"Nasıl göründüğümü sıfatlarla ifade et."
Jimin biçimli kaşlarını çatarak çenesine yumruğunu dayadı, "Yatağa atamak için birini arıyormuşsun gibi?"diye sordu.
Omuzlarımı indirdim, "Sıfatlar dedim. lar eki kullandım. Bu çoğul eki, birden fazla şey söylemen gerek! Üstelik bu bir sıfat bile değil.."
Jimin kot ceketinin yakasından tuttu, "İyisin işte Bojae. Ayrıca bunun ne önemi var? Özel biriyle buluşmayacaksın ki."dedi.
"Anlamıyorsun!"diyerek çıkıştım. Şortumun kemerini sıkmaya çalışırken karnımı içime çektim. Kendimi kalndırıyorum, evet. Hadi dava edin beni. Keşke karnım gibi kalçalarımı da içime çekebilseydim.
"Heemin ve benim hiç bir şeyden haberi olmayan aptal kız olduğumu düşünen herkes orada olacak."dedim. "İyi görünmeliyim."
Arkamdaki ses, "Gayet iyisin."diyerek ıslık çaldığında Jungkook'u görmek için hevesle ardıma döndüm.
Yırtık bir pantolon, boğazlı bir kazak ve kareli bir gömlek giymişti. Benim kot şortum ve siyah askılı bluzum onun yanında bu bir yaz partisi! der gibi bağırıyordu.
"Sadece, bu kıyafetle biraz üşüyeceğini düşünmüyor musun?"diye sordu.
Omuz silktim, "Kürk giyeceğim."dedim.
Pekala bu kadar kıyafeti ve muhtemelen şu an ayaklarımda olan bu böbrek fiyatındaki siyah rugan çizmeyi nerden aldığını sorabilirsiniz, cevap uzaklarda değil, arkamda kalan koltukta oturan Park Jimin.
Kendisi bir ajan-virüs olduğundan kodlarla oynamayı iyi biliyordu ve kodların paradan daha değerli olduğunu benim için sözde kıyafet kodlayarak birden ortada Barbie'nin sihirli evi tarzında kıyafetler oluşmasını sağlamasıyla öğrenmiştim.
Jungkook kafamın üzerinden ona baktı, "Bunları sen mi kodladın hyung?"diye sordu.
Jimin omuz silkti, "İstedi."dedi.
Jungkook bana sadece bir saniyeliğine baktı ve işte, üzerimde yine onun giysilerinin kendi bedenim haline göre olanları belirmişti.
Boğazılı kazağı çekiştirdim, "Dalga mı geçiyorsun?"diye sordum. Muhtaç bakışlarla Jimin'e döndüm, ama çaresiz gibiydi, "Onun kodları benimkilerden güçlü. Üzgünüm Boiboi."dedi.
Yeniden sinirli bakışlarımı Jungkook'a çevirdim, "Değiştir bunu."dedim. "Nasıl olsa yanımda kıyafet getirdim. Yani.. sen yapmazsan ben var olanlardan giyeceğim."
"Sadece pijama getirmişsin."diyerek nefes verdi, "Tabi bir de okul formanı. Formayla gitmek ister misin?"
"Çantamı mı karıştırdın?"diye ciyakladım.
Ah.. sütyenlerim..
Elimle anlıma vurdum.
Gülümsemesi oyunbozan bir yaramazlıkla genişledi, "Lacivert iç çamaşırı takımını beğendim."diye fısıladayacak kadar yakınımdaydı. "Sanırım üzerine onları kodlamalıyım."
Utançtan kulaklarıma kadar kızarırken kendimle mücadele ettim. Jimin uyarırcasına öksürdü.
Ondan uzaklaşıp bakışlarımı yüzüne kaldırdım, "Lütfen, sadece normal şeyler giyeyim. İkiz kardeşler gibi görünüyoruz."diyerek son çare yalvardım.
Gözleri benimkilere değdiğinde siyah bir pantolonun üzerinde kırmızı örgü bir kazak giyer haldeydim. Sıradan motorcu botlarım ceketimin derisindendi ve konsepte uyuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
End Game ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
Fanfic- fantastik kurgudur. - a jk day gift. Bojae, sıradan biriydi. Okula gidiyordu, lise birden beri platonikti, matematikten nefret ediyordu, okuldan sonra kız arkadaşlarıyla cilt bakımına bile gidiyordu.. Matematik öğremeni Bayan Oh'a 'Yürüyen Raptiye...