Herkese merhaba! Bölümle ilgili anlamadığı bir şey veya herhangi bir sorusu olan varsa bu satıra yorum bırakabilirler.
Umarım beğenirsiniz, keyifli okumalar.
***
2018
Sahil yolundan hızlı adımlarla ilerlerken maskemi düzelttim ve rüzgardan dolayı dağılan saçlarımı olabildiğince toparlamaya çalışarak siyah şapkamın içine sıkıştırdım.
Deniz fenerine yakın, pek fazla kimsenin geçmediği bir kısıma geldiğimde banklardan birine oturdum ve saati kontrol etmek için telefonumu çıkardım.
Sözleştiğimiz vakit henüz gelmemişti ancak ben erken gelmiş, denizin huzur verici sakinliği eşliğinde biraz kafa dinlemek istemiştim.
Telefonu geri çantama tıkıştırdıktan sonra ellerimi montumun ceplerine soktum ve başımı bankın üst kısmına yaslayıp derin bir nefes aldım.
Gözlerim kendiliğinden kapandıklarında ayaklarımla ritim tutturmaya ve birazcıkta olsun günün stresini atabilmeye çalıştım.
Sadece, sessizlik içerisinde geçireceğim birkaç sakin dakikaya ihtiyacım vardı.
Sessizlik ve sakinlikten mi bahsetmiştim ben az önce?
Hiç beklemediğim bir anda yanağımda hissettiğim ıslaklıkla gözlerimi açtığımda bankın hemen yan tarafına oturmuş yüzümü yalamaya çalışan Bobo'yu gördüm.
Kafamı banktan kaldırırken patilerini uzatıp üzerime tırmanmaya çalışmasıyla birlikte gülmeye başladığımda kuyruğunu salladı ve birkaç kere havladı.
Bu hareketi karşısında gülümsemem anında koca bir kahkahaya dönüşürken ellerimi başına götürdüm ve usulca tüylerini okşamaya başladım. "Merhaba Bobo, seni özlemişim."
Bobo kuyruğunu sallamaya devam edip bana daha da çok yaklaşırken bankın arkasından keyif dolu başka bir ses işittim.
"Birilerini özleyen tek kişi sen değilsin."
Bakışlarım hızlıca arka tarafa doğru dönerken ellerindeki poşetlerle birlikte gülerek banka doğru yaklaşan Jimin'i gördüm.
Bobo'yu sevmeyi bırakıp ayağa kalktığımda yanımıza ulaştı ve ellerindeki torbaları yere bıraktı.
"Erken gelmişsin," dediğinde Bobo huysuzlanarak banktan atladı ve yanımızdan uzaklaştı.
Kısılan gözlerine bakarken onu gülümseyerek onayladım ve yanına doğru birkaç adım atıp kollarımı boynuna doladım.
O da hiç beklemeden bana karşılık verdiğinde güldük ve birkaç dakika sonrasında ayrılarak banktaki yerlerimizi aldık.
"Umarım açsındır çünkü ben kurt gibi açım ve yiyecek bir sürü şey aldım."
Getirdiği poşetlerin içerisinden çıkardığı yemeklerin paketlerini açmak için ona yardım ederken kafamı salladım. "Neyseki kurt gibi aç olan tek kişi sen değilsin. Tüm gün prova yapmaktan hiçbir şey yiyemedim."
"Ah, sana öğünlerini aksatmamanı söylemiştim Chaeng."
Alttan alta verdiği uyarısına cevap veremediğimde güldü ve saçlarımı karıştırıp arkasına yaslandı. Bu hareketi yapmasına her zaman gıcık oluyordum çünkü saçlarımı bozuyordu ve ben bundan nefret ediyordum.
Ancak artık bir alışkanlık haline getirdiği için sanırım bende bu duruma alışmış olacaktım ki hiçbir şey söylemedim ve sadece gülerek karşılık verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐈𝐃𝐎𝐋 | RoséKook
Fanfictionİşte biz buyduk. Onun hayatı, benim hayatım buydu. İdol olmak; sevdiğim adam, sadece birkaç metre ötemde canıyla boğuşurken onun yanında olamamaktı. Yanına gidip ellerini ellerimin arasına almak ve kalp atışlarını dinlemek yerine burada, böyle üc...