son oyun: yeni bir oyun

3K 285 150
                                    

medyadaki şarkıya bakın derim;

Ciğerlermin içinde ateş vardı sanki. Sanki yanıcı bir şey soluyordum.

''Bojae!''

Gözlerimin üzerinde tonlarca ağırlık vardı gibiydi. Her yer hala karanlıktı ama zihnimde kendi sesim yankılanıyordu. Hıçkırıklarım göz yaşlarım.

Sonra hepsi geçti.

''Bojae uyan.''

Seokjin. Seokjin'in sesiydi bu. Omuzumun üzerinden bir dürtü hissettiğimde irkilerek gözlerimi açtım.

Gözlerimi mi açtım? Dürtü mü hissettim? NE yaptım?

''Okulu mu ekeceksin?'' diye sinirle sordu bu sefer. Siyah saçları düzgünce yapılmıştı. Alnı açık, takım elbisesi ve kravatı jilet gibi düzgündü. İçinde yattığım yatak darmadağındı. Oda da öyle. Her yerde müzik gruplarının posterleri, şarjı bitmiş bir bilgisayar, kitaplar kıyafetler. Korkuyla doğruldum. ''Ne?''diye sordum Seokjin'e ''Ne oluyor burada?''

''Okulu kaçırıyorsun.''dedi beni sırtımdan iteklerken. Kolumdan tutup beni ayağa kaldırdı ama afallamıştım. Ne oluyordu? Oyunda mıydım? Gerçekte miydim? Bir oyun hiç varolmuş muydu ki? Bir rüyadan mı uyanmıştım?

''Okul mu? Ne okulu?''diyiverdim ama Seokjin normal hayata adapte bir genç gibi göründüğü için elbette benim bu yabancılayışımdan hiç bir şey anlamıyordu. ''Bojae benimle dalga mı geçiyorsun?''diye sordu. ''Okula gitmemek için hafızanı kaybetmiş rolü falan mı hyapıyorsun? Sen kimsin, hangi yıldayız falan diye de soracak mısın?''diye dalga geçti. Hangi yıldayız diye soracaktım oysa ki.

Dışarıdan bir korna sesi duyulunca Seokjin yere eğilip bir avuç kıyafeti suratıma fırlattı. Okul üniformamdı bu, ''Hızlı giyinsen iyi olur. Seninki çoktan gelmiş. Artık karnını da o doyurur.''dedikten sonra odadan çıktı.

Seninki... Jungkook'tan mı bahsediyordu?

Neler döndüğünü anlayamayan beynimde kırmızı ışıklar yanıp sönerken vücudum beynimden komut almayı bırakmışcasına okul formamı üzerime geçirmeye başladı. Ayakkabılarımı giyerken benimki 2. kornayı çaldı.

İçine ne koymam gerektiğini bile bilmediğim ve sırt çantam olduğunu tahmin ettiğim çantayı sırtlayıp merdivenden inerken kalbim tekliyordu adeta.

Annem ve BABAM da evde miydi? Nasıllardı? Ölmem her şeyi düzeltmiş miydi?

Merdivenden indiğimde ilk kez gördüğüm o salon ve girişin yanında salonla bağlı olan mutfak hiç de ilk kez görmüşüm gibi yabancı değildi. Evim diye düşünmüştüm bile.

Annem, Martha kahvaltı masasına krep dolu bir tabak koydu. Babamsa Seokjin'in yeni saati hakkında konuşup onu güldürüyordu. Babam. Lee Hyun.

''Hey Bojae!''dedi annem. ''Bir dilim krep ye. Jungkook bekleyecektir.''dedi.

Kapıda Jungkook'un olduğunu öğrendikten sonra boğazımdan bir lokma dahi geçmezdi. ''Böyle i-iyiyim.''diyebildim kapıya doğru ilerlerken. Seokjin ise lokmasını yutup, ''Sevgilisi onu aç bırakmaz.''dedi.

Annem yanıma gelip, ''Akşam gecikmeyin.''dedi. ''Bir şeye ihtiyacın var mı?''diye sordu.

Gözlerinin içine bakamıyordum. Yutkunamıyordum. Hiçbirini yapamıyordum.

''H-hayır, hayır yok.''dedim çabucak. Kapıdan çıkmak üzereyken, ''Bugün iyi görünmüyorsun.''dedi annem. Uzanıp kolumu tuttuğunda irkildim. Sanki elektrik çarpmışcasına titredim. ''Bojae, hasta mısın sen?''diye sordu.

End Game ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin