Vücudum, his kavramını yavaşça kazanırken ilk hissettiğim şey omuzlarımı sıkıca kavrayan eller oldu.
Son oyundan çıktığımızda, Yoongi ve Heemin'in tam olarak nerede olacağını bilmiyorduk. Ama tam da tahmin ettiğimiz gibi tepemizde dikiliyorlardı.
"Seni özlemiştim BoiBoi."dedi Heemin. "Arayı bu kadar açmamalıydık."
Yüzünü görmek bile dişlerimi sıkmama neden olmuştu. Umutsuz bir çabayla ellerinin arasından kurtulmaya çalışsam da başarılı olamadım.
Kafamı sağımdaki Jungkook'a çevirdiğimde onun da Yoongi tarafından engellediğini gördüm.
Ama benimkinin yanında onun çırpınışları sonuç vererek Yoongi'yi geriye savurmuştu.
Bir hamleyle sandalyeden kalkıp omuzuma baskı uygulayan Heemin'i de iterek beni ondan kurtarsa da yere boylu boyınca uzanmış Yoongi kafasına aldığı darbeden hiçte etkilenmemişcesine alaylı gülümsemesini yüzünde taşıyordu.
Jungkook kısaca, "İyi misin?" diye sordu. Kafa sallauark onu onaylasam da kollarının arasına girmekten çekinmedim.
Doğulmaya başlayan Yoongi'ye "Seokjin nerede?" diye sordum. Onlar buradaysa Seokjin'i aşmış olmaları gerekiyordu.
"Aşağıda." dedi Yoongi. Sesi o kadar soğuktu ki korku seviyem katlanarak artmıştı. "A takımınızı ağırlıyor."
Kollarıyla beni çevrelemiş olan Jungkook atıldı, "Namjoon hyung, Jimin ve diğerleri burada mı?" diye sordu.
Yoongi paçalarını silkeledi, "Gidip kendin bakmak istemez misin?"
Heemin ile buluşan bakışlarımız canımı daha çok sıkarken Jungkook'u takip ederek göz temasımızı kestim.
Sadece hızlı adım seslerinin duyulduğu kısa bir an süresinde alt kata indiğimizde salonun ortasında elleri ve kolları bağlı A takımını bulmak kendimi ceset yığınını bulduğumuz anki gibi ürpermiş hissetmeme neden oldu.
Ve güçsüz, sanki onların etkisizliği benim de gücümü kesmişti.
Yoongi ağır adımlarla peşimizden salona girdiğinde çevredeki tanımadığım ama herkesi rehin almış gibi görünen siyahlı adamlar duruşlarını dikleştirdi. Bu korkutucu manzarada öylesine keyif alıyordu ki yüzündeki gülümse ona yapışmış gibiydi.
"Nesin sen, mafya lideri mi?" diye sordu Jungkook alayla. "İnsanları bağlayıp başına silahlı adamlar dikmek mi?"
Yoongi yüzünden eksik olmayan o alaycı gülümsemesini genişletti, "Sizinle bir anlaşma yapmalıyız."dedi. "Oturun lütfen." diyerek koltukları gösterdi, aynı zama da Takımdakilerin yam karşısı olıyordı gösterdiği yer.
Hepsi solgun görünüyordu, Namjoon, Jimin, Hoseok ve Sooyuong.. Seokjin ise sinirli, terli ve direnç gösterdiğinin kanıtı olarak de kızarık bir yüze sahipti.
Jungkook yumruklarıyla beraber dişlerini de sıksa da dediğini yapıp oturduğunda onu takip ettim.
Yoongi bu ittaatten memnun bir ifadeyle gülümsese de ortamdaki gerginlik tüylerimi ürpertiyordu.
İçimden saydım, altı tane koruması vardı.
Heemin Namjoon'dan başlayarak her birinin ağızındaki bağı çözse de Namjoon ve Hoseok öyle bitkin görünüyordu ki zaten konuşabileceklerini sanmıyordum. Jimin ise bence ayık bile değildi. Başı önde düşmüştü ve yüzü morluklar içindeydi, tıpkı diğerleri gibi.
Sooyoung ise atılan kişi oldu, "İstediklerini vermeyin."dedi telaşla. "Yapmayın."
Yoongi Sooyoung'un sesiyle rahatsız olmuş bir ifade takındı. Bir el hareketi yaparak Heemin'e "Onun ağzını kapalı tut en iyisi." dedi. "Sadece gürültü yapıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
End Game ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
Fanfic- fantastik kurgudur. - a jk day gift. Bojae, sıradan biriydi. Okula gidiyordu, lise birden beri platonikti, matematikten nefret ediyordu, okuldan sonra kız arkadaşlarıyla cilt bakımına bile gidiyordu.. Matematik öğremeni Bayan Oh'a 'Yürüyen Raptiye...