Bağ ve yitik intikam

15 2 0
                                    

Mümkün müydü? Bağıntı bu kadar güçlü olabilir miydi gerçekten? Zihin dünyasında dönüp duran sorular bu kadar güçlüyken bu kez gözlerini açmak için zorlasa da direniyordu göz kapakları açılmamak için. Yüreğinde ki derin sızıyı,bedeninde ki yanıkların yoğun acısını hissediyor ve ruhunda parçalanmış duyguların sessiz çığlıklarını işitiyordu. Böyle olmamalıydı? Aralarında ki bağ onu asla öldüremeyeceği gerçeğini yüzüne vuruyorken intikam için kendi canından da geçmesi gerekecekti. Ancak hala hayatla dolu olan bedeni bunun aksini kanıtlıyordu ona. Belli ki birileri ölmesini istemiyordu. Bunun için de bilmukabele hesap soracaktı. Uyanabildiğinde. Bulunduğu hastane odasında,ki sürekli işittiği alarm sesleri bu kanıya varmasına neden olmuştu, ayak sesleri çalınınca kulağına dikkatini buna verdi. Ayak seslerini takip eden konuşmalar tanıdık kişilere aitti. Doktor olduğunu tahmin ettiği yabancı ses Ayhan’ın sitemkar sorusuna bir kez daha sabırla cevap verirken Kayıhan’ın öfkeli sesi doldurdu odayı. Aylardır bu yatakta akıbeti belli değilken gidişatın düzelmemesinden dolayı isyan ediyorlardı. Kendilerince haklılardı lakin doktorun elinden birşey gelmediğini anlayabilirdi. Nitekim birkaç gündür sesleri işitiyor fakat gözlerini açamıyordu. Hatta bu soruyu değerleri stabil hale gelmesine karşın doktoru dahi cevaplandıramıyordu. Ayhan’ın gidişat ile ilgili İlk kez yaptığı farklı bir yorumla dikkatini doktorun vereceği cevaba odakladı. Aynı hastanede kaldıklarını biliyordu. Genelde durumu hakkında pek konuşulmazdı çünkü kral’ın doktoru da krallığa bağlı biriydi. Durumu ile ilgili kimseye bilgi verilmediğini de duymuştu konuşmalarından. Bugün ikinci kez onun hakkında konuşmaları dikkat çekiciydi. Nitekim Ayhan hala komada olmasını kral’ın kendine gelmemesine bağlayınca doktor reddetse de sözleri şüpheciydi. Buraya nasıl ve neden geldiklerini muhakkak biliyor olmalılardı. Kor’un durumu daha kritikti herhalde. Bazen geceleri artan ağrılarına rağmen sesi çıkmasa da bunun beden dışından gelen bir his olduğunu anlaması da bu üç günlük sürede gerçekleşmişti. Diğerleri hala bu konuda tartışırken bir kez daha denedi gözlerini açmayı. Bu kez yapabilirse ilk iş Kor’un yanına gitmek olacaktı. Boğazından odada ki konuşmaların bıçak gibi kesilmesine sebep olan bir inilti kaçınca devamı gözlerinde beliren parlak ışık olmuştu. Doktor göz kapaklarını araladığında çehresini net olarak seçebiliyordu ama elleri gözlerinden ayrılınca öfke sardı tüm bedenini yeniden. Siyah alevler belli belirsiz nüksetmeye başladı damarlarında. Yakarak yüzeye doğru çıktığı esnada alevlerin iyileştirici etkisi bedenini sarmıştı bile. Vücuduna yanıkların iyileşmesi için sarılmış bezlerin yanmasına binaen derisi yenileniyordu. Acı hissi ulaşabileceği son sınıra geldiğinde inleyerek gözlerini de aralamayı başardı. Odadakilerin şaşkın bakışları üzerinde iken bağlı olduğu serum kablolarını vereceği acıya rağmen kollarından çekerek çıkarttı. Öfkeli bakışları Ayhan’ın buldu o anda.
‘Seninle sonra hesaplaşacağız,lider’dedikten sonra doktora döndü bakışları. Adamın kaçamak bakışları canını sıkınca çenesini kavradı sertçe. Kayıhan durması için kolunu kavrasa da durmadı.
