Sahne Bizim! -1-

3.2K 56 26
                                    

1.Bölüm

Alarmın sesiyle gözlerini açtı. Daha güneş doğmamıştı. Rüzgârın ıslığını duyunca sıcacık yatağından çıkıp dışarıdaki buz gibi havayla yüzleşmesi gerektiğini hatırladı. Sıkıntıyla üstündeki yorganı kafasına kadar çekti. Ama bu uyuşukluğu fazla sürmedi. Babasının borçlarını ödeyebilmek için bir anlaşma yapmıştı ve o adamlardan kurtulabilmek için bu anlaşmaya uyup sıkı bir şekilde çalışması gerekiyordu. Erken kalkmak da buna dahildi. Erken kalkmaktan nefret ediyordu ama bir stajyer olarak elinden gelen bir şey yoktu. Çıkış yapana kadar buna katlanmak zorundaydı. Çıkış yapıp para kazanmalı ve o adamlardan kurtulmalıydı. Tabi bunu o lanet olasıca tefecilerin sabrı tükenmeden önce yapmalıydı.

Gözlerini zorlukla açarak yorganı tekmeleyerek üstünden attı. Yatağını toplama ihtiyacı duymadan banyoya gidip duş aldı. Sıcak su, soğuk havanın getirdiği titremeyi yok etmişti. Hızlıca giyinip saçlarını kuruttu. Normalde saçlarını kurutmazdı ama şu anda hastalanmak isteyeceği son şeydi. Ellerini sıcak kalorifere dayadı ve bir süre için sıcaklığın ellerinden vücuduna yayılmasına izin verdi. Gözü saate kayınca istemeye istemeye kaloriferden uzaklaştı ve kendisine hızlıca bir sandviç hazırladı. Sandviçini yerken bir yandan da çantasını topluyordu. Her şey tamamlanınca tekrar saatine baktı. Eğer hemen çıkmazsa otobüsü kaçıracaktı ve diğer otobüs en erken bir saat sonra gelirdi. Dışarıya çıktığında yüzüne vuran soğuk havayla titredi. Kollarını ısınmak için vücuduna sardı ama pek bir işe yaramıyordu. Otobüsü gördüğünde adımlarını hızlandırmanın bir işe yaramayacağını fark edip koşmaya başladı. Son anda yakaladığı otobüse bindiğinde nefes nefeseydi.

"İki dakika erken geldin ahjussi."

"Üzgünüm Taeyon. Bunu bir sabah sporu olarak düşün." Dedi şoför gülümseyerek. Taeyon ona ters bir bakış atarak her zamanki yerine oturdu. Her sabah aynı otobüse biniyordu ve artık hiç değişmeyen şoförüyle bu otobüsün bir parçası olmuştu. Tıpkı diğer iki yolcu gibi. Yaşlı bir ahjussi ve tam bir serseriye benzese de aslında yarı zamanlı işine gittiğini bildiği çocuğun tersine şoförle tanışmıştı. Bu üç insan ve tabii ki otobüs hayatının son iki yılındaki değişmez şeylerdendi. Bazen bir robot gibi olduğunu düşünüyordu Taeyon. Hayatında farklı hiçbir şey yoktu. Her gün bir öncekinin aynısıydı. Aslında bunu kabullenmişti de. Babasını kovalayan tefecilerden kaçarken yeteri kadar aksiyon yaşadığını düşünüyordu. Tabi babası ortadan kaybolup onu tefecilerle baş başa bıraktığı o koca bir yılda da... Babası ortadan kaybolduğunda daha 15 yaşındaydı ve tefecilerden kaçmaya çalışırken bir yandan da okulunu bitirmeye çalışıyordu. O koşuşturmanın içinde bile dersleri iyiydi. Öğretmenleri ondan çok memnundular. Seul'ün en iyi lisesindeydi ama o tefeciler yüzünden buradan ayrılıp Busan'a taşınmak zorunda kalmıştı. Seul'den ayrılmadan hemen önce Hong Hyun Joon ile tanışmıştı ve onun sayesinde en azından bir süreliğine tefecilerden kurtulmayı başarmıştı. Her ne kadar arada hal hatır sormaya (!) uğruyor olsalar da en azından artık kaçmasına gerek yoktu. 16 yaşında tefecilerle anlaşmış yapmak zorunda kalan biri olarak hayattan pek bir beklentisi yoktu aslında ama Hong Hyun Joon onun kendisinden vazgeçmesine engel olmuştu. Ona bir amaç vermişti ve Taeyon da buna sıkı sıkıya tutunmuştu. Zaten bu sayede iki yıldır sessizce yaşabilmişti.

"iki yıl..." diye süşünüdü Taeyon. Tefecilerin fazla sabrı kalmamıştı. Bu kadar bekleyebilmiş olmaları bile büyük bir şeydi aslında. Sabırlarının sınırlarına yaklaşmışlardı hem de fazlasıyla. Telefonunun titremesiyle düşüncelerden sıyrıldı. İşte son iki yıldır hayatının vazgeçilmezlerinden birisi daha...

"Uyandık demek!"

Telefonun öbür ucundaki neşeli sesi duyunca sorunun kendisinde olup olmadığını düşündü bir an. Sonunda sorunun daha güneş bile doğmamışken fazla enerjik olan Hong Hyun Joon da olduğuna karar verdi. Işıklarını daha yeni yeni göstermeye başlayan güneşe bakarak konuştu isyan edercesine.

Sahne Bizim!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin