- lütfen açıklamayı okuyun!!
Keyifli okumalar;
Ölünce nereye giderdim?
Veya ölünce nereye gidilirdi?
Ölünce, ruhani kanatlarım çıkacak, pikseller arasında çekilip kayıp mı olacaktım? Parça parça kodlarıma mı ayrılacaktım?
Bu düşünceleri Fizik öğretmenimiz Bayan Min'in delici gözleri üzerimdeyken düşünüyordum.
O da düşman oyunculardan biri miydi, yoksa sadece bir yapay zekanın bu kadar aptal olması imkansız diye düşündüğü için mi beni sevmiyordu bilmiyordum.
Bana kıyasla Bayan Min'in her sorusunda ilkokul birinci sınıftaki gibi hevesle her seferinde doğru cevapları veren Jungkook, Bayan Min'in tahtaya yazdığı formülleri fizik aşkıyla defterine geçirirken ona bakarak düşüncelere kalmıştım, onun virüs olmak, beni korumak, Namjoondan emir almak veya her görevin ötesinde kendi bir dünyası olmadığını fark ettim.
Uyanıyordu, beni fino köpeği gibi peşinde sürüklüyordu. Uyuyordu, ama tetikteydi. Geceleri iki saat aralıklarla uyanıp beni kontrol ettiği artık gizli bir gerçek değildi.
Ama O, belki de gerçekte matematik ve fen bilimlerini sevip, oyun videoları çekerek Youtube'a yükleyen bir liseli olabilirdi.
Jimin ve diğerleriyle bowling'e gider, pizza yer ve ev ödevlerini yapardı.
Babası ona araba alana kadar okula bisikletle gelirdi belki.
Eh, belki de buradaki kadar zengin olup hayata Land Rover ile başlardı.
Babası mı? Ah.. onun bir ailesi bile yoktu.
Acaba hayata 18-19 yaşlarında bir genç olarak başlamak onun için zor muydu? Belki onun da benim gibi gerçek olmayan ama kafasının içinde var olan çocukluk anıları vardı?
Her şekilde, sorumluluk sahibi bir virüs olmakla geçen bir hayatı olduğu gerçeği kalbimi burktu.
Belki, bir oyuncu olsaydı, burası dışında bir hayatı, bir kız arkadaşı, okulunda dercesi olabilirdi.
Ama tam da burada, defterinden kafasını kaldırıp bana baktığında, neden burada olduğuyla ilgilenmeyi, ya böyle olsaydı demeyi ve keşkeleri bir kenara bıraktım.
"Bir sorun mu var?"diye fısıldadı.
Düşüncelerim arasından sıyrılıp omuz silktim, "Hayır."
Yüzünü tahtaya döndü ve not tutmaya devam etti, "Dersten sonra bunu irdeleyeceğim."dedi.
Cevap vermedim, sadece onun hislerini merak ediyordum.
Sahip olmadığını, sadece taklit edebildiğini söylediği şu hiselerini merak ediyordum.
Ders bitiminde kollarını gererek fiziğin keyifli dünyasını ziyaretinden çıktı.
"Dalgaların kırınımını seviyorum."dedi. "Beynimin içi çarklarla dolu bir makineymiş ve o çarklar çalışıyormuş gibi hissediyorum."
Güldüm, "Görebiliyorum."derken çantamı topluyordum.
O da kendi eşyalarını kaldırırken, "Durgun görünüyorsun."dedi. "Kaçırdığım bir şey mi var?"
Hayatın, hayatını kaçırıyorsun.
"Hayır."diyerek gülümsedim. "Artık eve gidelim mi?"diye sordum.
Kafa sallasa da, ikna olmuş gibi görünmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
End Game ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
Fanfiction- fantastik kurgudur. - a jk day gift. Bojae, sıradan biriydi. Okula gidiyordu, lise birden beri platonikti, matematikten nefret ediyordu, okuldan sonra kız arkadaşlarıyla cilt bakımına bile gidiyordu.. Matematik öğremeni Bayan Oh'a 'Yürüyen Raptiye...