Karanlık görebildiği tek nokta iken nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Zihnine dolan görüntüler gerçek mi hayal mi emin olamazken kalbi vesvese ile kasılıyordu. Kolunda ki sızı ile inleyerek dikkatini kaybettiğinde derin soluklar almaya başladı. Son hatırladığı hiçbir şey yoktu. Zihnindeki görüntülerden emin değildi. ‘Kimse var mı’diye seslendi boşluğa doğru. Doğrulmaya çalıştı ancak kolunda ki cisim buna müsaade etmeyince geri uzandı. Damarında ki iğneden dolayı serum aparatı olabileceğini düşünüyordu. Fakat ne için kullanıldığını anlayamadı. Susuzluktan kurumuş gırtlağının izin verdiğince tekrar seslendi. Buraya nasıl gelmişti? Zihnindeki görüntüler gerçek miydi? Ya da aslında sürekli bu odada mıydı? Emin olamıyordu.
‘Kahretsin,biri ses versin’? Bir süre daha devam eden sessizliği bozan kapı gıcırtısı ve içeri dolan loş ışıktı. Kolunda ki iğneye rağmen doğruldu elini gözlerine kapatırken. Işık zayıf olsa da karanlığa alışan gözleri yanıyordu,Kimsin’diye sorsa da içeri dolan ayak sesleri dışında cevap alamadı. Koluna dokunan sıcak parmaklar oldukça nazik bir şekilde serum iğnesini damarından çıkartırken tek işittiği belli belirsiz bir nefes sesiydi. Temasından ve sessiz soluklarından bunun bir kadın olduğu kanısına varmıştı.
‘Lütfen,bana kim olduğunu söyle’ derken bulanıkta olsa görmeye başlayan gözlerini yanında ki silüete çevirdi. Tahmin ettiği gibi bir kadındı. Işık sebebiyle olduğunu düşündüğü şey aslında geçici körlük olmalıydı. Işığı loş görmesi de bu sebepleydi herhalde. Kadının muayene amaçlı bedeninde dolaşan ellerini kavradı dizlerinin üzerine yükselirken.
‘Bırak beni’diye bağırmasıyla zor seçebildiği yüzünü avuçlarında sıkıştırmıştı. Derin solukları ve gergin sesi korktuğunu gösteriyordu.
‘Neredeyim ben? Sen kimsin’? Yüzünü iyice yaklaştırdı panikleyen kadına. Bir cevap alamayacağı kesin gibiydi,Söyle yoksa seni öldüreceğim’.
‘Hayır,hayır’. Panikleyen kadın elinin altında çırpınırken yüzünde ki ellerini bileklerinden kavramıştı. Tutuşunu kuvvetlendirdiği esnada odaya bir başkası girince dikkatini o yöne verdi. Ondan bu kadar korkmasını anlayamıyordu. Sadece nerede olduğunu öğrenmek istemişti. Ve şimdi de koruma için bırakıldığı belli olan bir adam kollarından kavrayıp hareketlerini kısıtlamıştı. Yarı yarıya düzelen görüşü yüzleri seçebilmesine olanak tanıdı.
‘Bırak beni! Bana kim olduğunuzu ve neden burada olduğumu söyleyin’diye bağırdı kalbine dolan öfkesi sesine de yansırken.
‘Hemşire sakinleştirici iğne getirin’dedi arkasında onu zapt eden adam. Bunu duymasıyla panikleyen sahra kollarını kurtarmak için adamın suratına sert bir hamleyle kafasını geçirdi. Adam acıyla geriye doğru çekilirken serbest kalmıştı. Yatağın üzerinden indi. Ayaklarına bastığı an yalpalayarak oturmak zorunda kalmıştı. İkinci denemesinde adrenalinin sardığı bedeni itaatsizlik etmedi ve odadan hızla çıktı. Uzun ve epey güçlü ışıklandırmaları olan koridoru duraksamadan geçerken önüne kimsenin çıkmayışı dikkat çekiciydi. Üst kata uzanan merdivenleri ikişer üçer atlayarak çıktı. Nereye gideceğini bilemezken dümdüz ilerlemeye devam etti. Aşina olduğu bir yer değildi bu koridorlar ancak lüks bir konut olduğu belliydi. İlerlediği yön onu tek bir kapıya çıkartırken bir süre durdu ne yapacağını düşünmek için. Belki de geri dönüp sağa giden diğer yolu denemeliydi. Fakat arkasından işittiği ayak sesleri ve tanıdık ses korumanın kendini toparlayıp peşine takılmış olduğu gerçeğiyle yüzleştirince kola uzandı ve içeri girdi. Kapıyı sıkıca kapatıp kilitledi.
