Dokuz ay on gün. İnsan neslinin kısaca gelişme gösterdiği ilk rakamsal değerler başlangıcı. İnsanlığın mucizesi, yaşamı yaratmanın meşakkatli tasviri.
Yaratılan yaşama gözlerinle şahit olmak ise beşeri ve aciz insanlık için altın tepside sunulmuş bir lütuftu. Yaratıcının yarattıklarına sağladığı bir imtiyazdı. Bu sebeple onu kucağına aldığı ilk günü hiç unutmayacaktı. İlk yaş gününde kollarından koparılışını da. Acısını ve gözyaşlarını yüreğine gömerek intikam arzusunu bilediği on yedi yılın ardından bugün oğullarının on sekizinci yaş günüydü. Yitirdikleri on sekiz kayıp zaman. Yujin bu olaydan sonra dünyayı altüst edeceğine dair yeminler ederek krallığı terketmişti. On sekiz yıl ve iki kayıp. Hayatında ki değerli iki erkeği doyasıya koklayamadığı zayi edilmiş günlerdi geride bıraktığı. Geldiği noktada ise ikisinin de ellerinde hiçbir şey yoktu. Oğullarına dair en ufak bir bilgi edinememişlerdi geçen zamanda. O günden bu yana da Yujin'in yönlendirdiğine emin olduğu terörist eylemler artmaya devam ediyordu. Oğullarını bulmak için girmeyeceği savaş,yapmayacağı hile ve düzenbazlık olmadığının kanıtıydı krallıkta ve dünya çapında yaşananlar. Buna dair pişmanlık hissetmiyordu zaten. Onları mutlu eden minicik bir yaşam ellerinden alındıysa dünyanın geri kalanı da huzuru hak etmiyordu. Yürekleri öfke ile doluydu ve boşa geçen yıllar bu ateşi her an biraz daha fazla körüklüyordu. Elinde titreyen kriptolu telefonu açıp açmamak konusunda tereddütteyken içeri giren tanıdık sima ile telefonu kapattı ve yastığın altına tıkıştırdı. Yorgundu. Odaya da dinlenmek amacıyla gelmişti. Konuşmak istemiyordu. Kor ağır adımlarla yatağa yaklaşırken dahi ona neden burada olduğuna dair bir soru yöneltmek isteği yoktu. Neden geldiğini biliyordu ve bu özel gece dahi onu durdurmazdı. Bıkkın bir soluk aldı yalnızca. Günlerdir kısa süren kestirmeler dışında uyku uyumamıştı. Sürekli boşa çıkan ipuçlarının peşinde koşturup duruyordu bir umut diye. Bir müddet devam eden bakışmaları Kor'un yatağa oturup omuzlarını kavramasıyla bölündü. Fersiz gözlerle tepki vermeden izliyordu hareketlerini. 'Dur'dedi fısıltıya dönüşen sesiyle ve nazik hareketlerle yatağa uzanmasını sağlarken. Her gece devam eden bu durum düşüncelerini bölen tek noktaydı. Her gece durmasını söylerken ırzına geçiyordu. Kor'un arzu ettiğini almak için daha ne kadar düşebileceğinin bir kanıtıydı yaşadıkları da. Her gece bedenleri birbirine karışırken tepkisizdi kalıyordu bu yüzden. Umursamıyordu artık ne onu ne de yaptıklarını. Şayet elinde avucunda ne varsa yitirmesi, oğlunu arama eylemini çıkmaza sokuyordu. Ekonomik destek gerekliydi. O da her zaman ki gibi Kral Kor'un yatağından geçiyordu. Tanıştıkları ilk günden bu yana Kor'un hayatında ki anlamı ondan aldıkları kadardı. Başka bir değeri yoktu gözünde. Aciz ve sapkın bir adamdı Kor. Sınırı hiç olmamıştı. Karakteri için suçlayamazdı. Nitekim karşılıklı bir çıkar ilişkisine dönüşmüştü aralarında ki durum. O bedenini sunarken Kor parasını seriyordu önüne. Durum bundan ibaretken hırçınlaşmanın gereksiz bir detay olduğu kanısındaydı. Gözleri nemlendi. Düşündüklerine rağmen hissettikleri ve bedeninin tepkileri aksini gösteriyordu çünkü.Şehveti artan adamın hareketleri de aynı oranda hızlanırken boğuk sesi odayı doldurdu. Başını çevirdi ve gözlerini kaçırdı midesini bulandıran görüntüsünden. Boşta kalan elleriyle yatak çarşafını sıkıca kavradı kaçamayacağı bu gerçek canını acıtırken. Dudaklarını ısırdı hıçkırmamak adına ancak gözlerinden süzülen yaşlara engel olamıyordu. Kral'ın titreyen bedeni üzerine yığıldığında derin bir soluk aldı bittiği için sevinirken. Bir müddet daha dudakları boynunda ve gerdanında dolaştıktan sonra gövdesi üzerinden çekildi. Bir şey söylemeden banyoya yöneldiğinde çarşafın altına girerek cenin pozisyonu aldı. Dakikalarca hıçkıra hıçkıra ağladı acizliğine. İçinde biriken ne varsa akıtmak istercesine dökülüyordu yaşlar gözlerinden. Ancak asla yeterli gelmiyordu. Kor odadan çıktığında kalktı yataktan. Kendini sıcak suyun altına atmasıyla kesilen gözyaşları tekrar akmaya başlamıştı. Eline aldığı lifle derisi soyulana dek ovaladı dokunduğu her yeri senelerin kirlenmişliğini temizleyemeyeceğini bilse de. Lanet olsun,yujin diye tısladı, Beni bırakıp gitmeseydin bunlar olmayacaktı. Dizlerinin üzerine oturdu kabinin içinde. Takati kesilmişti. Suçu yoktu ki sevdiği adamın. Yerinde olsa aynısını yapardı. Geride kimi ne şartlar da bırakacağını düşünmeden.