Disiplin cezası almamak adına okul hizmeti yapmak berbattı.
Pekala bu cezayı almamın sebebi elbette matematik öğretmenine 'yürüyen raptiye' demiş olmam olabilirdi ama o kadın kesinlikle bunu hak etmişti.
Matematik öğretmenimiz Bayan Oh bana 'Seni kuş kafalı.' diyebiliyordu ama benim ona hakaret etmem şu an burada temizlik yapmamla sonuçlanıyordu.
Harika!
Koridorları süpürmek toza alerjisi olan biri için işkenceden farklı değildi. Benim gibi biri için mesela.
Okulun öğrencilerinin kirinden şikayet eden okul müdürümüzün kendi odasının bulunduğu koridor ise okulun en kirli yeriydi.
Yine de süpürgenin ileri geri ilerleyen fırçasından daha çok ilgimi çeken bir şey olmuştu.
Müdürün odasından yükselen sesleri dikkatimi anında çekmişti.
Merakla kafamı pecereden uzattığımda merakımı daha da arttıracak birini gördüm.
Lise bir keşfim Jeon Jungkook.
Ona böyle diyordum çünkü onu ilk ben fark etmiştim, onu gördüğüm anda söylemiştim, bu çocuk felaket yakışıklıydı.
Ama Lisenin ilk yılı kimse beni dinlememiş aksine bu sivilceli ve gözlüklü tipten mi hoşlanıyorsun? demişlerdi.
Oysa ben fark etmiştim bir kere onu.
Onunla arkadaş olmak adına çevresinde dolanmış durmuştum, yine de sabahları bir günaydından öteye taşıyamadığımız ilişkimizin tek sorumlusu bilgisayar oyunlarıydı.
Kesinlikle aklını bunlarla bozmuştu. O kadar çok oyun oynuyordu ki abisi ile bu yüzden tartıştıklarını ve abisinin suratında klavyeyi kırdığını bile biliyordum.
Aslında bu olayı öğrendiğimde küçük Jungkook'un ne kadar sevimli olabileceğini düşünmüştüm.
Sonra suratına kendi boyunda bir klavyenin inmesi hayali yüreğimi burkmuştu.
Lise ikinci yılının ilk yarısında çevresindeki tek arkadaşı bendim ama ben bile hayatında bir yer kaplamıyordum. Sadece günaydın diyor, ödev ve notları bana soruyordu. Onun için bir değerim yoktu ama ben ona git gide daha çok kök salıyordum.
Lisenin ikinci yılının ikinci yarısında annesi ve babası iş sebebiyle abisini ve onu bırakıp Seul'e taşınmak zorunda kaldıklarında benimle iletişimi tamamen kesti.
Nedeniyle ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Onu bırakan ben değildim ama çevresindeki herkesten nefret ediyor gibiydi. Ona seslendiğimde onun beni duyduğunu bildiğim halde duymamış gibi yapıyor, onunla konuşmaya çalıştığım her fırsatı yarıda kesiyordu.
Ben de bıraktım. Altı üstü bir oğlandı.
Ve şimdi, Lise üç'e geldiğimizde Jungkook bir yaz içerisinde geçirebileceği en afilli değişimi geçirmişti. Sivilceleri onu terk etmiş, boyu uzamıştı. Vücudu fitti ve lens kullanmayı öğrenmişti.
Öyle ateşli bir erkek haline evrilmişti ki sadece onun bakışlarına maruz kalan bir odun bile alev alabilirdi.
Lise birde onun sivilceli ve kısa halinden bile hoşlanan benim ise bu değişim karşısında kesinlikle nutkum tutulmuştu.
Ve lisemizin giysileri gibi gözleri de açılmış kızları da pek tabi alevler arasında kalanlardandı.
Artık onun farkında olan sadece ben değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
End Game ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
Fanfiction- fantastik kurgudur. - a jk day gift. Bojae, sıradan biriydi. Okula gidiyordu, lise birden beri platonikti, matematikten nefret ediyordu, okuldan sonra kız arkadaşlarıyla cilt bakımına bile gidiyordu.. Matematik öğremeni Bayan Oh'a 'Yürüyen Raptiye...