Sahra bedenine yayılan kuvvetli titremelerle inleyerek açtı gözlerin. Saçları gördüklerinin etkisiyle terden ıslanmış ve alnına yapışmıştı. Doğru olamaz,sadece bir rüyaydı diye sayıklarken gözleri nemlendi. Korkuyla sıkışan kalbi göğüs kafesini zorluyor ve parmağına bağlı mandaldan mönitöre aşırı sinyaller gönderiyordu. Öyle ki kalp ritmi dakikada yüz ila yüz yirmi atım arasında gidip geliyordu. Olamaz dedi tekrar mandalı parmağından çekip çıkartırken. Kontrolsüzce odanın içerisinde dolaşmaya başladığında panikle sayıklıyordu. Monitörden yükselen tiz ses ile odaya giren doktoru dahi fark etmemişti. Sinir krizi geçiriyordu. Birkaç hasta bakıcı onu güçlükle zapt ederken sakinleşmesi için bir iğne yaptı doktor. Bilinçsizce havaya savurduğu küfürler mırıltıya dönüştüğü esnada doktorun kollarında bayılmıştı.
‘Neler oluyor’? Telaşla odaya giren Sahir doktorun kollarında yatan kadını görünce sorusuna cevabı uygulamalı olarak almıştı. Durumu nazikçe izah eden doktor kollarında ki kadını geri yatırdı. Zaten neler olduğunu da bilmiyordu.
Çürümeyi yavaşlatmak için birkaç gündür morg dolaplarında tuttukları cansız bedeni gömmek ya da yakmak gerekiyordu. Gün geçtikçe deforme olan bedenin çürümesini soğuk hava dahi engellemeye yetmiyordu artık. Sahra’nın durumu kabullenme süreci sandığından uzun sürmüştü. İlk duyduğu gün, sinir krizi geçirerek aniden meydana çıkan alevlerinin kontrolünü yitirmişti. Can kaybı olmasa da epey yaralı asker vardı. Binaen bedeninde deformasyona sebep olan kontrolsüz enerjisi özellikle saçlarında kendini göstermişti. Kumral uzun saçları beyaza dönüşmüştü bu süreçte. Aralıklarla verdikleri sakinleştiriciyi kesseler de bilincinin açılmasıyla durumu algılaması anında yeni bir kriz geçirince tekrar uyutuluyordu. İki hafta bu şekilde geçip gitmişti lakin kayıhan’ın ölü bedeni buna daha fazla dayanmazdı. Son çare olarak onu krallıktan uzak bir dağ evine naklettirmişti. Beş dakika evvel serumu kesmesiyle ayılmaya başlayan kadının gözleri aralandı. Algısının tamamen açılması da bir o kadar vaktini alırken sakince bekliyordu. Bu kez kaçmasına müsaade etmeyecek ve bu gerçeği kabullenmesi adına zor kullanacaktı gerekirse. Bulunduğu yatağa yaklaştı birkaç adımda. Donuk bakışları gözlerini bulmasıyla alevlendi birden. Sağ eli bileğini bulurken hafifçe doğruldu yatağında. Sakinleştiricinin etkisinin geçmemesi sebebiyle başı dönünce duraksadı bir müddet.
‘Neredeyiz’diye sordu iyi hissettiği vakit odada göz gezdirirken, Neden buradayız’?
‘Durumu kabullenmeni sağlamak istiyorum. Mümkünse çevrede ikimizden başka zarar vereceğin kimse olmamalıydı’.
‘Anlat öyleyse, onu öldüren Saruhan mıydı’?
‘Emin değilim. İşkence edilerek öldürülmüş. Bizzat yapmasa da emri veren odur’.
‘Görmek istiyorum’.
‘Emin değilim’ derken bakışları solgun çehresinde duraksadı uzunca. Beklediğinin aksine sakin görünüyordu.
‘Kontrolümü yeniden kaybetmemden mi korkuyorsun’?
‘Evet’.
