➰
Dans hocamız, bilgisayarın başına geçip şarkıyı başa alırken tekrardan yerlerimize geçtik. Playing With Fire'ın melodisi kulaklarımıza dolmaya başlarken bizde eş zamanlı olarak dans etmeye başlamıştık.
Gün boyunca aynı dans hareketlerini onlarca defa tekrarladığımız için zorlanmadan ve şaşırmadan atlatabildiğimiz yorucu geçen üç dakikanın ardından müzik sona erdiğinde sonunda kendimizi yere bıraktık.
O kadar yorulmuştum ki aynaya yaslanan Lisa'nın bacaklarına yatarken tüm kaslarımın acısını hissedebiliyordum.
"Acı bir kahveye ihtiyacım var, hemde hemen." diye yakınan Jennie yere iki seksen uzanırken eğitmenimiz bize doğru döndü ve, "İyi iş çıkardınız kızlar, aferin size." diyerek alkışlamaya başladı.
Bizden de kendimizi alkışlamamızı istedikten sonra yaklaşık üç saat sonrasında ses kayıt provalarımızın olduğunu hatırlatıp salondan ayrıldı.
"Tanrım... Bugün hiç bitmeyecek, öyle değil mi?"
Tepemde söylenmeye başlayan Lisa'yı mırıltılarımla onayladığımda oflayarak başını geriye doğru yasladı.
"Sanırım bende bir kahve içsem iyi olacak."
Jisoo'da kendi çapında serzenişlerine başlarken onun ardından sızlanarak yerinden doğrulan Jennie'nin sesi duyulunca hepimiz yeniden ona doğru döndük.
"Keşke gidip bize kahve alacak bir gönüllümüz olsa, öyle değil mi kızlar?"
Jennie'nin bu teklifinden sonra aklıma gelen haince fikirle Lisa'ya doğru döndüğümde aksi gibi bana bakan istekli bakışlarıyla karşılaşmıştım.
Tam "Lisa hepimiz için birer kahve almaya gidebilir bence" deyip tüm ihaleyi onun üzerine yıkacaktım ki üzerimde hissettiğim bakışlarla birlikte Jennie'ye ve Jisoo'ya doğru döndüğümde kurbanın çoktan seçildiğini farketmiştim.
"Hadi ama kızlar, ben daha iki gün önce gittim zaten!"
"Aaa, bizi mi kıracaksın Rose-shi?"
Tepemde konuşmaya devam eden Lisa'ya karşılık öldürücü bakışlarımı yollarken soyunma odasına doğru ilerleyen Jisoo'nun sesiyle yeniden onlara doğru döndüm.
"Söz bu son olacak Chae. Lütfen, buna çok ihtiyacım var."
"Evet, hem bir sonraki sefere Pokpak'ı göndeririz, söz sana." Diyen Jennie'de onun peşine takılırken gözlerimi devirmeden edemedim.
Başımın altından kayan destekle birlikte kafamı yere vurduğumda tam sızlanarak Lisa'yı öldürmek için ayağa kalkacaktım ki korkak pokpak'ın koşuşunu ve çoktan soyunma odasının kapısına ulaştığını görmüştüm.
Sonuç olarak ne mi olmuştu? Apar topar alınan bir duşun ardından kahve almak için yollara düşmek zorunda kalmıştım.
Söylenen söylene şirketin merdivenlerden inerken montumun fermuarını çektim ve saniyelerdir açılmayan şemsiyeme lanetler okuyarak yürümeye başladım.
Yağmur yağıyordu ve aksi gibi bu aptal şemsiye bir türlü açılmak bilmiyordu.
Neden hep beni bulmak zorundaydı ki? Bıkmış usanmıştım. Bir daha asla beni göndermelerine izin vermeyecektim, bu sefer kararlıydım.
"Seni lanet olasıca, neden bir türlü açılmıyorsun ki?!"
Yakına yakına kafeye doğru yürümeye devam ederken birden bire belimde birinin dokunuşunu hissettim. Arkamdaki kişinin eli tam belimi kavramak üzereyken refleks olarak hızlıca ona engel olduğumda neyseki daha fazla ileriye gidememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐈𝐃𝐎𝐋 | RoséKook
Hayran Kurguİşte biz buyduk. Onun hayatı, benim hayatım buydu. İdol olmak; sevdiğim adam, sadece birkaç metre ötemde canıyla boğuşurken onun yanında olamamaktı. Yanına gidip ellerini ellerimin arasına almak ve kalp atışlarını dinlemek yerine burada, böyle üc...