***
Big Hit binasının bulunduğu sokağa giriş yaptığımda adımlarımı yavaşlattım ve yüzümdeki maskeyi düzeltip telefonumun kilidini açtım.
Hızlıca mesajlar kısmına girdiğimde Jungkook'a yaklaşık yarım saat önce attığım mesajın üzerinden geçtim ve ona şirkete geldiğimi belirten yeni bir mesaj yolladıktan sonra telefonu kapatıp montumun cebine sıkıştırdım.
Big Hit binasının hemen çaprazında bulunan küçük parka doğru ilerlerken kafama kapişonlumun şapkasını geçirdim ve yeniden adımlarımı hızlandırdım.
Dışarısı bugün diğer günlerin aksine çok soğuk sayılmazdı ancak rüzgar esiyodu ve etrafta hafiften çiselemeye başlayan yağmurun hızlanacağının habercisini veren bir hava hakimdi.
Kış mevsiminde olduğumuz için park bomboştu. Karanlık bulutların altında oldukça ıssız ve birazcıkta korkunç görünüyordu doğrusu.
Boş olan salıncaklardan birine oturduğumda ellerimi zincirlerin etrafına doladım ve ayaklarımdan aldığım destek ile hafifçe sallanmaya başladım.
Jungkook'a buluşmak istediğimi söyleyen bir mesaj attığımda bana bugün oldukça yoğun bir gün geçirdiğini ve gece yarısına kadar müsait olamayacağını yazmış daha sonrada akşam işi biter bitmez yurdun önüne geleceğini söylemişti ancak ben bir an önce görüşmemiz için ısrar edince onların şirketine yakın bir yerlerde buluşmaya karar vermiştik.
Daha doğrusu, o benim bu kadar yolu gelip yorulmamı istememişti ancak ben onu dinlememiştim. Artık daha fazla zamanımız kalmamıştı.
Telefonumun mesaj sesiyle birlikte sallanmayı bıraktım ve yerimde doğrulduktan sonra cebimden çıkarıp tuş kilidini açtım.
Jungkook
"Aşağı indim ancak seni bulamıyorum Chae. Neredesin?"
Parmaklarım ekranın üzerinde kaymaya başlarken ona hızlıca parkta olduğumu belirten bir mesaj attıktan sonra telefonumu yeniden montumun cebine koydum ve kafamı gökyüzüne çevirererek derin bir nefes almaya çalıştım.
Gelmesini istemiyordum. Onunla konuşmak istemiyordum. Onu bırakmak istemiyordum.
Başkan Yang ve Menajer Jung'la olan görüşmemden sonra bir kafeye oturup yaklaşık dört saat boyunca ne yapabileceğimi, her iki tarafta yara almadan bu işin içinden nasıl çıkabileceğimi düşünmekle geçirmiştim.
Kimseye hiçbir şey söylemeyip ilişkimizi kaldığımız yerden devam ettirebilirdim. Ancak sasaenglerin o fotoğrafları yaymayacaklarından veya herhangi bir magazin skandalının ana başlıkları olmayacağımızdan emin olamıyordum.
Onlara güvenemezdim. Böyle bir durumda ne kendimi, ne kızları ne de Jungkook'u riske atamazdım.
Hepimizde bugün böylesine iyi yerlere gelebildiysek, bunlar bizim emeklerimiz ve hayranlarımızın bize olan güvenleri sayesinde gerçekleşmişti. Herkes bir şeyler için emek vermişti.
Sadece kendimi düşünerek, bencillik yaparak tüm bu emekleri, hayalleri kaldırıp çöpe atamazdım. Bu yapabileceğim en son şey bile değildi.
Başka bir seçenek ise olan biten herşeyi Jungkook'a anlatmak ve belkide eğer varsa, birlikte yeni bir çözüm yolu bulmaktı.
Ancak ona herşeyi anlattığım zaman eğer ilerde çok daha kötü şeyler yaşanırsa asla benden ayrılmayacaktı ve zaten yeterince gizli olan görüşmelerimizi daha da gizli tutmak için elinden geleni yapacaktı. Bu onu yıpratacaktı, beni yıpratacaktı. Bizi yıpratacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐈𝐃𝐎𝐋 | RoséKook
Fanficİşte biz buyduk. Onun hayatı, benim hayatım buydu. İdol olmak; sevdiğim adam, sadece birkaç metre ötemde canıyla boğuşurken onun yanında olamamaktı. Yanına gidip ellerini ellerimin arasına almak ve kalp atışlarını dinlemek yerine burada, böyle üc...