"Seni baban tasarladı, çizimin yapılırken Annenden ve Bayan Oh'un görüntüsünden ilham almış. İkisinin de senden nefret etmesinin sebebi bu."diyen Jungkook'un söylediklerini sakinlikle karşılamak için koskocaman dükkandaki sandalye masaları yıkmam gerekmişti.
Kırık tabaklar, çatlak bardaklar eşliğinde oturmuş, derin nefesler alıyordum.
Jungkook tedirgin gibi görünmüyordu, tüm bu anlattıkları zaten planlanmış gibiydi ama yine de tepkilerimi merak ediyor gibi davranıyordu.
Durduğu için, "Devam et."dedim.
Nefes verdi, "Senin oyunun amacı, hayatına dahil olmak."dedi. "Sıradan ve tekdüze bir hayatın var. Gittiğin partilerde bile, hayatında yeni insanları istemiyorsun. Bu oyunun en başarılı kullanıcısı, strike_game nickiyle oynayan ama senin Heemin olarak tanıdığın kişi."
Gözlerim yuvalarından fırlayacaktı, "Heemin mi?"diye sordum.
Jungkook aşağı yukarı ifadesini takındı, "Heemin'in kullanıcısı yani, strike_game işte. Gerçekte Heemin'i oynatan oyuncu, senin hayatına en dahil olan kişi o."dedi. "Oyunu bitirmeye ve kazanmaya yakın."
Cevabını duymak istemiyordum ama yinede "Oyun ne zaman bitiyor?"diye sordum. Dudaklarını birbirine bastırarak yeniden gamzelerinin belirmesini sağladı, "Oyunun ana karakteri kendisi olduğunda, oyunu kazanacak. Heemin ana karakter olursa, hiç bir fonksiyonun kalmadığı için yok olacaksın Bojae."dedi.
Duyduklarımı sindirmek çok zordu, yutukunamıyordum, alt dudağım ise titriyordu. Hayatıma aldığım herkesin amacı aslında beni ortadan kaldırmak mıydı? Dostum sandığım Heemin hayat gayesi benim yerime geçmek olan sanal bir oyuncu muydu, peki ya asıl ben neydim?
Kafamı sallayarak algılarımı toparlamaya çalıştım, "Peki ya diğer oyuncular?"dedim, "Ya da bu oyunu kaç kişi oynuyor?"
Nefes verdi, "En çok satanların başında, oyunun ismi Bojae'nin yerine."dedi. "Ama herkes oyunun içindeki alt katman olan Son Oyuna bayıldığı için gençler Son Oyun diyorlar.
"Alt katman, tam olarak ne?"diye yeni bir soru sordum.
Güldü, bu bir anınızı hatırladığınız zaman yüzünüzde belirecek bir gülüştü, "Yumurta, paskalya yumurtası. Şu an yumurtalardan birindeyiz, Son Oyun oyuncuların oyunun içinde kendi başına bir düzen kurabilecekleri bir alan. Sadece küçük bir alan ama.. bak buradayız. Benim alanımdayız."
Her şeyin birbiriyle bu kadar uyumlu ve aynı zamanda uyumsuz olması, beynimin zonklamasına sebep olmuştu.
"Yoongi ve Taehyung birer virüs, Bojae."dediğinde başka bir konunun perdesi aralanmıştı. "Oyuncular hayatına direkt giremezler, bu yüzden önce kendi virüslerini oluştururlar, Heemin hayatının içindeki oyunculardan biri, neden yeniden iki tane virüs ile sana saldırıyor bilmiyorum ama onların etrafında olması seni tehlikeye sokuyor."dedi. "Onları ne olursa olsun hayatına almamalısın."
Bu doğru olabilirdi, Taehyung'un parti daveti aslında bir saldırı mıydı? Hayatıma bodozlama girmek istiyorlardı.
"Virüsler, tam olarak ne? Onları oyunculardan nasıl ayrıcağım?"diye sordum.
Sandalyesini bana doğru çekti, sağ dizi benim dizlerimin arasındaydı, kollarıyla kollarımı tuttu, "Anlayamazsın."dedi.
Eliyle barış işaretine benzer bir işaret yaptı, "iki çeşit virüs vardır."dedi. "İlki, oyunu test eder, kontroller, refleksler, yapay zeka veya oyunun amacı hala yerinde mi gibi soruların cevaplarını bulmak için seninle temasa girerler ama zararsızdırlar, hatta faydalılardır, kendilerine A takımı da diyorlar.
İkincisi ise, oyuncuların virüsleri, onların tek amacı senin yerine geçmek veya oyuncularını ana karakter yapmaktır. Kendi bilinçleri de olsa oyuncularına sadıktırlar ve kendilerinden önce onları düşünürler.
Oyuncuları oyundan elenen ya da oyunu bırakan başı boş virüsler bilinçlenip sadece kendini düşünmeye başladığında başlangıçta yalnızdılar ama artık birleşiyorlar Bojae, yeni bir düşmanın doğuyor olabilir."
Düşman. Bir anda ne kadar da çok düşmanım olmuştu böyle? Zaten yeterince düşmanım var gibiydi.
"A-ama."dedim. Sanırım artık ağlıyordum, "B-ben onlar hiç bir şey yapmadım, neden şimdi ölmek zorundayım?"
Jungkook kolumu kavradı, "Bojae, ölmek zorunda falan değilsin."dedi. "Ölmeyeceksin."
"Hayatta kalamam."dedim. "Karşımda bu kadar kişi varken kimseye direnemem ben."
Alnını alnıma yasladığında, benim için endişelendiğini hissettim.
Neden?
Aklımda yeni sorular belirdi, Jungkook kimdi? Neydi? Tüm bunları nereden biliyordu? Neden benimle böyle ilgiliydi?
Aniden kendimi ondan geriye çektim, "Ya sen de bir oyuncuysan?"diye sordum. "Şu an tam anlamıyla hayatıma giriyorsun."
Jungkook gülümsedi, sadece içimdeki cılız ses ona güvenmem gerektiğini söylüyordu.
"Ben bir oyuncu değilim."dedi. "Ve seni koruyacağım, ne olursa olsun. Bana güven, ben A takımındayım."dedi, heyecanla anlatıyordu. "Hatta beni A Takımına sen soktun, paskalya yumurtasındaki Blake Mic'i, yani babanı bularak."dediğinde kelimeler dudaklarımdan titreyerek döküldü, "S-sen bir virüssün. Üstelik Blake Mic benim babam mı?"
Dişlerini gösteren buruk gülümsemesi evet diyordu.
"Başta, bir oyuncunun virüsüydüm ama oyuncumu terk ettim, bu her virüsün yapabileceği gibi şey değil, Paskalya Yumurtası bulduğum için yapabildiğim bir şeydi."dedi. "Senin için A takımına girdim Bojae."dedi. "Senin hayatına girmesi gereken bendim ama benim hayatımın tam orta yerine konan sendin, bu yüzden senden kaçmak istedim, yokmuşsun gibi davrandım. Başlarda güçlü bir virüs değildim. Benim oyuncumun çok sayıda virüsü vardı beni umursamıyordu bile, senin hayatına hem en yakın hem de en uzak kişiydi."
Sessizce, "Kimdi?"diye sordum.
"Kullanıcı adı Martha."dedi. Gözlerini dikerek yeni bir tepki bekledi, "Sen ona anne diyorsun."
-
Gece bölüm atamayacağım için buyrun efendim.
Olaylar ve konu karıştı, farkındayım ama aklimdankini ennnn iyi bu şekilde anlatabiliyorum.. yani tabiki hala açık olmayan şeyler ve soru işaretleri var. Lütfen kitaplanilgili sorularınızı MESAJ PANOMA yazın.
Sizi seviyoruuuum
-hae💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
End Game ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
Fanfiction- fantastik kurgudur. - a jk day gift. Bojae, sıradan biriydi. Okula gidiyordu, lise birden beri platonikti, matematikten nefret ediyordu, okuldan sonra kız arkadaşlarıyla cilt bakımına bile gidiyordu.. Matematik öğremeni Bayan Oh'a 'Yürüyen Raptiye...