Jungkook:
Bojae'nin kızaran nemli gözleri buğuyla kaplanırken Seokjin hyung "Ne?" diye atıldı.
Omuzlarımla beraber başımı da eğdim, "O zamanlar Martha için çalışıyordum.. Ben.. Yalnış olduğunu bile bile.." dedim ama devam edemedim.
Bojae'nin sesi, "Git buradan Yoongi." dedi. "Takımımı götürmeye çalışma bile."
Yoongi'nin bakışlarını göremek için suçlulukla eğdiğim kafamı kaldırdım. Elleri Bojae'nin yüzüne uzandığında uzanıp onu durdurdum. "Deneme bile Yoongi."diye resmen tısladım.
Yoongi'nin gülümsemesi genişledi, bana"Hala Bojae hakkında söz sahibi olduğunu düşünüyor musun gerçekten?"diye sordu. Ses tonundaki alaycılık öylesine rahatsız ediciydi ki yumruklarımı sıkmaktan parmak boğumlarımı hissedemez olmuştum.
Bojae Yoongi'nin kolunu kavrayan elimi tuttu,"O benim zayıf noktam Yoongi, unuttun mu?" dedi. Duruşu kendinden emin, sırtı dikti.
Yoongi'nin bakışları ilk defa anlamsızca Bojae'ye baktı. "Bu da ne demek?" diye sordu. "O ablanı öldürdü, remsen bir katil."
Bojae elinin tersiyle gözlerini sildikten sonra doğruldu, "Sen de beni öldürmeye çalıştın Yoongi." diyerek hakırdı. Daha sonra tam tersi bir düşüşle mırıldantak "Onu seviyorum." dedi. "Geçmişi ve şimdisiyle seviyorum. Beni öldürmeye çalışmıyor, beni koruyor bile. Bunu senin hiç bir sözün değiştiremez."
Yoongi avuç içimdeki kolunu sinirle çekerek kurtardı. Bojae'ye uzanmaya çalıştığında onun önünü yeniden kestim, "Çabalama bile." dedim en keskin sert tonumla. "Fino köpeğini ve sürüsünü al ve git burdan Yoongi."
Yoongi yaşça ceketini silkeleyip duruşunu dikleştirdi, "Onun için geri geleceğim." dedi Bojae'yi işaret ederek, "Hem de çok yakında."
"Git. Buradan." dedi Bojae dişlerinin arasından, "Ancak ölüme ulaşırsın."
Yoongi yeniden gülümsedi, "Bana canlı lazımsın." dedikten sonra piksellerine ayrışmaya başladı, kendini başka bir yere kodluyordu. Kod akışına ulaşırsam gittiği yere de ulaşırdım ama izihnim öyle dağınıktı ki odaklanamıyordum bile.
Söylediği son şey, "Yakında görüşeceğiz." oldu. Heemin, O ve askerleri tabiri yerindeyse yok oldu.
Bojae sanki ciğerlerindeki bir galon havayı boşaltırcasına nefes vererek koltuğa yaslandı.
"Bojae." diyerek on yaklaşsam da beni durdu, elleri bağlı olan hyungları işret edip, "Ellerini çöz." dedi kısaca.
Hareketlerini analiz etmek bana ilk kez böyle imknasız geliyordu.
Vereceği tepkiden kokrktuğum en büyük sırrı öğrenmiş ve beklediğimin aksine neredeyse hiç tepki vermemişti. Koltuğa attığı bedenini taşıyamıyor gibi görünse de ondan beklediğim gibi bana tokat atmamış, çılgınca bağırmamış ya da hakaretler savutmamıştı. Eşyaları bile sağa sola fırlatmamıştı. Bu onun sakin karakterine uyuyordu aslında.
Ama bana suçlu hissettiren başka bir bakış daha vardı. En başından beri konuşmayan Seokjin hyung'un nemli gözleri.
Ellerini çözdükten sonra diğer hyunglar için bana yardıma girişse de göz yaşlarının laminant parkeye döküldüğünü görebiliyordum.
Yine de hiç bir şey söylemedi.
Sessizce bilinci kapalı olan Jimin'in kolunun altına girerek onu doğrulttu, kısaca, "Sırayla sağlık durumlarını kontrol edeceğim." dedikten sonra uzaklaştı. Ona yardım etmem fırsat bile vermeden.
![](https://img.wattpad.com/cover/173653224-288-k76812.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
End Game ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
Fanfic- fantastik kurgudur. - a jk day gift. Bojae, sıradan biriydi. Okula gidiyordu, lise birden beri platonikti, matematikten nefret ediyordu, okuldan sonra kız arkadaşlarıyla cilt bakımına bile gidiyordu.. Matematik öğremeni Bayan Oh'a 'Yürüyen Raptiye...