Bu kadar erken mi?
Neydi bu acele? Beni bu kadar erken göndermenin sebebi neydi?
Hem daha hazır bile değildim ne yapardım oralarda?
Herkes onayladıktan sonra odama geçtim. Buralarda bir ağaya karşı gelmek ve soru sormak ayıp olduğu için itiraz bile edememiştim.
Öylece izin vermiştim hayatım hakkında karar vermelerine.
Bavulumu topluyordum, haksızlığıda koydum, yalnızlığımı da aldım yanıma artık gitmeye hazır gibiydim.
Peki nasıl bırakacaktım Azat'la olan anılarımızı? Nasıl bırakacaktım Azat'dı?
Fatma ablanın çağırmasıyla yemeğe oturdum. İşte bozok ailesinin bir diğer kuralı ne olursa olsun sofraya herkes oturacak.
Aç değildim, günlerdir birşey yemeden duruyordum ama aç değildim.
Daha 2 hafta öncesine kadar herşey yolundaydı midemdeki kelebeklerle birlikte, yüzümden hiç eksilmeyen gülüşümle, Azat'dın kollarındaydım.
Şimdiyse yalnızım üşüyorum.
Tabağımla biraz oynadıktan sonra müsade isteyip tam kalkacakken Hamit ağa birden
"Şilan avluya çık seninle konuşacaklarım vardır"
Deyince başımı önüme eğip hızla avluya geçip Hamit ağanın gelmesini bekledim.
Hamit ağa hemen arkamdan gelmiş kendini avluda olan geniş kanepenin üzerine bırakmıştı.
Elliyle yanına iki kere vurunca yanına oturmamı istediğini anlamam uzun sürmemişti.
Başım önde yavaşça yanına oturdum ve söyleyeceklerine kulak verdim.
"Bak güzel kızım, bana kalsa seni burdan göndermem burda bizimle kalırsın, ama kuralları biliyorsun Azat öldüğüne göre seni babanın evine göndermeliydik, lakin Azat'dın son isteği seni istanbula göndermemizi istemesi olmuştur. Biliyorum istanbul büyük şehirdir, yol bilmez iz bilmezsin lakin elbette seni oralarda yalnız bırakmayacam. Azat'dın bir kız kardeşi var istanbulda, küçük yaşta okul okumaya gitmiş hala istanbullarda. Orda sana göz, kulak olacak, merak etme. Orda onun evinde yaşayacaksın orası artık seninde evin. Azra, çok zordur kimseyle konuşmaz, kimseyi umursamaz, ama alışacaktır, alışacaksınız. Merak etme herşey yoluna girecek güzel kızım"
Ne kadar da kolay anlatmıştı hayatımı sanki çok kolay olacakmış gibi.
Ayrıca Azat bana hiç bir zaman başka bir kardeşi olduğunu söylememişti, nerden çıkmıştı şimdi bu?
"Sağol ağam Allah seni başımızdan eksik etmesin"
Dedikten sonra kalkıp odama doğru yola koyuldum, Havin'nin peşimden geldiğini biliyordum o yüzden kapıyı kapatmadım.
Yatağa oturup uzun zamandır tuttuğum gözyaşlarımı bıraktım, canım yanıyordu, Azat'dı bırakıp gitmek bana acı veriyordu.
Havin ellimi tutup "herşeyi duydum nasıl his ediyorsun? İyimisin?"
"İyi değilim Havin. Ne yaparım ben oralarda? Kim bu kız? Abisinin mezarına bile gelmeyen biri nasıl olabilir ki?"
"Şilan aslında ilk geldiğimde bende sen gibi çok sonradan öğrendim Azat'dın bir tane daha kardeşi olduğunu. Anlıyacağın bizim düğünümüze bile gelmemişti."
Nasıl bir kızdı bu? Nasıl ailesini bir hiçmiş gibi görüyordu, ağzımdam tek kelime döküldü "neden?"
"Azat, Zeynep, Dilan ve Baran dört kardeş birbirinden hiç ayrılmazmış, hep birlikte herşeyin üstesinden gelirmiş ama Azra ve Baran birbirine daha fazla bağlılarmış..."
Sözünü kesip "ne yani Azat'dın Baran diye bir kardeşi daha mı var?"