‘Etmeyeceğim. Hak ettiği bir şekilde naaşını gömecek ve öfkemi onu öldüren adama yönelteceğim. O raddede kontrolümü sağlamaya çalışma,kral kor. Saruhan’ı öldürürken iliklerine dek acı çektiğinden emin olmak istiyorum. Bunun, kabullenme sürecinde ki yegane isteğim olduğunu düşünebilirsin. Ya da verilmesini emrettiğin ilaçlarla öldürürüm seni. Sonra da yoluma bakarım’. Boş ve merhametsizce bakan gözleri karşısında dikilen adama odaklanmıştı. En ufak bir olumsuzlukta onu burada öldürecekti. Kesin kararlıydı.
‘Pekala. İstediğin gibi olsun. Seni durdurmayacağım’ derken kalkması için elini önüne uzattı. Bakışlarında ki huzur dolu parıltıyı tam tamına dört sene önce gördüğünü anımsarken parmakları onun sıcak parmaklarını buldu. Ağır aksak yataktan kalktığında belinden kavrayarak yürüyebilmesi için destek olmuştu. ‘Ne çelişki ama’diye mırıldanırken başı yerde gülümsüyordu sahra. Tüm olanlara ve her şeye rağmen yine ve yeniden bu adamın hayatında ki varlığı sinirlerini geriyordu.
‘Saruhan elimizde. Dinlenmelisin’. Krallığa geri dönene dek aralarında geçen tek konuşmaydı. Dinlenmeliydi evet ancak öncelikle kardeşini acımadan öldüren bu zalimi alevleriyle yakarken izlemeden yapmayacaktı bunu. Krallığa girer girmez de tutulduğu zindana gitmek istediğini dile getirmişti. Şu an arkasında yalnızca herhangi bir aksiliğe karşı duran Kor ile birlikte kollarından ve ayaklarından gergin bir vaziyette bir mekanizmaya zincirlenmiş baygın gibi görünen adamı izliyordu.
‘Kayıhan’ı bu vaziyette mi buldun’ diye sordu gözlerini çıplak ve kesiklerle dolu zayıflamış Saruhan’dan ayırmaksızın.
‘Evet’.
‘Teşekkür ederim’dedi zindan kapılarını Kor’un daha evvelinde ellerine tutuşturduğu anahtar ile açtı acele etmeden. Zindana girdiğinde baygın olduğuna emin olduğu adamın kendine gelmesi için belinin etrafında alevlerden bir halka oluşturdu ve ısıyı arttırdığında çığlık çığlığa uyanan saruhan için ölümün çabuk olmasını istemediğinden dolayı alevleri anında geri çekti. Fazlaca yüksek olan mekanizmanın kolunu bulup göz hizasına dek indirdi adamı. Çenesini kavradı ve başını gözlerini görene dek yukarı kaldırdı. Hırıltılı nefesi yüzüne çarpıyorken dudaklarına sinsi bir gülümseme yerleşmişti Sahra’nın.
‘Oyunun başındayız,saruhan. Ölmek için yalvaracaksın daha’dedi tıslayarak. Çenesini sert bir hareketle ittirdi,adımlarını odanın içerisinde bulunan işkence aletlerinin bulunduğu tahta masaya çevirdi hemen akabinde. Gözüne kestirdiği birkaç aleti aldı. Alevleri ile ısınmasını sağladıktan sonra ucu sivri olan bir keskiyi sağ elinde sıkıca kavradı. İşkencenin başlangıcında kan kaybından ölmesini istemiyordu. Bu sebeple ufak detaylarla başlayacaktı. Elinde ki keskinin sivri ve çuvaldıza benzeyen ucunu penisinin içine iterken hafifçe başlayan kanamayı alevleriyle keskinin ucu yardımıyla dağlıyordu. Böylece hem kanı anında kesiyor hem de tepesinde gırtlağını yaran çığlıklarla çırpınan adama daha fazla acı veriyordu. Keskiyi son raddesine kadar içeri itince ayağa kalktı. Cebine koyduğu bir diğer aleti eline alırken neredeyse baygınlık geçirmek üzere olan adamı ayık tutmak amacıyla yeni bir alev kütlesi fırlattı bedenine. Soğuk olmasına dikkat ettiği alevin rengi koyu siyahtan buz mavisine dönmüştü.