‘Kral’ın nerede olduğunu söyle,doktor. Yoksa bu odadan ölün çıkar’ derken hayvani sesi odada yankı yapmıştı. Ayhan’ın sitemkar itirazlarına rağmen geri adım atmayacaktı. Nitekim kesin sonuç için tehdit gerekli bir unsurdu. Bir süre donup kalan  adam mırın kırın etse de nihayetinde istediğini ona vermiş, odanın bulunduğu katı detaylı olarak tarif etmişti. Kararlı adımları hastane koridorlarında ilerlerken çalışanların ve hastaların gözlerinin üzerinde durmasını önemsemedi. Dolu olan asansörleri es geçerek merdivenleri tercih etmesi sinirlerini germişti. Oda hastanenin en üst katındaydı ve sadece kraliyet askerleri ile doktorları kata girebiliyordu. Çifter çifter çıktığı merdivenlerin başında kraliyetin askerleri karşıladı onu. Her basamak da iki asker nöbetteydi. ‘Adi herif’ diye söylene söylene geçti askerlerin arasından. Temkinli olsalar da avuçlarında ki siyah alevlerin görüntüsü askerlerin ona yaklaşmasını engelliyordu.
‘Orada dur,hain’. Bağıran bir yüzbaşıydı ancak onu ilk kez görüyordu. Sözlerini dikkate almadı. Adımları ağırlaşırken bakışları adamdaydı. Avuçlarında ki alevin gücünü arttırdı.
‘Önümden çekil ya da yanarak ölmek nasıl acı veriyormuş öğreneceksin,yüzbaşı. Kralını benden koruyamazsın’ demesiyle belinden silahını çıkartması aynı saniyede gerçekleşti. Tereddüt etmeden ateşlediği silahtan çıkan mermiler içgüdüsel bir tepki ile bedenini tamamen saran alevlere karışarak yok oldu. Sağ elini havaya kaldırdığı esnada adamın geri çekilmemekte ısrarcı bedeni alevlendi. Birkaç saniye içinde yanarak can verdi. Çığlıkları katı inletirken uzun zamandır duymadığı bu hazzı sindire sindire ilerledi odanın kapısının önüne. Önünde ki tek engel de bu kapıydı. Onu da yaktı ve içeri girdiğinde henüz makinelere bağlı olan adamı buldu gözleri. Kalbi bu tezatlığa isyan ederken durmak ve yok olmak için çarpıyordu göğüs kafesinde. Henüz tükenmemiş nefesini alacak ve bitirecekti bu meseleyi. Ölmek umurunda değildi. Giderken arkasından onu da götürdüğü sürece sorun yoktu. Adımları yatağın başucunda son bulurken bakışları uyurken masum görünen çehresine takıldı. Hafifçe üzerine eğildi alevlerini geri çektiği esnada. Teni eskisi kadar canlı değil bilahare kırmızı saçları da dağınık ve kirli görünüyordu. Yüzünde ve bedeninin açıkta kalan çoğu kısmında yanık izleri olsa da iyileşmeye yüz tutmuşlardı. Bunu kırmızı alevine borçluydu.
‘Artık değil,kral dedi bu düşüncesinin üzerine,Yarım kalan işimi bitirmeye geldim’ diye fısıldadı tıslayarak. Alevleri avuçlarını yeniden ısıttığı esnada solukları hızlandı. Bedeni dahi onun ölümünü engellemek istercesine tepkiler veriyordu. Titremeye başlayan ellerine baş dönmesi de eklenince düşmemek için alevleri kesti ve sağ elini duvara bastırdı. Makinelerin alarm sesi odayı doldurduğunda ise ‘Neler olur’diye söylendi sinirle. Bakışları bir süre sabit bir şekilde yatan adamdan kalp monitörüne kaydı. Düz bir çizgiyi takip eden uzun bipleme sesi kalbinin durduğunu ilan ediyordu. Sağ eli sol göğsüne gitti. Arada ki bağ yüzünden kalp krizi geçirdiğini anlaması da aynı anı buldu. Gözleri öfke ile irileşirken küfretti talihine. Hemen ardından memnuniyetle yukarı kıvrıldı dudakları. Nihayetinde ölümü elinden olmuştu. Nefesi düzensizleşirken gözleri karardı ve yere yığıldı. Bedeni ruhu içinden çekilirken kasılıyor ve son nefesi gırtlağından çıkmak için zorluyordu. Hırıltılı soluklarını takiben ayak sesleri çalınınca kulağına, kalkmak ve bu ölümü engellemeye çalışanları durdurmak istese de canı çekilen bedeni buna tepki vermedi. Aynı saniyede kollarından tutularak kaldırıldığını hissetti. Açamadığı gözleri bir titreme ile aralandığı saliselik zaman aralığında Kor’u gördü. Başına üşüşmüş bir doktor elinde ki elektroşok cihazıyla kalbine elektrik veriyordu. Bedeni şiddetli bir sarsıntı ile inip kalkarken aynı işlemin kendi bedenine de uygulandığını anladı. Birkaç kez tekrarlanmasının üzerine Kor’un kalp monitörü stabil hale gelen kalp ritmini duyurdu kulaklarına. Aynı dakikada kalbi düzenine kavuşmuştu. Hırlayarak gözlerini kapattı ve lanet etti duruma. Yine başarısız olmuştu.

Kor: Kızıl kralHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin