Sahra’yı son ziyaretinden sonra döndüğü krallıkta savaş hazırlıkları için tüm komutanlarını sarayda toplamıştı. Yeni bir yasal düzenleme ile sekiz ve dokuzuncu krallık hariç diğer bölgelerin yedinci krallık ile yapılacak olan savaş adına desteği sağlanmıştı. Yeni düzenleme tüm bölgeleri askeri destek vermek için zorluyordu. Ordularını bir hafta içerisinde hazırlamaları bildirilmişti. Gerekli adımları konuştuğu esnada içeri giren bir asker yedinci krallıktan gelen elçiyi takdim ediyordu. ‘Öldür ve kafasını geri gönder’ dedi bas sesi kararlı gözlerine eşlik edercesine soğuktu. Asker ikiletmeden selam verdi ve dikkati kurmaylarına döndüğünde şok olmuş ifadelerini gördü. Kaldığı yerden devam ederken ortam gergindi. Diğer bölgelerin orduları yedinci krallığın sınırlarına ulaşmıştı dün gece sularında. Bugün ise kızıl krallık olarak saldıracak ve Kayıhan’ı geri alacaktı. Tek bir adam için bunca abartıya gerek olmasa da. Yedinci krallığa saldırmak için bundan daha geçerli bir sebep bulamazdı. Nitekim Saruhan tüm diplomasi yollarını kapatmıştı hamleleriyle. Siyasetten de diğer her alanda olduğu gibi iyi anlıyor ve bilgiliydi. Bu da onu değerli bir rakip yapıyordu. Ölmesi gereken güçlü bir düşman. Bakışlarını komutanlarına çevirdiği esnada hazırlık emrini verdi ve odadan ayrıldı. Bu hafta yedinci krallığın hükmen düştüğünü ilan etmek istiyordu. Sonrasında ise Sahra’yı geri alacaktı. Birliklerinin başına geçmesi uzun sürmezken yedinci krallığın küçümsenmeyecek bir ordusu olduğunu gördü lakin sonuç yine de değişmeyecekti. Süvari birliğine saldırı emri vermesinin akabinde komutayı yanında gölgesi gibi onu takip eden mareşale bıraktı. Genç bir çocuk olmasına rağmen yaşından beklenmeyecek yetenekleriyle askeri disiplin konusunda gelecek vaat ediyordu. Ölen ağabeyinin birebir karakterine sahip olan bu genç fazlasıyla işine yarayacaktı. Maximillian komutayı devralır almaz tüm birlikleri belirlendiği üzere konumlandırmıştı. Nitekim kara ordusu ile saldırmasının yalnızca güç gösterisinden ve dikkat dağıtmaktan başka bir amacı olmadığını biliyordu. Bu süreçte Kral, Yedinci diyarın kalesi ve sarayı olan yapıya arka bölgede ki surlardan girecekti. Kalenin arka kısmı bir uçuruma açıldığı için savunma gereği duymayan Saruhan birliklerini onlara yönlendirmeye başlamıştı bile. Ön cephede ve hava sahasında başlamış olan savaş arka cephede yalnızca sesleriyle varlığını hissediyordu. Kor avucunda topladığı alevleri daha yıkıcı etkiye sahip olması adına enerjisi ile besledi. Birkaç saniye süren bu işlem sur’da açılan oldukça geniş delik ile son bulurken adımlarını ileri yönlendirdi. Aynı saldırıyı sarayın zindanlarına açılan duvarına da uygularken sakindi. Savaşın gürültüsü saldırılarını fazlasıyla bastırır nitelikteydi. Zindana uzanan merdivenleri ağır adımlarla indiğinde duraksamadı,önüne çıkan askerleri ya da demir kapıları alevleriyle parçalayarak nihayetinde koridorun sonunda çift kanatlı demir parmaklıklarla güçlendirilmiş zindana ulaştı. Kollarından ve ayaklarından gergin zincirlerle duvara çivilenmiş adamı görünce duraksadı bir an. Başı yere düşmüş,çıplak bedeninde derin kesik ve yanık izleri vardı. Yaşadığından emin olamazken demirleri eriterek içeri girdi. Birkaç uzun adımla yaklaştığı adamın şah damarına bastırdı parmaklarını. Sıkıntıyla derin bir soluk alırken eli sağ yanına geri düştü. Geç kalmıştı. El ve ayak bileklerinde ki zincirleri eritirken gövdesini Kayıhan’ın cansız bedeninin altına tamamen yaklaştırdı. En azından naaşını gömmesi için geri götürecekti Sahra’ya. Aylardır komada olan kadının uyanması adına giriştiği bu hamle boşa çıktığı için öfkelenirken soğumuş ve katılaşmaya yüz tutmuş bedeni omuzladı. Çürümeye başlayan vücudun kokusunu dikkate almamaya çalışarak ilerledi umutla katettiği koridoru sıkıntıyla geçerken. Kaleden çıkmasıyla eli kulağında ki iletişim cihazına gitti. Savaşın gidişatını sorarken aldığı yanıt olumluydu.