Açıkçası pek içime sinen bir bölüm olmadı ancak sınır çoktan geçildiği için sizi daha fazla bekletmek istemedim. Umarım beğenirsiniz.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
***
Jungkook dudaklarını kızın dudaklarından ayırdığında ellerini de üzerinden çekti ve duyamayacağımız bir şekilde konuşarak kıza bir şeyler söyledi.
Kızda karşılık olarak arsız bir şekilde sırıttığında kusma isteğimi bastırmak zorunda kalmıştım.
İğrençlerdi.
Kız, Jungkook'a doğru biraz daha yaklaşarak kulağına bir şeyler söyledikten sonra hiç çekinmeden bize doğru küçümseyici bir bakış attı ve topuklu ayakkabılarının zeminde bıraktığı tok seslerle birlikte karanlık koridorda gözden kayboldu.
Jungkook ise kızın arkasından bakmayı bırakıp birkaç saniye sonra bizim yanımıza doğru adımlamaya başladığında dakikalardır sıktığım avuçlarımı gevşettim ve bakışlarımı ellerime indirdim.
Ay şekliyle iki avcumun içini de süsleyen derin tırnak izlerini gördüğümde derin bir nefes aldım ve neredeyse akmak üzere olan gözyaşlarımı geri göndermek için mücadele ettim.
Şimdi sırası değildi. Güçlü olmak zorundayım. Onun karşısında ağlayamazdım.
Ancak ellerimin titremesini ve gözlerimin dolmasını bir türlü durduramadığımda kalbimin sıkışmaya başladığını hissettim.
Dışarıdan çok güçlü göründüğüm anlarda, içimde yavaş yavaş nelerin yıkıldığını bir tek ben biliyordum.
Yanımda dikilen Yugyeom tedirginlikle ayağını sallamaya başladığında içinde bulunduğumuz bu iğrenç durumdan onunda en az benim rahatsız olduğunu anladım.
Gerçektende rezil bir haldeydik. Kelimelerin yetmeyeceği kadar berbat, acınası bir durumdaydık.
Jungkook sonunda yanımıza gelebildiğinde bana bir kere bile bakmadan Yugyeom'un omzuna dokundu ve yanımızdan geçip gitmek üzere adımlarını hızlandırdı.
Ancak ben ondan daha hızlı davranarak önüne geçip onu durdurduğumda mecburen durmak zorunda kalmıştı.
"Sen benle gelsene bir."
Hiçbir şey söylemesine izin vermeden kolunu tutup arka tarafa doğru çekiştirmeye başladığımda Yugyeom'un yanında geçip karanlık koridorda ilerlemeye başladık.
Öfkemin yavaş yavaş vücudumu ele geçirmeye başladığını biliyordum ancak sakin kalmalıydım. Onunla konuşana, onu bu yaptığına pişman edene kadar kendime hakim olmak zorundaydım.
Hala onun kolunu tutarak yürüdüğüm için aldığım alkol kokusu burnumun direklerini sızlatmaya başladığı o an, aslında ne kadar sarhoş olduğunu farkettiğim ilk andı.
Ne ara bu kadar çok içmişti?
Sonunda yalnız kalıp konuşabileceğimiz bir yere gelebildiğimizde kolunu bir hışımla çekerek elimden kurtardı ve sabırsızca yüzüme bakmaya başladı.
"Ne söyleyeceksen bir an önce söylesen iyi edersin. Az öncede gördüğün gibi, yetişmem gereken bir randevum var."
Söylediği cümleler adeta bir iğne misali vücuduma saplanırlarken sabretmeye ve kendime hakim olmaya çalıştım.
O kızla bile bile, sırf benim canımı yakmak için öpüştüğünü biliyordum. Canımı acıtmak, kalbimi kırmak istemişti.
Ki başarmıştı da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐈𝐃𝐎𝐋 | RoséKook
Fiksi Penggemarİşte biz buyduk. Onun hayatı, benim hayatım buydu. İdol olmak; sevdiğim adam, sadece birkaç metre ötemde canıyla boğuşurken onun yanında olamamaktı. Yanına gidip ellerini ellerimin arasına almak ve kalp atışlarını dinlemek yerine burada, böyle üc...