Kızıl ay ve Kızıl gözler

18 1 5
                                    

Yujin merkez krallıktan ayrıldığından beri her gece eski muhitinin çevresinde ki tepede zihnini toparlamaya uğraşıyordu. Söylediği her cümle ilk gün ki kadar netti. Koca bir ay geçmesine rağmen yüreğinde ki ateş dinmemişti. Kalırsa acıdan başka hiçbir şey olmayacağını nasıl söyleyebilirdi? Kendine mi ona mı güvenmiyordu? Anlayamıyordu. Bu belirsizlik çok daha delirticiydi. En çok ihtiyacı olduğu anda kaçıp gitmesi yüreğini sızlatıyordu. Öfkeleniyor ve en çok kendini suçluyordu. Ailesini, oğlunu ve eşini koruyamamıştı. Kayhan'ı yitirmesinin ardından Yujin'in gidişini engelleyememek gerçeklikten kopuk bir hayat yaşama isteğiyle perçinliyordu yüreğini ve ruhunu. Kor diye fısıldadı şayan zihnine doğru. O sana destek olabilir diyordu. Başını salladı dolunayı seyrederken. Bu gece diğer gecelerden daha kızıl ve parlaktı ay. Birkaç bilim adamından bu gece kanlı ay tutulması yaşanacağını duymuştu. Nadir gerçekleşen bir tutulmaydı ve Kızıl krallık ve dokuz diyarda da ender görünürdü ay tutulmaları. Şu an ki hali gelişini belli edercesine bir kızıllıktaydı. Tıpkı Kor'un kızıl halde ki gözleri gibi diye seslendi bir kez daha Şayan.
'Kes şunu' diye haykırdı, Neden sürekli onu hatırlatıyorsun'? Sorusuna anlayacağı yönünde kısa bir cevap alırken sereserpe uzandı çimenlerin üzerine. Bu gece de burada sabahlayacaktı. Yapacak başka bir işi yoktu. Gidecek kimsesi ya da bir ailesi. Amaçsız ve boş hissediyordu. Geleceğe dair kafasında planı kalmamıştı. Derin bir iç geçirdi. Kızıl dolunayı seyre devam etmeye karar verdi. Sürekli hatırlattığı Kral Kor kurtulduktan ve iyileştikten sonra düzeni sağlamak adına işlerine gömülmüştü. Aynı gece kısa bir an karşılaşmışlardı ve bir daha onu hiç görmemişti. Bu tepede onunla ilk karşılaştığı anı anımsadı birden. Gülümsemesine engel olamadı. Kalbi yerinden çıkacak gibi çarpmıştı. Hatta dokunması baygınlık hissine neden olmuştu. Zoraki de olsa Kor hep yanındaydı. Amacı farklıydı gerçi. Eve dön diye fısıldadı tekrar Şayan. Tutulma da yanında olmalısın. Seni şaşırtacak şeyler göreceksin dediğinde ise merakına ket vuramadı. Aheste hareketlerle kalktı uzandığı yerden. Görelim öyleyse dedi belli belirsiz. Kor genelde kişisel işleri ve uyku için köşkü kullanırdı. Kraliyet sarayına yönetim ve krallıkla ilgili olmadıkça uğramazdı. Köşke yaklaştıkça artan bir enerji dalgası sardı etrafını. Neler olduğunu anlayamıyordu. Kor'un kırmızı alevlerini çağrıştıran yoğun enerji dokunduğu yerleri iyileştiriyordu. Köşkün çevresinde kötü ve yaralı görünen ne kadar canlı varsa dinçleşmişti. Garip enerji aynı etkiyi öfkeli kalbi ve çaresiz ruhu ile zihni içinde yapıyordu. Yüreği ferahlatıyor ve ruhuna tesir ederek çaresizliğini unutturuyordu. Zihnini güzel düşüncelerle dolduruyordu. Adımlarını hızlandırarak koşmaya başladı. Hınca hınç çaldığı kapıyı açan kahya kadını umursamadan üst kata yöneldi. Orada dinlendiğine emindi. Yatak odasına hışımla girdiğinde gördüğü manzara inanılmazdı. Kapıyı kilitledi ve cam kenarında ay tutulmasını izleyen adama yaklaştı. Geldiğini farketmemişti. Yanına yaklaştığında gözlerinin kapalı ve trans halinde olduğunu gördü. Çevresinde dalgalanan kırmızı alevler yoğun ancak sıcak değildi. Ilık ve hoş bir his bırakıyordu. İlkbahar rüzgarları gibi hafif bir aurası vardı alevlerin. Elini alevlerin içerisinden uzatarak koluna dokundu. Tepki vermedi. Tamamen kendinden geçmiş gibiydi. 'Onu al ve tepeye götür' diyen Şayan'ı dinleyerek yer değiştirme için bir portal açtı tepenin üzerine. Mührü okurken oraya ulaşmışlardı bile. Kor hiç kıpardamadı bu sürede. Birkaç dakika sonra yerini değiştirdiğini farketmiş gibi gözleri aralandı. O kadar güzel görünüyordu ki gözlerini açtığını dudakları temas edince anlayabilmişti. Ayrıldıklarında alev gibi yanan kırmızı gözlerinin en derinleri dahi gülümsüyordu Kor'un. Çevresinde ki enerji mümkünmüş gibi daha da güzelleşmiş, kızıl ayın altında parlıyordu. Dünyaya düşmüş kızıl bir melek tasviri yapsalar Kor'u tarif ettiklerini düşünürdü. Hiç bu kadar güzel göründüğü bir an olmamıştı. Ne çelişki diye düşündü. İlk tanıştıkları gün şeytan olduğunu düşünmüştü halbuki.
