Günlerdir dönüyordu son sözleri kafasının içinde. Ona dokunabilen tek kadın olduğunu söylemesi samimiydi. Geç kalınmış bir durum vardı ortada. Uzak kalmak için geç kalınmıştı. Düşünceleri yokluğunda zihnini zorluyordu. Bir hafta olmuştu köşke döneli ve Kor’un hiçbir bilgi bırakmaksızın gidişi. Kahya kadının gün içerisinde kaçıncı kez olduğunu hesaplayamadığı seslenişine,yemek yemesi gerektiği sitemleri doldururken kulaklarını, ayaklandı. Beklemek ona göre değildi. Saraya gidecekti. En azından askerlerinden biri ya da bakanlarından bilgi alabilirdi nerede olduğuna dair. Belki kendisi de orada olabilirdi. Böylece direkt hesap soracaktı. Tutsak hayatı yaşattığı şu bir haftada neden bir kez bile köşke uğramadığını. Pek merak etmese de ona dokunmamasının sebebini de öğrenecekti. Kararlı adımlarını on dakikalık yürüyüş mesafesinde gözlerinin önünde tüm ihtişamıyla yükselen saraya çevirdi bahçeden çıkar çıkmaz. Etrafa pek az dikkat ederek ulaştı sarayın bahçeli avlusuna. Onu gören bir asker bir şey söylemesine gerek kalmadan içeri almıştı. Kralın henüz döndüğünü ve dinlenmek için odasında bulunduğunu söylemesinin akabinde hızını kesmediği adımlarla askerin yönlendirdiği odanın önünde dikiliyordu şu an. Askere teşekkür ederken o görev yerine dönmek üzere koridoru yarılamıştı. Kapıyı çalmak konusunda girdiği tereddütlü durumdan kapı koluna bastırmasıyla son verdi. Odaya ilk girişte yatak yerine çalışma alanı karşılamıştı onu. Kapıyı kapattı ve iç kısma açılan diğer kapıya yöneldi. Nitekim Kor burada değildi. Adını birkaç kez seslense de herhangi bir cevap alamayışı öfkeyle odaya dalmasına sebep oldu. Gördüğü manzara ile gözleri irileşirken donup kaldı kapının ağzında. Ayakta durmak isteğine bedeninin her zerresi isyan ederken gözleri karardı ancak kapı kirişinden destek alarak derin soluklar çekti ciğerlerine. Geldiğini fark etmemişti. Sırtı ona dönüktü ve önünde durmadan inleyen kadının zevk dolu çığlıkları buna engel oluyordu. Lanet olsun diye bağırırken kapıyı hızla çekti ve duraksamadan saraydan ayrıldı. Az önce ki askere limana dek gidebileceği bir araç sorar sormaz bir veya iki dakika içinde getirilen araca atladı ve gazı kökledi. Saray bahçesinden hızla ayrılırken son gördüğü Kor’un öfkeli suratı oldu. Limana dek durmadı. Islanan gözleri görüşünü bozsa da limana ulaştığında krallığın sürat teknelerinden birine yöneldi hızla. Adaya geri dönecek ve tüm birliği ayaklandıracaktı bugün. Peşinden gelmesi muhtemeldi. Tek olması da yüksek bir olasılıktı. Böylece ona yaşattığı herşey için bugün intikamını kolay yoldan alabilirdi. Tekneyi çalıştırması ve gürültülü motor sesi eşliğinde okyanusta dalgalar çıkartarak yola koyulurken limanda gördü Kor’u. Yarım yamalak bir gülümseme yüzüne yayılırken arkasından geleceğinden emindi artık. Adaya ulaşması yarım saatini alırken öfkeliydi. Düşünceleri karmaşık ve kalbi arzu etmediği bir şekilde,intikam adına hayatına girdiği kral için sızlıyordu. Ormanın iç kesimlerine koşarak temposunu düşürmeden ilerledi. Birlik binası gözlerinin önüne düşer düşmez daha da hızlandı. Avluda hayret nidaları ile onu karşılayan birkaç askeri görmezden gelerek binaya girdi ve Ayhan’ı buldu.
‘Sakin ol’dedi yaşlı adam omuzlarından kavradığında.
