level 11: "oyun oynayacağız."

6.5K 637 84
                                    

Arabaya yaslanmış beni bekleyen görüntüsü, eşsizdi.

Kusursuz, uzun bacakları sarmalayan koyu renk kotunun ceplerine ellerini sokmuş, arabasına yaslanarak beni bekliyordu. Kafasında okul formasına tezat siyah, iki tane gümüş halkası olan bir beyzbol şapkası takıyordu.

Başını yere eğdiği için yüzü de şapkadan dolayı görünmüyordu.

Ayağıyla bir taşı iterek yasladığı yerden ayrıldı, "Selam."dedi.

Ona cılız bir, "Selam."verdim.

Bana, ona güvenmeme ihtiyacı olduğunu söyledikten sonra uzaklaşıp gittiğinde vücudunun bıraktığı o boşluk hissi bir süre kendime gelememe sebep olmuştu, vücudunun vücuduma tıpkı bir yapboz parçası gibi uyması aklımdan çıkmıyordu. Bu yüzden günün bitimini, Yoongi'den kaçarak, sabırsızlıkla onu yeniden görme isteğiyle beklemiştim.

Sırtımdaki çantaya uzanıp sapından tutarak onu aldı hafifçe tartıyor gibi yaparak, "Bu çantada ne taşıyorsun böyle?"diye sordu. Çantayı koymak için arabaya yöneldi.

"Kitaplar, makyaj malzemeleri.."diyerek ona cevap verdim, arabanın arka koltuğuna çantamı koyduktan sonra kapıyı kapatıp bana baktı, "Kitaplar?"diye sordu. "Yani üniversiteye gideceksin, Öyle mi?"

Ön kapıyı açarken,"Kesinlikle sen üniversiteye gideceksin."dedim. "Hem çantada sadece makyaj malzemeleri olsa,"dedim, vücudu çoktan bana doğru ilerliyordu, "Ne olur ki?"diye sordum.

Biraz bana yaklaşıp kapı ile kendi arasında kalmamı sağladı, sol elini yandımdaki cama koyarak beni koluyla kendisi arasında bıraktı, alt dudağımdaki nemlendiriciye parmağını sürdüğünde refleksif olarak geri çekildim ve kafam cama vurdu. "Aish!" diyerek acıyla inledim. "Ne yapıyorsun?"diye sordum.

Eliyle başımın arkasını ovup, "Özür dilerim"dedi. "İyi misin?"

Sinirle ona baktım, "Değilim."dedim. "Bunu neden yaptın?"

Kocaman, büyük gözlerini benimkilere dikerek, "Makyajsız daha güzelsin."dedi.

Ona başımın acısıyla sinirle baktım. "Bunu bilemezsin."dediğimde bana ukala bir bakış attarak geri çekilip arabaya binmek için yanımdan geçti.

Bilebilirdi. O hakkındaki her şeyi biliyordu, makyajsız nasıl göründüğümü de pek tabi bilirdi.

Saç rengimi değiştirebilen bu çocuk kim bilir benimle ilgili neleri değiştirebilirdi?

Bu beni korkuttu, bu güce sahip olması, korkunçtu. Birinin sizi yönetmesi, sizi değiştirebilmesi... Kendimi onun oyuncak bebeği gibi hissettim.

Arabaya hızla binip heyecanla, "Saç rengimi değiştirdiğin gibi makyajımı da silebilir misin?"diye sorduğumda güldü, "Ne?"

Araba çalıştığında kapımı örttüm. "Diyorum ki saç rengimi değiştirdiğin gibi, makyajımla ya da yüzümle oynayabilir misin?"

"Bojae ben.."dediğinde onu susturdum, "Bunu yaptığını biliyorum, bu gün Yoongi saçlarımı tuttuğunda saçlarım gayet siyahtı."

Kaşlarını çatıp menuniyetsiz bir ifade takındı, "Yoongi neden senin saçını tutuyor?"diye sordu.

"Gerçekten konumuz bu mu?"diyerek vücudumu ona çevirdim, hevesim resmen kursağımda kalıyordu. "Anladım, Yoongi ile bir geçmişin var, ve bana ne olduğunu anlatacaksın değil mi?"diye sordum.

Bana cevap vermeden sorusunu yineledi, "Yoongi neden senin saçını tutuyor Bojae?" derken sesinde gerçekten bir öfke vardı.

"Sen neden tuttuysan o yüzden"diye sinirle sordum.

Gözlerini yoldan ayırmadı, direksiyonu kavradığı ellerinin eklemleri beyazlaşmıştı. "Beni sakın onunla bir tutma."diye ifadesiz bir tonda konuştu.

Onu Yoongi'yle bir tutabilmem mümkün müydü? Daha yeni tanıştığım bir çocukla Lise bir aşkım nasıl aynı kefeye girebilirdi?

E tabi, o bunu bilmiyordu.

"Tamam."dedi. "Yoongi'yi tanıyorum, ve ondan pek haz etmiyorum oldu mu?"diyerek direksiyornu tutuşunu sıkılaştırdı. "Sen de öyle yapsan iyi olur."diye ekledi. Sinirliydi ama sakin kalma çabası taktire şayandı.

"Neden?"diye sordum. Aslında zaten onun dediğini yapıyordum. Yoongi'den hiç haz etmiyordum.

"Bojae bir kez olsun bana güvenmez misin?"diye bıkkınlıkla sordu.

"Sen de bir kez olsun sorularıma cevap verir misin?"diye hiddetle atıldım.

"Vereceğim."dediğinde kırmızı ışıkta durdu ve bana baktı, "Ama burada olmaz."

Gözlerini gözlerime sabitlendiğinde deja vu yaşadım. Gözleri gözlerime sabitlendiğinde ben de sabitleniyordum.

"Nerede olur?"diye sordum.

Yeşil ışığın yanmasıyla bakışlarını yeniden yola çevirip arabayı hareket ettidi. "Seni oraya götüyorum."dedi.

"Ne yapacağız?" diye sorarak önüme döndüm.

Sırıttı, "Oyun oynayacağız."dediğinde heyecanla yeniden ona döndüm, "Aman Tanrım yeniden Pusu Katliamı mı oynayacağız?"diye sordum.

"Hmm."diyerek kaşlarını çatıp dudaklarını büzdü, bu onun düşünceli ifadesiydi.

Düşünceli ifadesi aslında komikti çünkü bu yapay bir ifadeydi.

Yapay.

Sözcük sanki zihnimde yankılandığında irkildim.

"Aslında artık ona Pusu Katliamı demiyoruz."dedi. "Oyuna o kadar çok yama* ve güncelleme geldi ki oyunu neredeyse yeniden yarattılar, versiyonları ve ekipmanları sürekli güncellendi. Bu yüzden artık ona Son Oyun diyoruz."dedi. "Çünkü her şeyin sonu bu."

-
Merhaba!!
Jungkook'un buradaki karakterini fısıltı serisindeki Patch'e benzetiyorum nedense ve Patch kelimesinin Türkçesi *Yama demek.

Bölümlerde biraz az bilgi veriyorum, biraz da kısa yazıyorum, biliyorum. Ama heyecan her şeyimiz eheheh.

Sizi seviyorum💜

Glitcenmemeye bakın!-hae💜

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Glitcenmemeye bakın!
-hae💜

End Game ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin