0.1

11.9K 631 145
                                    

Nihayet konser alanına giriş yapabildiğimizde neredeyse heyecandan ölmek üzereydik. Bugün hayallerimizden biri gerçek olmuştu ve biz birazdan BTS'i canlı bir şekilde sahnede izleyebileyecektik.

Bu, rüyamda görsem bile inanamayacağım türden bir şeydi. Büyüleyici bir andı.

Lisa'yla birlikte onları debut yaptıkları zamanlarından beri takip ediyorduk ancak bu zamana kadar yaşımız küçük olduğundan dolayı yalnız başımıza konserlerine gidebilmek için ailelerimizi bir türlü ikna edememiştik.

Ta ki birkaç ay öncesine, ikimizde 18 yaşımıza basana kadar.

Onlardan sırf bunun için ayrıca söz almıştık ve işte, aylar sonra şimdi buradaydık.

18 yaşındaki iki genç kız, her daim onlara umut olan, galaksilerinde birer yıldız olarak parlayan bu 7 güzel adamı görebilmek ve onlara destek olabilmek için gelen binlerce ARMY'den biri olmuşlardı.

Lisa beni oturacağımız yere doğru çekiştirirken kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Heyecandan ve oldukça yükselen adrenalinden dolayı az sonra bayılacağımı düşünmeden edemiyordum.

Tanrım, neden sahneye bu kadar yakındık?

Lisa, bu konser haberini ilk verdiğinde, "Onları neredeyse diplerinden izleyeceğiz, bu bir rüya olmalı!" derken gerçekten de şaka yapmıyor olmalıydı ki şu anda durduğumuz yerin hemen önünde performansları boyunca onları çekecek ve dev ekrana yansıtacak olan kamera duruyordu.

Tanrım, bu tam bir çılgınlıktı!

"Aman tanrım, Lisa! Gerçekten bu kadar yakın olacağımızı düşünmemiştim." Diye itiraf ettiğimde keyifle sırıttı. "Birazdan kalp krizinden ölüp gideceğim burada!"

Dakikalar ilerlemeye devam ederken konser alanı git gide daha da kalabalıklaşmış ve dev ekranda çocukların görüntüleri oynatılmaya başlamıştı.

Hava kararmak üzereydi ve ben günün en sevdiğim anını Bangtan'ın sahneye çıkmasını bekleyerek geçiriyordum. Bu, kesinlikle inanılmazdı.

Konserin başlamasına sayılı dakikalar kaldığında artık alandaki çığlıklar inanması zor bir boyuta ulaşmıştı. İnsanlar onları görebilmek, onlara daha da yakın olabilmek için adeta deliriyorlardı, deliriyorduk.

Lisa kolumu çimdiklediğinde kızgınlıkla ona döndüm ancak o kocaman açılmış gözlerini sahnenin ilerisine doğru dikmiş, adeta şoka girmişti.

Kolumu ovalayarak bende onun baktığı tarafa doğru döndüğümde daha da artan çığlıklarla eş zamanlı olarak dev hoparlörlerden şarkıları yankılanmaya başlamıştı.

Tanrım... Bu gerçek olamazdı. Sahnedeki adamlar gerçek olamayacak kadar güzellerdi! İnanamıyordum.

Run'ın melodisi kulaklarımda yankılandığında önce o efsanevi rap'iyle birlikte sözlerine başlayan Namjoon'u gördüm.

Bakışlarım Namjoon'un ardından anında Jimin'e doğru kaydığında adeta çıldıracağımı hissetmiştim.

Onunla ilgili ilk görüşüm, gerçekte videolarda olduğundan çok daha yakışıklı görünüyor olmasıydı. Büyüleyici bir adamdı.

Bir gün biri çıkıpta onu gerçek hayatımda, bu kadar yakından göreceğimi söylese hayatta inanmazdım ancak şimdi buradaydım buradaydım işte.

Ben hayranlıkla onları incelemeye devam ederken Lisa benim aksime oldukça hızlı bir şekilde kendine gelmiş ve çoktan 'Taehyung' diye çığlık atarak şarkıya uygun bir şekilde fan chant yapmaya başlamıştı bile. Bunlar ilk anın tepkileriydi.

Tanrım, yedisi de birbirinden harikalardı! Harika söylüyor, harika dans ediyorlardı. İkimizde adeta büyülenmiştik.

Performansları hızla devam ederken Jungkook'un partının ardından Jimin'in kısmı geldiğinde adeta delirmiş gibiydim.

Park Jimin hayatım boyunca tanıdığım en güzel ve büyüleyici adamlardan biriydi. Adeta gerçek bir peri gibi görünüyordu. Ve bu durum hala onun gerçek olup olmadığını sorgulamama sebep oluyordu.

Konser başladıktan sonraki ilk bir kaç dakikanın ardından sonunda kendimize gelip fan chant'a katılabildiğimizde boğazımız yırtılana kadar bağırmaya ve eğlenmeye başladık. Bu gerçektende tarifi imkansız bir histi.

Alandaki tüm Army Bomb'lar şarkıya uygun olarak bir renkten başka bir renge dönerken gerçektende önümüzde uzanan rengarenk bir okyanus varmış gibi hissettiriyordu.

Önümüzde parıldamaya devam eden yedi adam ne kadar güzelse, karşılarında yıldızlarının umuduyla yollarını bulmaya çalışan yüzlerce insan da bir o kadar güzeldi.

Run'ın hemen ardından hiç hız kesmeden I Need U da sona erdiğinde çocuklar sahnenin kenarına doğru gelip su şişelerini aldılar ve havlularla yüzlerini kurularken tek tek konuşma yapmaya başladılar.

Gözlerimi bir saniyeliğine bile onlardan ayıramıyordum.

Sırayla hepsi açılış konuşmasını tamamlarken sıra Jimin'e geldiğinde nefesimi tuttum ve kesilen alkışların ardından konuşmaya başladığında çığlık çığlığa bağırmamak için kendimi zor tuttum.

Dünya'da böylesine güzel bir erkek olduğuna inanmak o kadar güçtü ki.

Ben gözlerimi bir an olsun onun üzerinden ayıramazken Jimin muhteşem konuşmasıyla birlikte insanları büyüledikten sonra kalan iki üye de konuşmalarını tamamladılar ve kıyafetlerini değiştirmeleri için ara verildiğinden arka tarafa doğru yöneldiler.

Bende sonunda onları izlemeyi bırakıp dakikalardır sadece çığlıklarını duyduğum Lisa'ya doğru döndüm.

Kaskatı kesilmiş bir şekilde hala sahneyi seyrediyordu. Sanırım ikimizde hala şoktaydık.

"Sence bir gün bizde onlar gibi olabilecek miyiz Chaeyoung?"

Hayranlıkla sorduğu bu soru karşısında gülümsemeden edemememiştim.

Okuduğumuz özel sanat okulu dolayısıyla ikimizde dans edebiliyor, şarkı söyleyebiliyorduk ve bu yüzden birçok şirkete stajyer olmak için başvuruda bulunmuştuk. Tabi henüz hiçbir şirketten geri dönüş alamamıştık.

Evet, belkide gerçektende boş ve asla gerçekleşmeyecek bir hayalin peşinden koşuyorduk ama kim bilebilirdi ki?

Belki bu 7 çocuk, bize umudumuzu geri getirdiği gibi şansta getirebilirdi. Belkide bu kocaman galaksideki yıldızlar bir gün bizim içinde parlarlardı.

Baştan söyleyeyim konser henüz bitmedi arkadaşlar yani diğer bölümde de devam edecek. Bakalım neler neler olacak? 😏

Okuduğunuz için teşekkürler~ 💜

Okuduğunuz için teşekkürler~ 💜

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
𝐈𝐃𝐎𝐋 | RoséKook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin