birazcık yorum okumak isterim lütfen beni kırmayın~
"Şaşkınlığımı gizleyemiyorum."
Heemin'e Müdür Song'un Jungkook ile beni sonsuza-dek-ders-çalışma-partneri ilan etme hikayesini anlatmıştım ve bu kesinlikle gün içinde ilgisini çeken tek olaydı.
Beşinci sınıf balosunda aynı elbiseyi giydiğimiz için birbirimizle saç baş kavga edişimizden bu yana arkadaştık.
Platin rengi saçlarına bir servet ödüyordu ve renkli, büyük lensler takmadan evden dışarı adımını atmazdı. Bunun sebebi sadece güzellik değildi, kavanoz dibi sayılabilecek bir gözlük takmasına sebep olacak kadar bozuk gözleriydi. Lensler sayesinde gözlüklerine de gerek kalmamıştı.
Boyu, bana göre kısaydı ve bu gerçekten kısa olduğu anlamına geliyordu. Ama hala çocuk reyonundan giyinecek kadar da zayıftı. Ona kıyasla ben.. biraz daha kıvrımlıydım. Asyalılara özgü olmayan kıvrımlardan.
Heemin yemekhanenin sarı ve metalleri paslanmış sandalyesinde düşünceli bir şekilde kıpırdadı, "Lise birde cevherini keşfettiğin süper ateşli Jungkook ve onunla kütüphanede geçecek birkaç saat.."diyerek düşünceli bir ifade takındı, daha sonra dudakları bir çizgi halinde gülümsedi, hayal kuruyordu.
"Sana dokunduğunu düşünsene, kütüphanedesin ve sesin çıkamıyor ama onun elleri bel kıvrımından sırtına yükseliyor."diyerek herecenla anlatmaya başladı, "Yaşacağın en seksi olay olurdu."
Heemin'e gözlerimi devirerek baksam da kafamdaki cızırtıyı yeniden duydum, oradaydı. Hayal kuruyordu, yine.
Kütüphanedeydik, o kadar sessizdi ki neredeyse damarlarımdaki kanın akış hızını duyacaktım. Jungkook yanımdaydı, önümde hangi ders olduğu dikkatimi çekmeyen bir kitap açıktı ama bakışlarım Jungkook'un üzerindeydi.
Elleriyle sandalyemin alt demirlerini kavrayıp beni kendine çekti. Önce yumuşak bir şekilde kazağımın üzerinden bana dokunan parmakları daha sonra usulca kazağımın altına süzüldü.
Şeritler çizerek yukarı çıkan parmaklar beni de çileden çıkartıyordu.
Kafamı sallayarak beynimi durdurdum. Düşünceleri yok etmek için ilgimi önümdeki yemeğe yönelttim.
Jungkook'u unut. Nokta.
"Dün gece eve giremedim, babamda kalmak zorunda kaldım."diyerek konuyu değiştirdim.
Heemin yemeğini çiğnedikten sonra konuştu, "Annen mi?"dedi. "Yine?"
İç geçirdim, "Evet."dedim.
Heemin'in bakışları yumuşadı, "Bunu hep söylediğimi biliyorum ama, alkol bağımlısı olması senin suçun değil."diyerek omuzuma uzanıp sıktı.
Her zamanki tebessümü yüzüme yerleştirdim, "Alıştığımı biliyorsun."dedim. Gerçekten de biliyordu. "Sadece onun yüzünden yine tren raylarında takırdamak zorunda kalacaktım ama tahmin et ne oldu?"diye sordum.
Gözlerini gözlerimi sabitleyip söylememi bekledi.
Konuyu Jungkook'dan uzaklaştırmaya çalışıyordum ama annemin alkol sorunu Jungkook'dan daha iç karartıcı bir konuydu.
"Jungkook sabah beni okula getirdi."dediğimde Heemin az kalsın boğulacaktı.
"Sabah seni okula mı getirdi?"diye sordu, "Seni okula neyle getirdi?"
"Arabasıyla."
"Arabası mı?"
Heemin'e duyduklarını sindirmesi için biraz süre tanıdım. Busan 2. Sınıf lisesinde bırakın kendi arabası olan bir öğrenciyi, arabası olan bir ailenin çocuğunu bulmak zordu. Genellikle bisiklet veya motorsiklet kullanan öğrencilerin bazıları hurda denebilecek arabalar kullanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
End Game ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
Fanfiction- fantastik kurgudur. - a jk day gift. Bojae, sıradan biriydi. Okula gidiyordu, lise birden beri platonikti, matematikten nefret ediyordu, okuldan sonra kız arkadaşlarıyla cilt bakımına bile gidiyordu.. Matematik öğremeni Bayan Oh'a 'Yürüyen Raptiye...