Gözleri,ayakları ve kolları demir sandalyeye bağlı ve tamamen çıplaktı. Duyabildiği nefes alışverişinden başka birşey yoktu. Neden sürekli böyle sonları yaşıyordu ki zaten… Ne kadar süre geçtiğini de bilmiyordu. Aç ve susuzdu. Getirildiği günden bu yana tek lokma yememişti. Üstelik Khar Tamkhi nasıl olur da bulamazdı yerini. Büyü yetenekleri sınırlı olsa da en azından yerini bulabilmeliydi. Uykusuzdu. Başı çatlıyordu. Yemek ve uyumak istiyordu. Neyi bekliyorlardı acaba? Boş odayı kapı gıcırtısı doldurunca düşünmeyi bıraktı. Kim olduğunu sorunca hafif bir kıkırtıdan fazlasını alamadı. İçeri giren her kimse ayaklarını ve kollarını bağlayan ipleri çözerek kucağına aldı onu. Nereye gittiklerini sordu bu defa ancak yine cevap alamadı. Sırtı yumuşak bir yatağa değince istemsizce inledi. Onu taşıyan christopher olmalıydı. Gözlerini açmak için ellerini kaldırdığında buna izin vermeyen parmaklar gerilmesine neden oldu.
'Maximillian komik değil. Lütfen gözlerimi aç'.
'Biraz sabret'dedi işittiği yabancı ses. Maximillian değildi. Panikle yerinde kıpırdandı ancak tüm kasları gergin ve ağrılıydı. Hareket isteğine engel oluyordu.
'Ne istiyorsun? Kimsin sen'diye sordu telaşla. Aynı akıbeti yeniden yaşamak istemiyordu. Tanımadığı erkeklerin tecavüzüne maruz kalmayı hiç istemiyordu.
'Sakin ol'dedi odada ki ayak sesleri kesilen adam. Yatağın kenarına oturduğunu hissetti,Sana zarar vermeyeceğim'.
'Gözlerimi açmama izin ver. Seni göreyim'.
'Elbette' dedi ince parmakları göz bandına temas ederken. Başını kaldırdı ve gözlerini açtı. Yoğun ışıkla dağlanmış gibi acıyordu gözleri…
Göremiyordu da. Puslu ve bulanıktı herşey. Silueti önünde duran adama elini uzattı istemsizce. Ona biraz daha yaklaştı.
'Göremiyorum'.
'Telaşlanma. Az sonra yeniden alışırsın ışığa. Bir haftadır karanlık bir odada hapistin ne de olsa'.
'O kadar oldu mu ya'diye sorarken odanın kapısı açılmıştı. İçeri giren maximillian'dı. Tanımadığı adamla hiddetli bir diyaloğa girmişlerdi. Yakın görünüyorlardı. Ancak tartışmayı tanımadığı adam lehine çevirmişti. Konu kendisiydi. Odadan çıkması için erken olduğunu düşünüyordu. Burnundan soluyarak odadan çıkmadan önce şanslı olduğunu söylemişti. Adım sesleri odada yankılandı. Ardından kilit sesi…
Kapıyı kilitlemişti. Ona yönelen siluet yeniden yatağın köşesine oturdu. Yüz hatlarını belli belirsiz seçebiliyordu artık. Koyu kahve saçları ve bal rengi gözlerini görebilmişti en azından. Üzerinde beyaz dar bir gömlek vardı. Açık yakasından görünen göğsü pürüzsüzdü. Neden buna dikkat kesilmişti ki…
Kıkırtısını işitince gözlerini kaçırdı.
'Beni ismen tanıyorsun aslında,sahra. Ülkeye geçen ay geldim. Uzun süredir burada değildim'dedi nazik elleri gözlerinin üzerinde dolanırken. Tedirgin hissetse de ağrı ve acı hafilemişti.
'Maximillian'ı tanıyor musun? Yakın hissettirdiniz'.
'Evet' dedi kısaca.
'Anlatmayacak mısın'?
'Bunları yemek ve iyi bir uykunun ardından konuşmayı istemez misin'?
