Şarabı dolduran adama teşekkür ederek kadehi eline aldı. Büyük bir yudum içerken gözleri Kor’a takıldı. Yemeğin başından bu yana hatta salona girdikleri an da gözleri üzerindeydi.
‘Zannımca bana söylemek istedikleriniz var kralım’dediğinde kadehi masaya geri koydu. Dirseklerini masaya dayayarak öne eğildi. Böylece ona daha yakındı. İçtiği şarabın sayısını hatırlamazken sarhoş olmuştu bile. Yine de bilincindeydi sarhoşluğunun. Sormak isteyip de sürekli hayatında ki erkekler tarafından engellenmek şu an daha da sinir bozucu görünüyordu gözüne.
‘Ayıldığın zaman konuşuruz,küçük’ diyerek kestirip attığında şuh bir kahkaha attı salonu inleten.
‘Hadi ama saygıdeğer kralım. Neden çekiniyorsunuz. Ölüm emrini verip de öldüremediğiniz adamdan mı? Benden mi? Adımı bile söylemekten imtina ediyorsunuz. Sizin gibi güçlü bir adama bunu hiç yakıştıramadım doğrusu’.
‘Sahra’diyen Saruhan’ın uyarıcı sesiyle ki normalde adını söylemez kiraz çiçeği derdi, bu bile sinirlendiğini gösteren bir detaydı. Bakışlarını ona çevirdi.
‘Sorun mu var,sevgili nişanlım? Uygun olmadığını mı söyleyeceksin yoksa, duraksadı ve bu esnada ifadesine yerleşen öfke devam ederken konuşmasına ima da eklenerek yansıyordu sesine, ‘Buna ben karar veririm. Hatırladığım kadarıyla ölmeden önce daha saygılıydın bu konuda. Şimdi sus ve sadece dinle’. İfadesiz bakışlarını tekrar Kral’a çevirdi. Dudakları hafifçe yukarı kıvrılmış bakışlarında ise bir pırıltı vardı. Ciddi olmamasını isterdi. Bu durumdan zevk alıyor gibiydi.
‘Beni aptal falan mı zannediyorsunuz siz’ diye gürledi hırıltılı sesiyle, Birdenbire karşıma çıktın ve sana teslim oldum diye her sözüne inanacak mıyım,saruhan? Kral’la işbirliği içinde olmadığını nereden bileceğim? Ya da senin istediğin güzergahta ilerleyeceğimi sana düşündürten nedir? Kendinize gelin. Ben sizin elinizde oynatacağınız oyuncağınız değilim. Konuş. Anlat bana. Nasıl hayatta kaldın? Neden bu zamana dek uzaktın ve şimdi buradasın? Konuş’!
‘Tamam’ dedi Saruhan iç geçirerek ayaklandı, Fazla sarhoşsun. Önce ayılmanı sağlayalım’. Oturduğu sandalyeye yaklaştığı esnada yalpalayarak ayaklandı Sahra. Sağ eli hızla havaya kalkarken durmasını istedi.
‘Şimdi. Burada anlatacaksınız. Her şeyi bilmek istiyorum. Ya da’ derken siyah alevleri serbest bıraktı. Avuçlarında biriken alevler sarhoşluğunun da etkisiyle kontrolsüzdü. En ufak bir harekette yakacaktı bu evi.
‘Sahra’. Kızıl alevlerin sahibi Kor hızlı bir hamle ile yanına geldi. Tepkisi o kadar hızlı olmuştu ki bakışları ona döndüğünde çoktan dibindeydi. Avuçlarında ki soğuk kırmızı aura dışında sakindi. Parmakları çenesini buldu usulca. Kulağına eğildiğinde geri çekilmek istese de yapamadı,İnanıyor musun? Bu adam senin üzerinde ki etkimi yok edebilir mi’? Bas sesi manidardı ve sakin bir fısıltı halinde ulaşıyordu kulağına. Emindi kendinden oldukça. Öfkesi katlanarak artarken geri çekilmesi için avuçlarını göğsüne bastırdı. Temas ettiği alan yanarken acı çektiğine dair bir tepki göstermese de bedeninin her zerresinde hissediyordu. Acı iliklerini titretirken ellerini ve alevlerini geri çekti. Bununla beraber etkisini yitiren sarhoşluğu hiç olmamış gibi berraktı zihni. Odaklandığı kırmızı gözleriyle neyi ima ettiğini anladığı Kor gülümsüyordu. Yüreği sızladı. Bu gülüşü görebilmek için üç sene her gün ve gece de onu düşlemiş ancak nihayetinde ona ulaştığında sonuç hüsran olmuştu.