‘Hayır,hayır Ayhan. Vakit yok. Kral buraya geliyor. Yalnız. Bu tek şansımız. Tüm birliği topla. Kıyıya inmeliyiz’ derken tek solukta sürekli başını sallıyordu sağa sola. Bu esnada içeri giren Kayıhan’ın sözlerini işitmesiyle dışarı çıkması bir olmuştu. Birliğini toplamak üzere ayrıldığını anladı. Ancak Ayhan tedirgindi.
‘Bu çok riskli,sahra. O çok güçlü bir adam. Yaralanalabilirsin. Kayıplarımız artar’.
‘Bana güvenin,efendim. Bu kez benden kurtuluşu yok’ dediği esnada Kayıhan birliklerin hazır olduğunu haber veriyordu. Ayhan’n ellerinden kurtularak çıkışa yöneldi. Askerlere onu takip etmesini söylerken aklında ona yaklaşmadan ve gücünün etkisi altına girmeden karşı koyabileceği planı yer etmişti bile. Enerjisini birkaç askere aktaracak ve bu şekilde saldıracaktı.
Gereken hazırlığı yoldayken tamamladı. Kontrollerini sağlayabileceği ruhen güçlü üç askere siyah alevlerin bir kısmını aktarmasıyla kıyıya varmışlardı. Yanında duran Kayıhan’a gerekli malumatı verdikten sonra kral gelmeden önce yerlerini almaları için fazla bir zaman olmadığını direktif etti. Dağıldılar ve üç asker dışında gözden kaybolmalarının üzerine Kor adaya ayak basmıştı bile. Emrini bekleyen askerleri yönlendirmesiyle,tepeden aşağı kayarak indiler kıyıya. Kral ile aralarında iki metrelik mesafede gücü aktif etti. Hareketlerini dahi kontrol ettiği üç askerin her biri el komutlarına bağlıydı. Üç taraftan sardılar mimiklerinde yahut gözlerinde korkunun zerresi bulunmayan Kral'ı. Duruşu dik ve bakışları keskindi. Çevresinde siyah alevin taşıyıcısı üç asker olmasına karşın bakışlarını Sahra’ya sabitlemişti. İlk el komutuyla Kor’un sağında duran askeri hareketlendirdi. Siyah alevler askerin elleri yordamıyla, yerinden milim kıpırdamayan adamın sağ kolunu boydan boya yakarken kıyafetinin kolu alevlenip yanmıştı. Hiçbir karşılık vermemesi işine geliyordu. Lakin devamında neler olacağını kestiremezdi. İkinci ve üçüncü askeri saldırmaları için hareketlendirdiğinde tek yaptığı gelen darbeleri savuşturmak oldu.
‘Saldırmayacak mısın,kral’ diye bağırdı kısa bir kahkaha eşliğinde. Cevap alamasa da darbeleri devam eden askerleri geri çekip siyah alevlerin yoğunluğunu arttırmasıyla gücünü serbest bırakmıştı. Kibirle gülümsedi. Artık bir şansı yoktu. Bugün muhakkak ölecekti. Üç asker,üç taraftan yoğun alevleri serbest bıraktıklarında sadece birkaç saniye sürmüştü kırmızı alevin dağılması ve Kor’a ulaşması. Bedenini saran siyah aleve rağmen ifadesinde en ufak bir acı hissi görünmüyordu. Tepeden aşağı kayarken gücü biraz daha arttırdı. Lakin yine de istediği ifadeyi göremedi yüzünde. Alevlerinin altından bedenine yayılan acıyı hissetse de gözlerinde karşılığı yoktu. Askerleri biraz daha zorlarsa bedenleri bu gücü kaldıramaz,yanardı. Gücünü geri çekti bir el hareketiyle. Askerlere uzaklaşmaları emrini verirken yerinde sabit bir şekilde onu takip eden adama tüm gücüyle saldırdı. Yere düşmeden önce son gördüğü Kor’un da yüzünde anlam veremediği bir gülümseme ile düştüğü an olmuştu. Gözleri karanlığa kapandığı esnada ise acısını tüm bedeninde ve ruhunda hissediyordu Kralın.