Odamın penceresine tırmanabildiğimi bilmiyordum.
Pencereden içeri, kafamı ve gövdemi sokup kendimi pencere kenarına yatağımı koyduğum için tebrik ettim.
Yatağın üzerine attığım bedenim gözlerini yumdu ve nefes alışverişlerini düzeltti. Babama görünüp sorguya çekilmek istemiyordum, bu yüzden eve girmek için bu yolu seçmiştim. Fakat fiziksel ve zihinsel bir yorgunluğum üzerine bir de bunu kaldıramamıştı.
Odanın ışığı açıldığında göz kapaklarımı refleksif bir şekilde birbirine bastırdım. Babamı görmeyi umarak açılan gözlerim, o ürkütücü bakışlarla buluştu.
Yoongi.
"Aman Tanrım!"diye bağırdım, "Burada ne halt yiyorsun?"
Kollarını birbirine bağlamış, gardroba yaslanmıştı.
İçimden kanın çekildiğini hissettim, ellerim ve ayaklarım sanki bir buzdolabına girmiş gibiydi, soğuktu ama terliydi de, kendimi içeri girdiğim pencereden geri atmak istiyordum.
Evrene JUNGKOOK diye bağırmak ve onun birden burada belirmesini istiyordum.
"Ben de sana aynı şeyi soracaktım."dedi. "Ama daha kibar bir şekilde."
Ellerimi saçlarımın arasından geçirdim, gerçeği bilmek ürkütücüydü. Saçlarım, gerçek değildi, sanaldı. Sahip olduğum diğer her şey gibi.
"Burası benim odam?"dedim. "Burada olmaması gereken sensin!"
Yaslandığı yerden bana yaklaştı sorumu umrusamadan, "Sanki.. kaçak gibisin Bojae."dedi. "Bir şeyden, birinden mi kaçıyorsun?"
"Sanane?"diyerek resmen hırladım.
"Sana söyledim,"dedi. "İlgimi çekiyorsun."
Yutkunduğunda bakışları altında olduğum için rahatsız hissettim.
"Ve bu sana sapık gibi odama sızma hakkı mı veriyor? Git buradan Yoongi."dedim.
Uzunca gözlerime baktı. Sakince ve heceleyerek, "Op-pa."dedi. "Yoongi Oppa diyeceksin."dediğinde dudak çizgileri kıvrıldı.
"İstediğimi söylerim."dedim. "Gerçekten rahatsız edici oluyorsun. Gider misin buradan?"
Yoongi'nin gözünde parlak bir kıvılcım çıktı, öyle hızlı hareket etti ki ne olduğunu anlamadım bile. Kolumdan kavradı, öyle sıkıyordu ki kolum sökülecekmiş gibiydi. Diğer eliyle çenemin altını okşadığında irkildim, elini itsem de bu sefer boynumdaki saçları iterek ensemin açıkta kalmasını sağladı. İşret parmağıyla orada bir çizgi çizdi.
"Sende istediğim bir şey var Bojae."dedi.
Hiç bir şey bilmediğimi sanıyor.
"Not falan mı istiyorsun?"diyerek salağa yattım, "Yanlış yerdesin."
Yoongi kolum gibi dişlerini de sıktığında dokunuşu yumuşak şeritler çizmeyi aşmıştı, "Her şeyi biliyorsun."dedi.
Suratıma neredeyse tükürerek söylediği bu söz sanki hayatının en zorlayıcı şeyiydi.
"Yoongi, canım yanıyor."dedim. "Buradan git yoksa polisi arayacağım."
Kolumu bıraksa da gitmek için hamle yapmadı. "Her şeyi biliyorsun değil mi?"dedi, boynundaki damarın çatlamak üzere olduğunu görebiliyordum.
"Neyden bahsettiğini bile bilmiyorum."dedim. "Hayatta bildiğim pek şey yok. Magazin hakkında bilgi istersen verebilirim ama, kpop dedikodusu duymak ister misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
End Game ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
Fanfic- fantastik kurgudur. - a jk day gift. Bojae, sıradan biriydi. Okula gidiyordu, lise birden beri platonikti, matematikten nefret ediyordu, okuldan sonra kız arkadaşlarıyla cilt bakımına bile gidiyordu.. Matematik öğremeni Bayan Oh'a 'Yürüyen Raptiye...