‘Geçmişe mi takılacaksın küçüğüm yoksa geleceğimi arzu ediyorsun. Geçmiş seni yavaşlatır. Harap eder’ dedi sağ eli yanağını nazikçe kavradığı esnada gözlerinde ki yumuşak bakışı özlediğini fark etti pişmanlıkla.
‘Ellerini çek üzerimden,kral. İstediğim tek adam var. O da sen değilsin’diye hırladı birkaç adım geri çekilirken.
‘O halde konuşalım’ derken bas sesi salonu inletti. İma ile kollarını iki yanına açmıştı. Bakışlarında bilmediği bir sır gizliydi.
‘Neden bahsediyorsun’ diye sorduğu esnada bakışları tepkisizce durumu izleyen Saruhan’a kaydı.
‘Gidelim kiraz çiçeği. Bir çocukla konuşmaya çalışmak hataydı’ derken bakışları Kor’daydı. Sağ elini ise ona uzatmıştı.
‘Hayır’ dedi kararlı bir ses tonuyla, Anlat. Senden duymak istiyorum. Gizlediğin şey nedir,Saruhan’?
‘Ortada bir sır yok,sevgilim’dediğinde haddinden fazla çıkan sesi sabırsızlığını belli ediyordu, Krallığa gelme sebebim sadece ticaretti. Ayrıca artık seni geri alma vaktinin geldiğini düşünüyordum. Seninle oyun oynadığını göremiyor musun? Tek amacı daha fazla acı vermek olan bu adamı dinleme,sahra. Ölmediğimi biliyordu. Beni kurtaran kralın askerlerinden biriydi. Adı Alexander’dı yanılmıyorsam. Tehdit edildim ve krallıktan ayrılmak zorunda kaldım lakin şimdi o zamanlarda olmadığı kadar güç ve mevki sahibiyim. Hayatımı ve seni geri almak için savaşmaya geldim,sevgilim’.
‘Doğru mu tüm bunlar,kral? Buna güvenerek mi sarf ediyorsun sözlerini’?
‘Mesele bundan ibaret’derken bakışlarına yerleşen aşağılayıcı kibri görmezden gelemedi Sahra. O kadar deliciydi ki bakışları ardından söyleyeceklerini biliyordu,Kral’ım ben. İstediğimi almak için savaşmama gerek yok. Çeker alırım. Geride kalanların canlı ya da ölü olması umurumda olmaz’. Tahmin ettiği cümleler havada yankılanırken yüzünde ki kibir dolu gülümsemeye iki yanında yukarıda asılı kalmış gibi duran kolları ve avuçlarında ki kırmızı alevleri eşlik ediyordu. Sahra ona karşı bir hamle yapacağı esnada araya giren Saruhan kolundan çekerek arkasına aldı onu.
‘Dikkat et kral. Benim de bir kral olduğumu unutmuş gibisin. Geri döndüm ve bunun için yapabilecek hiçbir şeyin yok. Elini sana karşı koymaya gücü olmayan bir kadının üzerine uzatmak sana bile yakışmayan bir hareket’. Saruhan’ın uzun boyu Kor’u gölgelerken işittiği sözlerle şaşkınlığı katlandı Sahra’nın. Ardından odanın içini dolduran tehditkar kahkaha ise Kor’a aitti.
‘Emrim altında bir krallığa bağlısın. Yedi diyarın kralları benim hükmüme boyun eğmek zorunda,yedinci diyarın kralı’.
‘Gidiyoruz,Sahra’derken son kez tehdit dolu bir bakış attı karşısında ki adama, Tekrar görüşeceğiz Kral’. Sahra tereddütlü bakışlarla Saruhan’ın havada ki elini tuttu. Sevdiği adam onu yanına çekerken gerginliğini tüm bedeninden okuyabiliyordu. Belli etmemek için sarf ettiği çaba takdire şayandı. Köşkten ayrılmalarının akabinde yol üzerinde onları lüks bir askeri araç karşıladı. Gözlerine inanamazken sürücü koltuğundan inen asker diğer tank görünümlü araca bindi. Gergin ve sessiz geçen seyahat boyunca düşünceliydi Sahra. Nereye gittiklerini dahi soramamıştı ki pek umurunda değildi. Saruhan ile gözü kapalı her yere giderdi. İki kıtayı birbirine bağlayan yedi geçitten biri olan diyar köprüsünden geçiyorken bakışları sakin sakin dalgalanan okyanusa takılmıştı. Kulaklarından beynine doğru seyreden ve orada tekrar tekrar zihnini allak bullak eden sözler asılı kalmıştı. Kor’un kararlı ifadesinden ziyade canını sıkan mesele söylevinin doğru olmasından kaynaklıydı. Ona bağlıydı ve bu inkar edilemezdi. Kalbi Saruhan’a bağlıyken geriye kalan her zerresi Kor’a aitti.
