*yazarın doğum günü özel*
Not:
Doğum günüm 21 Nisan aslında ama bölümü yazınca bekleyemedim ehehehe, iyi okumalar~jungkook:
Hatırladığım ilk yüz, Bojaeninkiydi.
Martha, kocaman bu beden içindeki bir bebekken -mecazi olarak söylüyorum- bana, onu öğretti.
Onu nasıl yok edebileceğimi.
Bojae'yi alt etmenin onun zayıf noktasıyla başladığını öğrendim; Ablasını yok etmek.
Bunu yapmamam gerektiğini biliyordum, doğru gelmiyordu. Doğru değildi. Bu bir oyundu ve ben gerçek bile değildim bu yüzden gerçek olan birinin oyunu kazanması için piyon olmak çok mantıksızdı.
Yine de yaptım. Bo Rina'yı oyundan sildim.
Bojae işte aynen böyle sanki ruh görmüş gibi bir ifadeyle hareket ettiğinde sırrımı öğrendiğini sanıp korkuyordum. Çünkü o, ablasını yok ettiğimden bir haberdi.
Onun zayıf noktası olmamın sebebinin bu olduğunu, eve yerleşirken düşürdüğü fotoğraf sayesinde gizleyebilmeme şükretsem de bu saklaması güç bir sır.
Çünkü o hala ablasının oyundan silindiğini bilmiyordu. Onun da bir karakter olduğunu bilmediği gibi.
Öte yandan sürekli yazılımımı kontrol etmekten kendimi alıkoyamıyordum.
Durmadan ve durmadan, kodlarımı baştan okuyor, bir hata, bir düzensizlik, bir bozulma arıyordum.
Sadece ona bakmak bile bir şeyler hissetiğime emin olmama sebep oluyordu. Ve bu sadece o sevgi duygusu değildi. Suçluluk, kalp kırıklığı?
Bana bir avuç yazılımdan biri dediğinde hissettiğim kalbimin kırıklığıydı ve üstelik sadece bir makine gibi olduğumu düşündüğümde bu belki de somut olarak mümkündü.
Ben, daha bir sistemken bir sözcükle kırılabiliyorsam, Bojae ablasını sildiğimi öğrendiğinde, beni hayatından silecek kadar kırılacak mıydı?
Eve gitmek için yola çıktığımızda, arabanın içinde; sessiz, düşünceli ve endişeli bakışlarıyla saçlarıyla oynuyor, bileğindeki lastiği çekiştiriyordu. Benim de zihnim onunki gibi meşguldü.
Öpüşmemize kadar her şeyi sanki utmuşcasına yaşadığımı inkar edemem, gerçekleri öylesine yok saymıştım ki ben bile unutmuştum.
Ama onun kalbine girdiğim anda, geçmişin fotoğrafları zihnimde bizi ne çabuk unuttun? dercesine belirmişti.
Araba kullanırken onun yanımda oturuyor olması fikri dikkat dağıtıcıydı, yola değil ona bakmak istiyordum. Arabayı kenara çekmek, onu kapıyla kollarım arasına almak ve yeniden öpmek istiyordum. Her şeyi unutmak, zamanı dondurmak..
Birşeyler istemek, benim için yeni kabullendiğim bir durumdu ve bu, beklemedik bir şekilde aslında hep var olan bir şey gibiydi.
Sanki her zaman oradaydı ama ben görmek istemiyordum. Her şey gibi duygularımı da yok sayıyordum.
Eskiden, Bojae yokmuş gibi davranmak çok zordu. Okuldan sonra onu gizlice takip etmek, ondan sessizce haberdar olmak, sürekli bildirimlerini takip etmek.. hepsi gizli kapaklı yaptığım şeylerdi. Oysa ben, onu yok etmek isterken dahi kalbimi boğazımda artırdığını hissediyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/173653224-288-k76812.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
End Game ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
Fanfiction- fantastik kurgudur. - a jk day gift. Bojae, sıradan biriydi. Okula gidiyordu, lise birden beri platonikti, matematikten nefret ediyordu, okuldan sonra kız arkadaşlarıyla cilt bakımına bile gidiyordu.. Matematik öğremeni Bayan Oh'a 'Yürüyen Raptiye...