'Ah,evet. İyi olur'dedi şuursuzca. Şu an sıradan ihtiyaçlara yakınlığı kalbini coşturuyordu. Yeniden hareket etti yatak. Tekerlek sesleri işitti odada. Burnuna rosto kokusu dolunca ağzı sulandı. Neden hala göremiyordu?
'Sana yedirebilirim'.
'Evet,evet. Lütfen'dedi heyecanla. Bıçak ve çatal sesini duyunca dudakları açıldı içgüdüsel olarak. Ağzına bıraktığı büyük bir parça eti çiğnerken istemsizce gözlerini kapattı. Karnı ağrıyana dek yedikten sonra uykusuzluğu kendini daha çok hissettirmişti. Yatağa uzandığı gibi uyuyakaldı.
Odada ki tıkırtı sesleri ile uyandığında loş ışıkta net göremese de gözleri iyiydi. Seslere açık cam sebep oluyordu. Yatağın kenarına oturdu gerinirken. Dinlenmiş hissediyordu. Banyoya ihtiyacı vardı. Ter kokmuş kıyafetlerini çıkartıp bir köşeye fırlattı. Banyoya yöneldiğinde odanın kapısı açıldı.
'Sorun nedir'diye sordu içeri giren adam ışığı açarken.
'Kirli hissediyorum'
'Yardım etmemi ister misin' diye sorunca kıkırdadı. Gerek olmadığını söyledi. Fazla meraklıydı. Bu yüzden duş alıp çıktı. Yabancı yatak çarşaflarını değiştiriyordu bu sırada.
'Giyebileceğim herhangi bir şey var mı'diye sordu ona yaklaşırken,Ben devam ederim'. Duvarda ki dolaptan kendi gömleklerinden birini getirirken sessizdi. Teşekkür etti ve hızlıca giyindi. Yeterince dinlenmiş hissediyordu. Bakışlarını yatağın sağında oturan adama çevirdi. Gözgöze geldiler.
'Tanışalım. Ben Alexander' dediğinde şoka uğramış gibi titredi. Tam olarak anlamamıştı ama aklına ilk gelen sarı saçlar ve ölümüydü.
'Ama sen'dediğinde adamın ince parmakları yanağına uzandı. Sözünü bölen bu hareketi uyuşturucuydu. İstemsizce gözlerini kapattı. Tenine yayılan sıcaklık farklıydı. Zihnini bulandırıyor ve düşünmesini engelliyordu.
'Çok meraklısın. Ölen kişi benim dublörümdü aslında. Farkındayım. Benzemiyoruz. Karakterlerimiz de benzemiyordu. Ama ufak bir büyü kimsenin durumu sorgulamamasına yetti,sahra. Sana yaptıkları adına özürlerimi kabul et,lütfen'. Başını salladı gözlerini açarken. Bal rengi gözleri ışıl ışıl ve tutkuluydu. Elini yanağından çekince düşünceleri yeniden zihnini doldurdu. Ardından kahkahaya boğuldu.
'Büyün çok etkiliymiş. Peki gerçek olduğuna nasıl inanacağım'?
'Maximillian'a sorabilirsin'.
'Ama o da aynı. Tamamen inanmıştı'.
'Öyleydi. Dün geceye kadar. Üzerinde ki büyüyü kaldırdım'.
'Peki,neden yine ben'?
'Ülkeye Khar Tamkhi'nin isteği üzerine geldim. Seni kaçıracaklarını tahmin ediyordu. Büyüye ihtiyacı olduğunda ona yardım ediyorum'.
'Ya kor'.
'Kral kor ile hiçbir bağım yok'.
'Ne zaman çıkacağım buradan'?
'Khar Tamkhi haber verecek'.
'Neyi bekliyor'?
'Bunu anlayacaksın. Artık yeterli mi'?
'Eh'dedi tatmin olmasa da. Kor'dan şüphe ettiğini biliyordu Khar Tamkh'nin. Bu kaçırılma olayını lehine çevirecekti kesin. Arkasına yaslandı soluklanırken. Bu sürede dinlenme arasının iyi geleceğini düşündü,Bekleyelim o halde'.