‘Ne düşünüyorsun’ diye sormasıyla sakin bakışlarını yanında ki adama çevirdi.
‘O haklı,sarı göz. Bunu biliyorsun. İstediğini alacaktır’. Kasılan çene kasları duyduğu sözlerden memnun olmadığını gösterirken hırçın bakışları yoldan üzerine kenetlendi.
‘Kral olması hasebiyle mi kuruyorsun bu sözleri. Yoksa korkuyor musun,Sahra’? Direksiyonu öfkeyle kavrayan parmakları bembeyaz kesilmişti. Bakışlarını ondan ayırdı ve yola çevirdi Sahra. Bu can yakıcı bir detaydı. Yıllar sonra sevdiği adam karşısındaydı ve ona sarf ettiği sözlerde başka bir adam vardı.
‘Hayır derken sesi tiz ve fısıltı halindeydi, Kral olması umurumda değil. Ondan korkmuyorum. Onu öldürebilecek tek kişi benim nitekim. Ama bunu son kez denemem de yine başarısız oldum. İlk sefer zayıftım. İkinci kez baban ölmemi engellediği için kurtuldu. Hastanede iken ise. Emin değilim. Acısını hissediyorum,sarı göz. Ruhuna,bedenine,zihnine yani varlığının her zerresine sızan acıyı iliklerime dek yaşıyorum. Bunun ne olduğunu anlayamıyorum. Ne kadar denersem deneyeyim ölüm onu hep teğet geçiyor. Ve şimdi tam da sen karşıma çıkmışken ölümü göze alıp da onu yok edemem,sarı göz. Oldukça çaresiz bir durumdayım anlayacağın’.
‘Bana bak’dedi aracı emniyet şeridine park ettiği esnada. Çekingen bakışlarını ona döndüğünde araçtan iniyordu. Arkalarından takip eden diğer araç ise bir el işareti ile yanlarından geçip giderken tereddütlü adımlarla yanına geçti. Göz göze geldiklerinde saf bir öfke vardı göz ferinde. Onu aracın kaputuna iterken hırıltılı nefesi yüzüne çarpıyordu. Kollarını iki yanında kaputa bastırırken üzerine eğildi biraz daha.
‘Korkutuyorsun beni Saruhan’dedi gözlerinde ki yoğun karanlığın etkisiyle. Kor’a karşı en azından elinde bir koz vardı lakin Saruhan’a asla zarar veremezdi. Bunu düşünse bile yapması olanaksızdı. Saruhan haddinden fazla zeki bir adamdı. Elinde ki gücü nasıl kullanacağını iyi bilirdi. Hamleleri daima kontrollüydü ve anlık hareket etmezdi. Geleceği planlar ve intikamını hiç umulmadık stratejilerle,beklenmedik anlarda alırdı.
‘O adamın sıradan güçleri umurumda değil,sahra. Kıt aklıyla karşımda bir saat dahi dayanamaz. Geri çekilmeme neden olabilecek tek sebep sensin. Düşüncelerin karışmış senin. Sana yaptıkları üzerinde hakimiyet kurmasına olanak tanıyor. En güçlü hamlesi bu. Seni bana karşı kullanacak. Şüphe mi duyuyorsun bizden? Çok uzun bir vakit geçti. Öldüğümü düşünüyordun. Ama işte karşındayım,kiraz çiçeği’. Aralarda hiddetlenen sesi son cümlelerde dingindi. Gözlerinde ki öfke yerini şefkate bırakmıştı. Mümkün olduğunca doğruldu ve yüzünü avuçlarının arasına aldı. Dudaklarına kısa bir an öpücük bırakırken iç geçirdi.
‘Üzgünüm. Onu gördüğüm ana dek sürekli yalnızdım. Tek düşüncem intikamdı. Seni benden alan adamı öldürmek arzusu yüreğimi kavuruyordu,sarı göz. Ama başarısızlık beni o adamın elinde oyuncak etti. Beni kendine bağladı çoktan. Onu öldürmekle beni de kaybetmiş olacaksın’.
‘O halde derken üzerinden kalkan ağırlığıyla büyük bir boşluk hissi yaşadı ancak çabuk toparladı, Bu bağı koparmanın bir yolunu buluruz biz de’.
‘Ya bulamazsak’.
‘Bulacağız,kiraz çiçeği. Başka ihtimal yok. Anladın mı’ diye sordu yeniden hırçınlaşan bakışlarını gözlerine dikmişti. Başını salladı belli belirsiz. Araca dönerken ve kalan yol boyunca sessiz kaldılar.