Büyünün ağır etkisiyle, tanınmaz hale gelen yüzünü seyre dalmıştı saatlerdir. ‘Kendine bunu yapmanı anlayamıyorum’diye tekrarladı cümlesini. Ne kadar düşünürse düşünsün anlayamıyordu. Solgun yüzünde,içleri irinle dolu çıbanlar vardı. İlaçlarla uyutulduğu halde sürekli inliyordu ve huzursuzdu. Ara ara sayıklıyor lakin ne söylediği hiç anlaşılmıyordu. Bedeninin kalan kısmı da yüzü gibi ağır yaralarla kaplıydı. Günde birkaç kez şişmeye devam eden irinler patlatılmazsa ağrıları artıyor ve iniltileri haykırışlara dönüşüyordu. Böyle anlarda odadan kaçıp gitmek istese de yanında durmasıyla ruhen rahatladığını hissediyordu. Artık aşina olduğu hemşirelerden biri rutin kontrollerini yaparken sandalyeye yaslandı. Her anını takip etmek istiyordu. Uzun bir geçmişleri vardı ve Ayhan onun için baba figürüydü. Böyle acılar içerisinde ölmesine katlanamasa da elinden bir şey gelmiyordu. Çünkü diriltme amaçlı yapılan büyülerin sonuçlarını hafifletecek mühürler de aynı ölçüde riskliydi. Hastaneye ilk geldiği gün ve ardından gelen birkaç günde de hafifletici büyüler yapmaya yeltenmesini,Ayhan engelliyordu. Bunu hakkettim demişti, Düştüğü gaflet yüzünden aynı acılara maruz kalmasını istemediğini ifade etmişti. Ancak kelimeleri kurmakta bile güçlük çekiyordu. Tıpkı bir Alzheimer hastası gibi bazen her şeyi unutuyordu. Hatırladığı zamanlarda ise konuşmak bile yorucuydu onun için. Bir gece ağrıları artıp inleye inleye ağlarken ölmek istediğini bağırmıştı. Acı dolu bakışları gözlerine kenetlenmiş, onu öldürmesi için yalvarmıştı. Sıkı sıkıya kavradığı elini doktor ve hemşireler sakinleştiricinin dozunu artırınca kurtarabilmişti. O geceden bu yana da sürekli dozu artırılan morfin böbreklerini zorlamaya başlamıştı. Son bir aydır ayrıyeten de diyalize alınıp kanı temizleniyordu. Uyandırıldığı anlar nadirdi ve tedavisi de bulunamamıştı. Ölüme mahkumdu. Kaçınılmazdı lakin bunun kendi elinden ya da dudaklarından çıkacak kelimelerle olmasını istiyor muydu emin değildi. Günlerdir tek düşündüğü buydu. Saruhan olayı müdahil olup onayı verebileceğini söylemişti ancak yapamadı. Yasal olarak ikisinin de onayı gerekiyordu. Her ne kadar görünüşü eski halinden tamamen farklıysa da gizlenmek adına yüz değiştirme operasyonu geçirdiğini söyleyerek müsaade etmemişti öldürülmesine. Hemşire kontrollerini tamamladıktan sonra yatağın ayak ucunda duran dosyaya bir şeyler karaladı ve iyi günler dileyerek çıktı. Derin bir soluk alarak ayaklandı. Göz kapakları titreşen adam huzursuzca kıpırdanıyordu. Eli usulca alnına gitti. Canını yakmamaya özen göstererek okşadı nazikçe. Senin için bir şey yapamıyorum,Ayhan ancak ölümünün benden olmasını da istemiyorum. Kararsız kaldım,efendim. Nemlenen gözlerinden süzülen yaşlar adamın yüzüne damlıyordu. Geri çekilmek istese de hissettiği yoğun hüzün bedenini bitap düşürmüştü. Biraz daha üzerine eğildi ve dudaklarını adamın alnına bastırdı.
‘Üzgünüm,Ayhan. Yapamıyorum işte’.
‘Kızım’. Güç bela kurduğu fısıltı şeklinde çıkan cümleyle doğruldu. Feri gitmiş gözlerini zor açık tutuyordu.