Havin gülümsedi "bi dur daha anlatıyorum"
Sözünü kestiğim için biraz utanmıştım."Tamam pardon devam et lütfen"
"Baran Azra'nın ikiziymiş, Baran ve Azra 18 yaşlarına bastığında Baran köyden bir kıza aşık olmuş. Kızı isteyince babası vermemiş, Baran aşkına yenik düşüp kızı kaçırmış. Kızın babası bunu öğrenince, bu arada kızın babası köyün en büyük ağasıymış, Neyse yemin etmiş kızınıda, Baran'nı da öldüreceğine, aradan günler geçmiş kızın babası bulmuş kızı ve Baran'nı ve oracıkta öldürmüş ikisinide. Anlıyacağın onlar Zeynep ve abin gibi şanslı değillermiş. Bundan sonra Azra yemin etmiş bir daha abisi,babası, annesi dahi ölse mardine asla ayak basmayacağını, kimsede birşey diyememiş çünkü biliyormuşlar Azra ve Baran'nın birbirine nasıl değer verdiğini. Azra o günden sonra istanbula taşınmış ve o gün bu gündür hiç gelmedi mardine. Bende Azat'la birlikte istanbula gidince tanışmıştım, değişik, soytarı gibi birşeydi."
Gözlerim şaşkınlıkla açışmıştı, şaşırmıştım bana istanbula gitme düşüncesi bile korkutucu gelmişken o kız hiç düşünmeden çekip gitmişti buralardan.
"Vay be cesaretli kızmış"
Havin yüzünde buruk bir gülümsemeyle "hadi artık uyu yarın uzun bir gün olucak senin için"
Deyip odadan çıktı.
Bende kendimi yatağa atıp uyumaya çalıştım, Azat'la ikimizin olan yatakta son uyumamdı bu, Kokusuyla birlikte son uykum.
Sabah gözlerime değen ışıkla açtım gözlerimi. Kuma olucağımı öğrendiğim günde böyle açmıştım gözlerimi.
Eşyalarımı topladığım için oda biraz boş görünüyordu.
Son kalan eşyalarımıda toplamak için çekmeceyi açmışken Azat'dın resmini görmemle duraksadım.
Ne kadar çok özlemiştim onu, çok saçmaydı nasıl oludu da daha bir yıl bile olmadan ona bu kadar çok bağlanmıştım?
Resme daha fazla bakamayacağımı anlayıp onuda çantama koyduktan sonra hazırdım.
Aşağı inmeden önce Havin'nin odasına girdim yatağın üzerine oturmuş sanki beni bekliyordu.
Yanına yaklaştığımda ayağa kalktı ve kollarını boynuma doladı.
Bende kollarımı ona dolayıp gözyaşlarına eşlik ettim.
"Birgün seni görmeye gelicez ben ve o" karnına dokunarak konuşmuştu.
"Gelmezseniz valla döverim ikinizide" dediğimde ikimizinde yüzünde buruk bir gülümseme oluştu.
Yavaşça birbirimizden ayrıldık Havin'le bu kadar yakın olmamız beni şaşırtıyordu.
"Havin kendine ve bu ufaklığa iyi bak olur mu? Unutma o Azat'dın emaneti."
Havin gülümseyip "merak etme Şilan ona gözüm gibi bakıcam"
Deyince biraz daha kalırsam gidemeyeceğimi anlayıp hızla odadan çıktım.
Yavaş adımlarla aşağı indiğimde tüm konağın beni beklediğini anladım.
Önce Fatma ablaya sarılıp veda ettim sonra Rojin ana ve Hamit ağanın ellini öpüp dışarı çıktım.
Karşımda annem,babam, abim, ve Zeynep'i görmemle küçük bir şok yaşadım.
Zeynep kollarını bana sarınca ayıp olmasın diye bende karşılık verdim.
Tam abimde bana sarılacakken bir,iki adım geriye gittim.
Herkes bana şaşkınlıkla bakıyordu, benden böyle birşey beklemiyorlardı belli.
"Daha yeni mi geldim aklınıza? Ben burda günlerce acı çekerken ailem bile olmayan insanlara sığındım, peki siz nerdeydiniz? Bir gün bile arayıp sordunuz mu? Kimse kusura bakmasın ama benim kötü günümde yanımda olmayan insanlara ben ailem demem siz benim için bir hiçsiniz!"
Herkes bana şaşkınlıkla bakarken beni bekleyen taksiye binip oradan uzaklaşmasını istedim.
Veda ediceğim tek kişi kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUMA (Tamamlandı)
RomanceHer zamanki gibi güneş yine en tepesindeydi Mardin'in. Işık saçıyordu her bir evin tepesine içindeki karanlık hayatları bilmeden. Şilan'da açmıstı gökyüzü gibi gözlerini o sabaha karanlık günlerin yaklaştığını bilmeden.