‘Ah,demek uyandın. Halbuki dikkat etmelerini söylemiştim’. Odanın içerisinde beliren adamın silüeti tanıdık gelmezken çıktığı diğer odaya kaydı bakışları. Kahretsin diye söylendi kapıdan uzaklaşırken. Kendi ayağıyla yakalanmıştı.
‘Sen de kimsin’diye sordu gözlerini üzerinden ayırmazken. Epey uzun boylu ve atletik yapılıydı. Uzun kahve saçları ve esmer tenine yeşil gözleri ayrı hava katıyordu,Seni tanımıyorum’.
‘Ama ben sizi yeterince tanıyorum,hanımefendi. Lütfen önce çıplaklığınızı örtmeme izin verin’derken üzerinde ki ceketi çıkarıp eline almıştı. Ağır adımları ona yönelikken gözleri çıplak olan bedenine kaydı. Panikle bunu fark etmemiş olmalıydı. Üstelik neden çıplaktı? Adamın heybetli silüeti üzerine düşerken omuzlarına yerleşen ceketi bedenini tamamen örttü. Başını kaldırdı ve gözlerinin içinin dahi güldüğü sempatik yüzüne baktı.
‘Benden ne istiyorsunuz’dedi aynı donuk ses tonuyla.
‘Oturalım’dedi onu belinden kavrayarak az evvel çıktığı odaya yönlendirmişti.
‘Anlamıyorum’.
‘Sakin olun’dedi iki kişinin zor sığacağı koltukta yanına otururken. Bedeni o kadar heybetliydi ki sıkışmış hissetti kendini. Sağ eli yanağına uzandı. Yumuşak parmakları tenini okşarken sesini çıkaramıyordu. Mayıştırıcı bir etkisi vardı dokunuşunun. Gözleri kararlılıkla birbirlerine odaklanmıştı. Adamın dudaklarında hoş bir gülümseme asılı kalmışken kendi yüzü donuktu.
‘Neredeyim’diye sordu nice sonra kendini toparlayabildiğinde.
‘Size zarar vermeyeceğim. Gerilmeyin’. Nükteli sesi şiir okurmuş gibi sarf ettiği cümlelerini ilginç kılıyordu.
‘Lü-lütfen bana nerede olduğumu söyleyin. Ben kimim? Bunu bile hatırlamıyorum’dediğinde kaçırdığı bakışlarına sesine yerleşen hüzün tonu eşlik etmişti.
‘Burası benim konutum,hanımefendi. Sizi baygın bir halde şehrin dışında buldum. O zamandan bu yana evimin revirinde tedavi görüyorsunuz. Henüz yeni odanıza almıştık sizi. Uyanmanıza sevindim açıkçası’.
‘Ah,be-ben de. Özür dilerim. İsminiz nedir’ diye sordu bakışları tekrar kenetlenirken.
‘Sahir' dedi sağ elini tokalaşmak için önüne uzattığında. Elini yakaladı.
‘Ben de adımı söylemek isterdim ama hatırlamıyorum. Aslında bir isim var zihnimde ama emin değilim’.
‘Sahra mı diyeceksiniz’?
‘Ah,nereden biliyorsunuz’?
‘Sizi biraz araştırdım. Buna epey vaktim oldu. Bir hafta önce sizi tanıyan birini buldum. Merkez krallığa dönmek zorunda kaldı elbette. Krala haber vermesi gerekiyormuş’.
‘Peki,siz tam olarak kimsiniz’ diye sordu şüpheyle.
‘Burası sekizinci diyar. Ben de kralıyım’.
‘Öyle mi? Keşke neden bahsettiğinizi de bilseydim’dediğinde zihnine dolan görüntüler bedeninin kasılmasına neden oldu. Başına giren ani ağrıyla ellerini şakaklarına bastırdı. Derin soluklarına karışan iniltileri tedirgindi.
‘Sakin olun. Beyninizi bu kadar zorlamayın’.
‘Ah,hayır. Lütfen dokunmayın. Hatırlıyorum. Ve buna ihtiyacım var’. Zihnine dolan her bir görüntü paniklemesine sebep olurken saniyeler sonra yerini dolduran bir yüz sakinleşmesine binaen gülümsemesine neden olmuştu. Gözleri nemlendi kayıhan’ı anımsamasıyla.
‘Bitti mi’diye sordu gözleri pür dikkat üzerinde olan adam.
‘Evet. Ve yardımınıza ihtiyacım var. Ne de olsa sekizinci diyardan pek azı haberdar,değil mi’?
‘Öyle’derken gülümsemesi yüzüne yayılmıştı.