‘Uzaklaşın,Yuujin’.
‘Alevleriniz bana zarar vermez. Bunu anlamış olmalısınız,sahra’.
‘Uzaklaş ya da sonucuna katlanacaksın. Derinin ne kadar kalın olduğu umurumda değil’. Ellerini kuvvetle gövdesine bastırıp defalarca ittirdiği halde sabit bir şekilde yerinde duran adamı kıpırdatamadığı gibi geri geri gittiklerini sırtı soğuk duvarla temas edince anlamıştı. Soğuk mavi gözler arada mesafe bırakmayacak şekilde önündeydi üstelik.
‘Sakin olmanızı öneririm. Buraya size zarar vermeye gelmedim. Emanetimi almam için buradayım. Bana engel olmadığınız sürece size dokunmayacağım’.
‘Onu almak için beni öldürmen gerekiyor,Yujin’dedi tıslayarak.
‘Ah,sanırım bunu önce sormam lazım’dediğinde teması kesilirken ifadesi yumuşamıştı. Sağ elini gür ve dalgalı siyah saçlarına daldırdı afacan bir edayla gülümserken.
‘Şimdi merak ediyorum işte. Söylesene, Ayhan seni nereden buldu? Akıl sağlığının yerinde olduğundan şüphe ediyorum’.
‘Hoşça kalın,Bayan Sahra. Yarın tekrar görüşeceğiz’. Omuz silkerek ardını dönüp giden adama bakakalmıştı Sahra. Hayatına normal olarak nitelendirebileceği hiç kimse girmeyecekti herhalde. İçten bir kıkırtı dökülürken gırtlağından yoğun bakıma inmek üzere yoluna devam etti.