'Kor,mucize misin' diye sordu farkında olmadan. Sağ yanağına temas eden eli sıcaklığını içine doldururken gözlerini kapadı istemsizce. Günlerdir kalbine ettiği eziyetin manasızlığı pişman hissettirdi aynı anda. Gözleri nemlendi ancak yüreğinde ki coşkuydu sebebi. Heyecanlıydı ve Kor'u ilk gördüğü gün gibi delicesine çarpıyordu.
'Üzgünüm'dediğinde gözlerini açtı ve belli belirsiz hüznün yerleştiği güzel yüzüne baktı.
'Neden'?
'Sizi koruyamadım. Acı verdim. Abimin bıraktığı boşluğu dolduramadım. Üzgünüm,kadınım'.
'Ah'diye inledi yüreği acı ve pişmanlıkla sızlarken. Bunca zamandır hissettikleri bunlar mıydı? Kor gibi merhametsiz bir adamın kalbinde böylesine yüce hisler nasıl olabilirdi, Hayır. Özür dileme. Olanların sebebi sen değilsin. Ama şu an sen olduğuna bile emin değilim ki'.
'Bu gece ki ay tutulmasının tesirindeyim gibi düşün o halde,kadınım. Sana yaptıklarım için pişman değilim. Olmayacağım. Amacım seni kendime ait yapmaktı. Her seferinde kaçsan da yine bana dönmeni sağlayacak güçlü bir bağımız olmasını istiyordum. Ancak yazgımız bizi birbirimize itiyordu daima. Ne yaşanırsa yaşansın yine bana geri döndün,kadınım'. Konuşması boyunca elleri bir an olsun bedeninden ayrılmamış,karış karış fethetmişti. Üzerinde biriken tüm acı izleri yok ediyorcasına narin dokunuşları kırmızı alevlerinin belli belirsiz yarattığı sızı,arındırıyordu.
'Anılarımı da silebilir misin,Kral Kor. Hatırlamak istemediğim o kadar çok acı var ki dayanamıyorum'.
'İstersen yaparım. Ama istiyor musun,kadınım'?
'Hayır'dedi gözleri nemlenirken. Bu kez acıyla akıyordu yaşlar, Unutmak istemiyorum ancak bana onların yerini dolduracak güzel anlar yaşat,kor'.
'Nasıl istiyorsan,kraliçem' dedi elleri ustaca üzerinde dolaşırken. Kıyafetleri tek tek yere düşüyordu bu temaslarla. İkisi de tamamen çıplak kaldığında ağır ağır çimenlere uzandılar. Kor'un dudakları değdiği her yeri dağlıyor ancak kalıcı bir iz bırakıyordu. Daima onun kadını olacağını gösteren görünmeyen bir mühür. Kırmızı alevleri ikisini de içine almıştı. Şehvet yoğundu. Lakin tatlı bir his bırakıyordu geride. Buna karşılık siyah alevleri tepki göstermişti fakat çok geçmeden dingin bir griye dönmüştü. En son ne zaman bir erkekle şefkat dolu bir birleşme yaşadığını anımsamıyordu. Galiba kayhan kaçırılmadan önceki gün Yujin ile beraber olmuştu. Ancak detayları ya da hissettiklerini hatırlamıyordu. Üzerinden on yedi koca yıl geçip gitmişti. Sonrasında hep tecavüz ve zorlamalara maruz kalmıştı. Gözleri yeniden ıslandı. Kollarını sıkıca Kor'un narin boynuna doladı. Uzun ve ince bir boynu vardı. Bedeni de aynı narinliği taşıyordu lakin bir o kadar da kuvvetliydi. Hem nazik hem de kaslı bir görüntüye sahip olabilmesi bile oldukça dikkat çekiciydi. Dudaklarını boynuna bastırdı ve şu anlarda onu sakinleştiren kokusunu soludu. Hala eskisi kadar hoş ve kendine has bir kokusu vardı. Tarif edemediği ama duyumsadığında sadece ateşi anımsatan tatlı ve keskin bir kokuydu.
'Hoşuna gidiyor mu,kadınım'diye fısıldadı kulağına. Başını sallamakla yetindi. Kendinde konuşacak cesareti bulamamıştı. Kelimeler anı bozacak gibi hissettiriyordu. Kor'un iniltileri giderek daha hırıltılı bir hale gelmeye başlamıştı. Sona ulaşmadan önce ki aşk dolu soluk alışverişleri aynı haz ile kavuruyordu bedenini. Onunla aynı dakikalarda coşmak düşüncesiyle zaten laçkalaşmış bedenini tamamen onun hareketlerine teslim etti. Aşk dolu sesleri vadiyi dolduruyordu. Coşkuları bedenlerini sarstığında ise çevrelerine yayılan yoğun enerjileri güneş kadar parlaktı. O anlarda kulağına dolan kendinden emin ses Kor'a aitti.
'Seni seviyorum,kadınım. Nereye, kime gidersen git; kiminle ne yaşarsan yaşa sadece bana aitsin ve öyle kalacaksın'.
Akabinde maruz kaldığı kuvvetli enerji sebebiyle bitkin düşmesinden dolayı gözlerini açık tutamamış, bilinci kapanmıştı. Yüzünde huzur ve dudaklarında dingin bir gülümseme asılı kalmıştı.

Kor: Kızıl kralHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin