level 8: tuhaf, gizli bodrum katı

7.1K 659 260
                                    

Bilgisayar ekranıyla bakışıyordum.

Pekala, henüz arama motoruna bile girmemiştim.

"Glitchlenme."diyerek ekranla konuştum. "Sakın ha glitch yapayım deme. Seni parçalarım. Hurda olmak istiyor musun?"

Bilgisayar pek tabi cevap vermedi, kafayı yemiş gibi davranıyor olabilirdim ama henüz beynimin kontrolü geri aldığını hissedemiyordum. Görüşüme de artık pek inanmıyordum.

Mouse üzerindeki elim taşa dönmeden arama motoruna girdim.

İmleç yanıp sönerken parmaklarımı klavyeye uzattım ve iki kelime yazdım.

Pusu Katliamı

Sanki her şey en başından beri bu oyuna bağlıydı. Bir şeylerin cevapları oyunun içinde gibiydi ve ben cevapların peşindeydim.

İlk sırada oyunun korsan satışları ve indirme linkleri çıktı, acaba Jungkook korsan satıcılık mı yapıyordu? Vaktinde bana da oyunu oynatarak aslında beni suç ortağı mı yapmıştı? Oyunun yapımcılarının veya polisler mi peşimdeydi ve beni arıyordu?

Pekala, zihnimin senarist kısmını kapatıp haberler bölümüne tıkladım.

Pek bir şey yoktu, oyunun amacı ve pek yükselmeyen grafiğinden bahsediyordu. Oyunu oynayan kişi sayısı azdı ve pek de sevilmemişti. Sürekli yeni yamalar var güncellemelerle desteklenmiş ve 2015 yılında da piyasadan kalkmıştı.

Ve şu yumurta bulma meselesi de vardı. Bahsedilen şey oyuncular arasında paskalya yumurtası olarak bilinen ve oyunun yapımcılarının oyun içinde sakladıkları gizli özelliklerdi.

Bunların hiç biri ne ilgimi çekiyordu, ne de anlamlı geliyordu.

Günümün kalanını Jungkook'un "seni almaya geleceğim." vaadinin gercekleşmesini bekleyerek geçirdim.

Onu çok fazla düşünüyordum, normalden de çok. Dağınık ama gözlerinin önüne düşen siyah saçlarını, pantolununu tutan kenemerin dolandığı ince belini. Vücudunu merak ettiğimi fark ettiğimde utançtan ölecektim.

Her şeye rağmen okula gitmememin sebebi onun önerisi değildi, kesinlikle onu dinleme fikrini saçma buluyordum. O, her ne kadar muhteşem görünse de, kim oluyordu ki?

Dün yaşanan olay şu an sadece gece gördüğüm bir kabus gibi zihnimden silinse de kendimi okula gidebilecek kadar iyi hissetmiyordum o kadar.

Beynim herhangi bir ekrana bakmayı rededene dek bilgisayarda araştırma yaptım, zihin glitch'i, glitch, görüntünün glitch'i..

Sonuç yoktu.

Ayrıca, Jungkook o gün gelmedi.

Sonraki, sonraki ve sonraki gün de.

Pusu katliamını araştırıp zamanımı kaybettiğime ve sadece üç günlük bir dalgalanmanın ardından normal hayatıma geri dönmenin en iyisi olduğuna karar vererek derin bir içsel bunalımın ardından okula döndüm. Sarsılmış ya da tramva atlatmış değildim, sadece şoktaydım ve her şey geçmişti.

Jungkook'u bulup soru yağmuruna tutmak isteyen parçam hevesini kaybetmişti, kırgındı. O, gerçekten sadece oyun oynuyordu ve artık klavye kullanmıyordu. Sıradaki oyunu da bendim ama beni pac man zannediyorsa, yanılıyordu.

Sabah, okul için hazırlanıp babamın evde olmayışına şaşırmadan kahvaltı yaptım, babamın ilgili hali iki gün sürmeden yerini eskisine bırakmıştı. Neden birden böyle ilgili olmuştu zaten anlayamamıştım.

Evin kedisi Loli sinir bozucu bir şekilde miyavlayarak mutfağa girdiğinde onu kovmak için masadan kalktım. Loli, Lolitanın kıslatılmış haliydi, daha birkaç aylıkken hamile kaldığı için ona bu ismi vermiştim ve babam çok edepsiz olduğum için beni azarlamıştı.

Kedinin varlığını genelde unutacağım kadar ortada dolanmazdı, sadece kıyamet alameti olayların başlangıçlarını haber vermek için ortaya çıkardı.

Harika zamanlama Loli.

Elimdeki sandiviçin son lokmasını yutup girişe ilerledim, "Git buradan Loli."diye söylenerek onu ayağımla itekledim.

Bir pati darbesiyle çorabımı yırttığında hiddetle ona baktım, "Loli, Ne yaptığını sanıyorsun ya?"diyerek onu itekledim.

Bu kadar sert iteklemek istemediğim için Loli bir anda ciyaklayarak merdivenlerden inerek bodrum kata kaçtığında panikleyerek peşinden atıldım. Bendeki de böyle bir yürekti işte.

Loli döne döne bodrum kata kaçtığında üçer üçer merdivenleri indim.

Aşağısı karanlık olduğu için el yardımıyla ışık düğmesini bulmak zor oldu. İlk kez bodrum katına iniyordum.

"Nerdesin?"diye söylendim.

Acı bir miyavlama sesiyle cevap verdi.

Sonunda elimle bulduğum düğmeye basarak ışığı açtım.

Bodrum katı, bodrum katı gibi değildi.

Mavi floresanların gereksiz yere şiddetli bir ışımayla aydınlattığı bu labratuvar 'ın bizim evin alt katı olduğunu idrak etmem biraz zaman aldı.

Onu buraya atanın ben olduğumu hiç umursamadan, ayağımın üzerinden tırmanmaya çalışan Loli soğuktan dolayı üşümüştü. Ve burası saniyeler içinde üşüyebileceğiniz kadar serindi.

Anlamsız bakışlarımı odada dolandırdım ve ısrarlı miyavlaması yüzünden için Loli'yi kucağıma alıp içeriye girdim.

Tamam, burası bir yazılım mühendisinin çalışma yeri olabilecek bir labratuvardı ama babam bu denli prodüksiyon içeren neyle uğraşıyor olabilirdi ki?

Her yerdeki dağınık kağıt yığınları, birinin hayati değerlerinin gösterildiği bir ekran.. burası bir askeri üssün strateji odası da olabilirdi, ya da Nasa'nın gözlem mekanlarından biri.

Babam burada ne halt ediyordu acaba?

Burada ne olduğuyla ilgili en ufak bir fikrim bile yoktu.

Kara bir tahta üzerinde sayısız kod yazıyordu. 1'ler ve 0'larla dolu bir ton fiş vardı kesinlikle bunlar hakkında hiç bir şey bilmiyordum.

En ortada sanki bir strateji planlamak adına askeri üstlerde bulunan bir masa vardı ve üzerinde tam boyutlarında bir insan silüeti çiziliydi.

Çizimin üzerindeki kağıtları iterek ortaya çıkardığımda bunun bir insan modeli olduğunu anladım, babam klon falan mı yapıyordu acaba?

Ama bu soru hemen aklımdan çıktı, çünkü çizimdeki kişi, bendim.

-
Neler olacacak acaba nelerrr?

-Neler olacacak acaba nelerrr?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
End Game ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin