Yer: Busan 2. Seviye Lisesi
Zaman: 21 Ocak 2013Kendimi ona bakmatan alıkoyamayan bir istekle yeşil çay içiyor, onun masada birşeyler karalamasını seyrediyordum.
Yemekhanede sadece ikimiz kalana dek oturup yeşil çayımı üfledim durdum.
Dudaklarını büzmüş kendi kendine konuşuyor bir şeyler planlarmışcasına önündeki kare biçimindeki kağıdın köşelerini kalemle turluyordu. Kaşları çatıktı, gözlükleri gözünden kayıyordu ve dünya üzerindeki en güzel şey olduğunu düşünüyordum.
Sonunda, "Orada durup dik dik bana bakmayı bırak."dedi.
Benimle konuştuğunu fark ettiğimde çok şaşırdığım için irkildim, dudaklarım bu o şeklini alsa da cesaretimi toplayıp onun masasına ilerledim.
"Oturabilir miyim?"diye sordum.
Kafasını bir kere olsun artık bir harita olduğunu gördüğüm kağıttan kaldırmadı, "Hayır desem de oturacak gibisin."dedi.
"Seni haksız çıkartmak istemem." diyerek hemen yanındaki sandalyeye yerleştim. "Sadece bu şeyle ilgilenirlen gerçekten tutkulu görünüyordun ve benim de merakımı uyandırdı, özür dilerim."diyerek açıklama yaptım.
Haritayı biraz incelediğimde bunun bir Kore haritası olmadığını fark etmiştim, aslında bu hiç bir yerin haritası değildi.
Modern bir kroki gibiydi ama buraya ait olmadığını hiç duymadığım dükkan ya da kafe isimlerinden anlayabiliyordum.
"Bu pusu katliamından bir sokak krokisi. Bu gece birini arayacağım. Beni A takimina sokabilecek birini."dediğinde dudaklarımı dişleyerek gülüşümü sakladım.
Bunu öyle bir ciddiyetle söyledi ki onu duyan bunu bir oyundan çok gerçek bir olay olduğunu sanabilirdi. Ama sorun şuydu ki henüz hiç gelişmemiş bu oğlan sadece bir çocuktu, benim gibi.
"Sana yardımcı olabileceğim bir şey var mı?"diye sorarak onu ciddiye aldığımı düşünmesini istedim. Muhtemelen herkes bu oyun ile ilgili ciddiyetini dalgaya alıyordu ve bu yüzden kimseyle konuşmak istemiyordu.
Alayla güldü, "Yardım mı?"diye sordu. "Daha ismini bile bilmediğim bir kızdan yardım alacak değilim, aslına bakarsan birinden yardım alacak değilim."dedi.
Sesi ya da konuşması ezik ve dışlanmış birinin sesine benzemiyordu, sanki herkesi ezen ve dışlayan oymuş gibiydi. Görüntüsünün aksine bu bir özgüven belirtisi miydi bilmiyor olsam da farklı etkisini gözlerinde hissetmiştim.
"Kim Bojae."dedim. "İsmim yani."
Jungkook bakışlarını ilk kez haritadan kaldırıp yüzüme baktı. Bu, tarihe ilk göz göze gelişimiz olarak kazınmıştı.
"Pekala Bojae, tatlı bir kızsın. Ama bu oyun biraz tehlikeli."dediğinde tehlike kelimesi bile kulağa agucuk bugucuk gibi geliyordu çünkü öyle çocuksu gözleri vardı ki büyüye kapılmış gibiydim, sanki gözlerimden zihnime iletilen ışınlarla oynanmıştı.
Yine de bir bilgisayar oyunun tehlikeli olduğunu iddia ettiğinde bir ebeveynden farklı görünmüyordu, bir oyunun tek tehlikesi bağımlılık yapması veya bilgisayarın yaydığı radyasyondan başka ne olabilirdi?
"Pekala, sen de pek tehlikeli işler yapacak biri gibi görünmüyorsun."diyerek onu kışkırtmayı umdum.
Sanırım ergenlik onun da kapısını çalmış, 15 yaşında başlayan ani sinir patlamaları boy göstermişti. Bu yüzden hiddetle kafasını ikinci kez haritadan kaldırıp yüzüme baktı. Bu kullanabileceğim bir yanının keşfiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
End Game ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
Fanfiction- fantastik kurgudur. - a jk day gift. Bojae, sıradan biriydi. Okula gidiyordu, lise birden beri platonikti, matematikten nefret ediyordu, okuldan sonra kız arkadaşlarıyla cilt bakımına bile gidiyordu.. Matematik öğremeni Bayan Oh'a 'Yürüyen Raptiye...