‘Lütfen kendini yorma. İyi olacaksın. Sadece dayan. Bir yolunu bulacağım’. Belli belirsiz bir hareketle başını salladı Ayhan.
‘Ya-yapma,kızım. Buna daha fazla dayanamam. İzin ver’.
‘Yapamam,Ayhan’.
‘Böylesi’ diye başlayan cümlesi kısa bir öksürük nöbeti ile bölünmüştü. Kelimeleri kesikti zaten,dikkatle dinlemedikçe de ne dediğini anlamak çok zor oluyordu. Elini nazikçe omuzuna koydu.
‘Biliyorum,Ayhan. Hissettiklerini anlıyorum. Sadece,zamana ihtiyacım var. Seni kaybetmeye hazır değilim’.
‘Yap’dedi ağırlaşan göz kapakları usulca kapanırken. Sürekli uyuması gerekiyordu nitekim. Onu uyandıran durumun yüzüne damlayan göz yaşları olduğunu düşündü. Bir süre daha başında dikilip acı çeken yüzünü izledikten sonra odadan ayrıldı. Saruhan ile kısa bir görüşme yaptıktan sonra merkez şehre geri dönecek ve Yujin’le görüşecekti. Aylar evvel iletişime geçip bir çözüm bulmasını istemişti Ayhan için. Ancak henüz bir haber yoktu. Son bir gayret daha göstermeden hareket etmek istemiyordu bu konuda. Hızlı adımlarını hastanenin otoparkına çevirdi. Aracını görür görmez uzaktan çalıştırdı ve şöfor koltuğuna oturmasıyla yola koyuldu. Şayan olayından bu yana büyüye başvurmak istemiyordu. Onu bilinçaltına bastırmıştı. Kendi isteğiyle ait olduğu yere geri dönmüştü aslında. Aracı otomatik pilota devrettikten sonra telefonu eline almış ve Saruhan’ı aramıştı. Net sözleri istisna tanımıyordu. Geri dönene dek Ayhan ile ilgili herhangi bir hamle yapmamasını tembihledi. Tehditkar sözleriyle iyice sinmesini sağladıktan sonra da telefonu kapattı. Eğer onu öldürmeleri için onay verirse, işkence ede ede öldürecekti ve bunu Şayan’ın yapmasını sağlayacaktı. Yujin’in hızlı aramadan numarasını ekrana getirdi. Birkaç çalıştan sonra açılan telefon da arka tarafta gürültülü bir uğultu vardı.
‘Neredesin’ diye sordu tek düze bir ses tonuyla.
‘Merkez şehirdeyim. Birkaç gün oldu döneli’.
‘Bir şey bulabildin mi’?
‘Üzgünüm. Hepsi bildiğin şeyler’.
‘Tamam. Merkeze geliyorum. Kor ile görüşeceğim. Sen de orada olsan iyi olur’dedikten sonra cevap beklemeden kapattı telefonu. Şehre geçer geçmez Kor’un emriyle Ayhan’ı Kraliyet hastanesine naklettirecekti. Bunu için gerekli tüm teçhizatın da krallık tarafından karşılanmasını sağlayacaktı. Yeni kararı ile aracı pilottan çıkartıp manuel kullanmaya başladı. Klasik bir söylevle tabir edilebilecek bir ivedilikle hal yoluna konan işlemlerin akabinde krallığa bağlı havaalanında Kor’un özel kargo uçaklarından birinin içinde kalkışı bekliyorlardı. Uçak sadece birkaç saat içinde hasta taşıyabilecek kapasiteye gelmişti. Bilakis krallıktan saray için çalışan uzman doktor ve hemşire ekibi, emirlerine tahsis edilmişti. Dalgın bakışlarını, karşısında oturan adama çevirdi. Kral’ın aniden vuku bulan siyasi işleri sebebiyle eşlik edecek kişi olarak Yujin’i de başına dikmişti. Aslında varlığının avantajları olacaktı elbette lakin yine de hoşnut değildi.
Sarsılarak kalkışa geçen uçağın içerisinde pilotun emniyet kemerlerini takmalarına dair uyarısı işitildi. Uçak rotasına yerleşip sabitlendi. Yujin genellikle sessizdi ve bu tavrını korumakta ısrarcı görünüyordu. Haksız değildi aslında. Kayıhan ile yaşananların ardından, son zamanlarda Ayhan’ın sağlık durumunun da etkisiyle ilişkilerine dair vakti kalmamıştı. İstemsiz ve tepkiseldi hareketleri ancak tamamen de bilinçsiz tavırlar içerisine girmemişti. Nitekim Ayhan’ın yüreğinde ki yeri sarsılmaz bir gerçeklikti. Susuşuyla dahi farkında gibi görünen Yujin de bu süreçte sakinliğini koruyordu. Revir bölümünden kısa süren bir kontrolden sonra geri döndüğünde, ikisine ait özel yolcu kabininde pilotu görmek beklemediği bir durumdu. Temkinli adımlarla tepki vermeden yanlarına yaklaştı. Konuşmaları kabine girmesiyle anında kesilmişti.
‘Sorun mu var’diye sorarken bakışlarını pilotta sabitledi.
‘Hayır,efendim’diyen adam panikle kabini terketti. Bunun üzerine donuk bakışlarını Yujin’e yöneltti. Lakin yerine oturmayı tercih ederken bir cümle kurmadı. Cevap için fazla beklemesi de gerekmemişti zaten.
‘Uçak yakıt ikmali yapacak. Motorlardan biri arızalandığı için iniş yapmak gerekiyormuş. En yakın hava alanında ineceğiz’. Geçip giden bulutları seyrederken duyduğu cümleler şüphesini arttırmıştı ama yanıt vermedi. Kor’un durmayacağını biliyordu nitekim. ‘Pekala’ diye fısıldadı uysallıkla.
Yarım saat sonra da ikinci krallık denilen başkent’e varmıştı uçak.
Kızıl ötesi görü yeteneğini açarken istifini bozmadı. Uçaktan ikisi hariç tüm ekip iniyordu. Tamamlanan ikmal ve bakım işlerinin ardından da geri dönen sadece pilot olmuştu.
‘Ekip nerede? Gelmeyecekler mi’diye sordu karşısında ki adama.
‘Hayır’dedi net bir ses tonuyla,Farklı bir uçakla gidecekler. Sen ve ben başka bir yere gidiyoruz,Sahra.
‘Bu emri veren sen misin yoksa Kor mu’?
‘Benim’.
‘Anlıyorum’dedi sakin bir kabullenişle, Keşke bu kadar zahmete girmeseydin,Yujin’.
‘Yalnızca anı kullandım. Olaylardan istifade etmek kanımda var’ diye yanıtladığında onu, sesi de bakışları kadar soğuktu.
‘Kimden ya da neyden kaçırılıyorum peki’?
‘Fikrindekilerden’ yanıtını almasıyla harlanan öfkesini dizginleyemeyerek ileri atıldı ve onu hareket edemeyeceği bir şekilde koltuğa bastırdı.
‘İddianı gerçekleştiremezsen ve Ayhan’a rıza göstermediğim bir işlem uygulanırsa hiç düşünmeden öldürürüm seni’ diye tısladı öfkeyle.
‘Aklımda tutacağım’ derken omuzlarında ki ellerini avuçladı, Artık sakinleş. Tek yolu buydu’.
‘Onu ölüme terk etmek için beni uzaklaştırmak mı bulduğun çözüm! Zekanla arşı bile titretirsin,Yujin. Tebrik ederim’dedi alayla kahkaha atarken.
‘Bunları konuşacağız’. Kuvvetli bir hamleyle çekildi ve dizlerine oturdu aynı anda da dengesini kaybettiği için. Belini sıkıca kavrayan adam ona hareket alanı bırakmamak konusunda ısrarcıydı,Önceliğimiz düşüncelerini toplamak olacak,sahra. Ayhan’a olan ilgin saplantılı bir hal almaya başladı. Tehlike arz ediyorsun onun için’.
‘Seni ilgilendirmeyen meselelere karışıyorsun,Yujin’ diye hırladı gözlerini mavilerine dikerek.
‘Aksine kadınım. En çok beni ilgilendiriyor