Tam 2026 kelime. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur. Oylarını ve yorumlarınızı bekliyor olacağım. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
***
Sıkıntı ile dolmuştu göğsüm. Yutkunamıyordum, nefesim daralıyordu ancak artık bazı şeylerin çok daha iyi farkına vardığımı biliyordum.
Onsuzken, içimde atlatamadığım bir boşluk vardı ve o boşluk asla dolmak bilmiyordu. Bir türlü sakinleştiremediğim çığlıklar, her geçen saniye daha da çoğalıyorlardı. Ona böylece bakarken içim gidiyordu.
Duvarların arkasında kalmak, altında kalmaktan çok daha zordu.
Kollarımı bedenime sarıp ona doğru birkaç adım attığımda bakışlarını gözlerimden bir an olsun ayırmadı.
Attığım her adımda içimden bir şeylerin geri dönülemez bir şekilde koptuğunu hissedebiliyordum ancak yinede vazgeçmedim.
Aramızda bir adımlık mesafe kalana kadar ilerlediğimde durdum ve gözlerimi bedeninden ayırıp kahvelerine çevirdim.
Ne söyleyeceğini bilemez, çekimser tavrı karşısında bakışlarımı bir saniye bile gözlerinden ayırmayarak onun aksine kararlı bir tavır takınmaya çalıştım ancak benimde ondan pek bir farkım yoktu.
Şu anda ne istediğimi, ne hissettiğimi bilemez bir durumdaydım. Ve bu durumda beni etkisi altına almasına izin verebilecek kadar savunmasız olduğumun farkındaydım.
"Biliyorum, buraya gelmemi istemiyorsun ama" Diyerek başladığı cümlesini devam ettirmeyip birkaç saniye boyunca tereddüt ettikten sonra aramızda kalan küçük mesafeyi daha da azaltarak yaklaştı.
"Ne yapıyorsun?" Diye mırıldanmama rağmen beni dinlemedi ve eli bel boşluğumu bulup benim izin vermemi bile beklemeden beni arabaya doğru sürüklemeye başladı.
O anda karşı koymam veya itiraz edip kollarından kurtulmam gerektiğinin farkındaydım ancak yapmadım.
Daha fazla kaçmak istemiyordum. Artık çok yorulmuştum. Onunla savaşmaktan, kendimle savaşmaktan...
Karşı koymamama o da şaşırmıştı ancak hiçbir şey söylemedi ve arabaya ulaştığımızda benim için yolcu kapısını açıp binmemi bekledi.
İstediğini yaparak koltuğa geçtiğimde kapıyı ardımdan kapattı ve kendi de arabaya binip motoru çalıştırdıktan sonra gazı kökledi.
Nereye gittiğimizi veya ne konuşacağımızı bilmiyordum ancak her şeye rağmen, bana yaşattığı onca şeye rağmen içimde ona karşı bir türlü bastıramadığım güven duygusun hala yerli yerinde olduğunun farkındaydım.
Her ne kadar böyle olmasını istemesemde bu benim elimde değildi ve kendimi onun yanında güvende hissetmekten alıkoyamıyordum.
Zihnimde hiç bitmeyen bir yorgunluk vardı. Ona, kendime karşı koyamayacağım bir yorgunluk...
Yol boyunca ben başımı cama yaslayıp altımızdan kayıp giden asfaltı izlerken o, fırsat bulduğu her an bakışlarını üzerime diktiği için bu durum fazla uzun sürmemiş ve bakışlarımı camdan ayırıp rahatsızca yerimde kıpırdanmadan edememiştim.
Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuğun ardından arabayı ağaçlık bir alanda durdurduğunda ikimizde oldukça sessizdik. Bu durum, bana fırtına öncesi olan bir sessizliği andırmıştı.
Emniyet kemerini çözüp arabadan indiğinde ve benden tarafa doğru yöneldiğini gördüğümde hiç beklemeden kemerimi çözdüm ve onun bir kez daha saçma sapan bir gösteri yapmasına izin vermeden kendimi dışarı attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐈𝐃𝐎𝐋 | RoséKook
Hayran Kurguİşte biz buyduk. Onun hayatı, benim hayatım buydu. İdol olmak; sevdiğim adam, sadece birkaç metre ötemde canıyla boğuşurken onun yanında olamamaktı. Yanına gidip ellerini ellerimin arasına almak ve kalp atışlarını dinlemek yerine burada, böyle üc...