‘Söylesene,kral kor bu eski moda kürtaj aletinin burada ne işi var? Ne yapmayı planlıyordunuz,tanrı aşkına’derken aleti elinde evirip çeviriyordu onu kullanabileceği en etkili işkence metodunu düşünürken. Herhangi bir cevap alamasa da bunu umursamadı. Nitekim tek odaklandığı Saruhan’ın çekeceği acının dozajıydı. Gözleri sinsice parlarken aklına gelen fikirle hala inlemekte olan adamın arkasına geçti. Çoktan yalvarmaya başlamıştı lakin henüz ısınma turu atıyordu. Bu sebeple durmayı aklından bile geçirmiyordu. Keskiye uyguladığı ısıtma ve dağlama yöntemini kürtaj aparatına da tekrarladığı sırada ucunu makata yerleştirdi. Aleti tüm kuvvetiyle içeri iterken parçalanan anüsü anında dağladı. Girebildiği kadar itecekti aleti. Bunun yardımıyla bağırsaklarına soğuk ateş enjekte edebilirdi.
‘Şu adamı sabit tut,Kor’diye bağırdı fazlaca debelenen saruhan’ın acı dolu çığlıkları zindanı inletiyordu. Acıdan dilini ısırıp ucunu bile kopartmıştı. Ses tellerinin zarar görmesi ise an meselesi olmalıydı attığı şiddetli çığlıklar nedeniyle. Kor ifadesinde ki donuklukla adamın önüne ilerledi. Ve mekanizmayı çalıştırarak vücudunun yeniden gerilmesini sağladı zincirlerle. Böylece hareket kabiliyeti sıfıra inmişti. Lakin soğuk alevleri bağırsak mukozasına saldığı esnada acıya dayanamayan Saruhan bayılmıştı. ‘Kahretsin’diye bağırdı ayaklanırken,Daha yeni başlıyordum. Amma dayanıksız çıktı’. Ellerini bulduğu bir bez parçasıyla temizlerken öfkeliydi.
‘Abartmadın mı’?
‘Daha başlamadım bile. Neyse. Kendisine gelmesini bekleyeceğim ben. Sonra öldürürüm. Elbette önce derisini yüzdükten ve canlı canlı pişireceğim bazı kısımlarını ona yedirdikten sonra. Bu da en merhamet gösterdiğim işkence yöntemim olacak. Ne yazık. Halbuki hak etmiyor bile’.
Henüz on dakika olmasına rağmen sıkılmaya başlamıştı bile. Kor cenaze işlerini halletmek üzere yanından ayrıldığında sırtını yasladığı duvardan uzaklaşarak hala baygın adamın yanına yaklaştı. Bedeninin mahrem bölgelerine soktuğu aletleri çıkardığı esnada inleyerek kendine geldi Saruhan. Bu kez kanamayı durdurmak için bir şey yapmadı.
‘Günaydın,kral hazretleri. Sizi güzellik uykunuzdan uyandırdım lakin üzülmeyin az sonra ebedi bir uykuya dalacaksınız. Bol bol dinlenirsiniz’dedi aheste adımlarla önüne geçtiğinde. Hafifçe dizlerini kırıp eğildi gözlerini görebilmek için. Bakışları boştu ancak aralıklarla yüzüne yansıyan acısı mimiklerini titretiyordu. Solukları hırıltılıydı. Fısıldadığını işitince biraz daha eğildi ne dediğini duymak için. Zor seçilen cümleleri öksürük nöbetleri ile bölününce söylediğini anlamak mümkün olmadı. Çenesini yakaladı öfkeyle.
‘Ne diyorsun’diye bağırdı,Seninle oyalanacak vaktim yok’.
‘Öldür’dedi yeni bir öksürük nöbeti eşliğinde.
‘Ah,biliyor musun. Şu an yeni bir karar aldım. Acele etmeyeceğim seni öldürmek için. Daha fazlasını yaşamalısın’. Biçare halde, yakarışlarıyla zindanda bıraktı adamı aklında ki yeni planlarla. Evvela cenaze törenini tamamlamalıydı. Ardından birkaç mahkum getirtecekti hükümden. Özellikle kana ve şehvete susamış suçlular seçecekti.