level 12: onurlu kırmızı

6.5K 687 177
                                    

"Bekle bir dakika?"dedim. "Burada mı yaşıyorsun?"

Park ettiği arabasının farklarını kapattı ve motor durdu.

Sırtarak bana baktı, "Abim burada yaşıyor."dedi.

"A-Ama burada bir ev olduğunu bile bilmiyordum."diye şaşkınlıkla Jungkook'un Abisinin evine baktım, "Babamın evinin yanında bir ev var ve ben bunu nasıl bilemem?"

"Pek eski bir durum değil. Gizli bir durumdu."dediğinde ona tuhaf bir bakış attım, "Burası Sims değil Jungkook, bir ev inşa ediliyorsa pek tabi komşusunun haberi olur."

Gülümsedi. Bu daha çok sadece dişlerini gösterdiği bir sırıtıştı.

Pekala, en azından babamın evine uzak değildim.

Arabadan inip gösterdiği yolu takip ettim, kapının anahtarlarını cebinden çıkartıp açtı, takırdayan sesler eşliğinde eve girdik.

"Abim evde yok."dedikten sonra ışıkları açtı, omzunun üzerinden bana doğru döndü ve, "Muhtemelen."diye ekledi.

Pekala, zengin olan Jungkook değil, ailesi olmalıydı.

Evin dekoresi öyle sofistikeydi ki eşyaları sadece rüyamda görebilirmişim gibi hissediyordum.

"Abimin zevki pek iyi değildir."dedi. "Dizayna biraz katkıda bulunmuştum, ama hala benim evim kadar iyi değil."diyerek koltuklardan birine ilerledi.

Vay canına kendi evi mi vardı?

"Güzelmiş."diyerek onu takip ettim.

Oturduğu koltukta ayağını dizinin üzerine koymuştu, "Sen bir de benimkini gör."

Pekala, sohbet iyi yerlere gitmiyordu.

Karşısındaki koltuğa oturdum, artık cevapları toplama zamanıydı.

Gri koltukların üzerindeki siyah heykel Jungkook bakışlarını yüzüme yerleştirdi. Sırtını koltuklara yaslamış şapkasının uç kısmını arkaya çevirmişti, "Pekala."dedim. "Tüm bu saçmalıkların açıklamasını şimdi yapabilecek misin?"diye sordum.

"Mesela?"diye sordu.

En yakındaki soruyu sordum, "Yoongi ile neyin var?"

Sıkıntıyla duruşunu değiştirdi, "Seni arayanlar olduğunu söylemiştim."dedi. "Buldular."

Aklım karıştı, "Beni ne için arıyorlar?"diye sordum.

Derin bir nefes verdi, "Bir karkterleri olması için."dedi. Cevabı verişindeki ifade bile hiç bir şey anlayamayacağımı biliyordu.

Haklıydı, bu cümle hiç bir şey ifade etmiyordu.

Tam karşımda oturuyordu, aramızdaki sehpanın üzerinde televizyon kumandası, Playstation konsolları, cdler ve iki tane iPad vardı. Burası bir oyun odası gibiydi ama onlar için her şeyin odası olma ihtimali daha yüksekti.

"Bu da ne demek?"dedim.

Ellerini dizinin üzerinde birleştirdi, "Sandığından daha önemli birisin."dedi.

Kaşlarımı çattım, "Hiç anlamlı değil."dedim. "Her şeyi düzgünce anlatacak mısın?"

Suratında samimi bir gülümseme oluştu, bir şeye heveslenmiş gibiydi, "Hayır, en azından burada değil. Fazla uzağız. Sevmedim."dedi.

Ne? Anlamında tek kaşımı kaldırdım.

"Benimle gel."diyerek oturduğu yerden kalkarak salonun içindeki merdivenlere yöneldi.

Hangi ağaçtan yapıldığını anlayamadığım merdivenlerden yürüyerek onu takip ettim. İlk kata çıktığında, babamın laboratuvarını ilk kez gördüğümde yaşadığım şoku tekrar yaşadım.

End Game ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin