Ödül töreninin diğer bölümde de devam edeceğini ve büyük bir Kaos'un çok yakında olduğunu belirttikten sonra sizi bölümle baş başa bırakıp gidiyorum 😏
Keyifli okumalar.
***
Tören'in başlamasına az bir zaman kaldığı için aynadan son bir kez kendimi süzdüm ve kızların ardından kulisten çıkıp geniş koridorda ilerlemeye başladım.
Her grup kendi ananoslarıyla birlikte sahneye çıkacakları için tören başlamadan önce ortak toplanma alanında olmamız gerekiyordu.
Elbisemi aşağı doğru çekiştirip saçlarımı geriye iterken birden bire yanımda beliren Lisa'nın ikaz dolu sesini işittim.
"Tanrı aşkına Chaeyoung, şu elbiseyi çekiştirip durmayı bırak mısın artık? Gerginliğini bu şekilde atamazsın."
Sonunda biraz daha aşağı indirmeyi başarabildiğim elbiseyi bırakıp terleyen ellerimi ovuşturmaya başladığımda, "Ne yapayım ya, o kadar kısa ki yürürken rahatsız oluyorum." Diye söylendim ve hemen ardından ekledim, "Ayrıca benim gergin olduğum felan yok, sana öyle geliyor."
"Tabi tabi, ondan sabahtan beri elin ayağına dolaşıyor, bir türlü ne yapacağını bilemiyormuş gibi bir o yana bir bu yana dolanıp duruyorsun."
Ellerini enseme götürürken, "Şu haline bir bak, resmen soğuk soğuk terliyorsun." Dedi ve çatılan kaşlarıyla birlikte benden bir cevap beklemeye başladı.
Tanrım... Gerçektende gergin değildim, yani en azından öyle hissetmiyordum. Sadece, biraz fazla heyecanlanmıştım o kadar.
Uzun zaman sonra ilk defa aynı ortamda bulunacak, ilk defa onu adam akıllı bir şekilde görebilecektim.
Tamam, daha öncesinde Jimin'le görüşeceğimiz zamanlarda bazen tesadüfen karşılaşmıştık ancak hiçbirinde de onu doğru düzgün görebilecek kadar çok zamanım olmamıştı.
Gerçi bu durum, beni her gördüğünde köşe bucak kaçacak delik aramasından ve bir kereliğine olsa bile suratıma bakmayışından kaynaklanıyorda olabilirdi.
Sonunda belirlenen alana gelebildiğimizde yanımdan ayrılıp Jisoo'nun yanına doğru ilerleyen Lisa'ya hiçbir cevap vermedim ve bende Jennie'nin yanına geçip etrafı incelemeye koyuldum.
Neredelerdi? Hala gelmemişler miydi?
Ben aval aval etrafa bakmaya devam ederken birden bire omzumun üzerinde hissettiğim elle birlikte arkama doğru döndüm ve karşımda siyah takım elbisesi içerisinde gülerek beni izleyen Jimin'i gördüm.
Kızlara hızlı bir selam verdikten sonra yeniden bana döndüğünde kaşlarını çattı ve hemen ardından meraklı bir ifade takındı. "Kime bakıyorsun öyle?"
Sorusu karşısında afalladığımda ilk başta ne diyeceğimi bilemedim ancak daha sonra durumu toparlayarak geçiştirmeye karar verdim.
"Hiç... Hiç kimseye bakmıyordum, öylesine..."
Küçük bir kahkaha attığında, "Anlaşılan bugün yine formundasın Chaeyoung." Dedi ve onca idolün arasında, bir ödül töreninde olmamızı umursamadan saçlarımı karıştırdı.
Bu hareketi karşısında ne yapacağımı bilemezken ondan uzaklaştım ve hızlıca saçlarımın arasındaki ellerini ittirdim. "Tanrı aşkına Jimin, ne yapıyorsun?! Saçlarımı bozacaksın!"
O hiçbir şey olmamışcasına gülmeye devam ederken bende ellerimi saçlarıma çıkardım ve elimden geldiğince düzeltmeye çalıştım.
Ancak tam o sırada ben daha ne yaptığını bile anlayamadan beni durdurdu ve küçük bir kahkaha atarak, "Bence böyle çok daha iyi gözüküyorsun." Dedikten sonra keyifli sesiyle birlikte ekledi, "Daha önce hiç kimsede görmediğimiz bu yeni ve modern kuş yuvası şekliyle tüm idolleri kıskandırabilirsin."
Söyledikleriyle birlikte yeniden kahkaha atmaya başladığında oflayarak hafif bir şekilde omzuna vurdum ve kaşlarımı çatarak kollarımı birbirine doladım.
Gülümsemesini zar zor durdurarak yeniden bana doğru yaklaştığında kıkırdadı ve ellerini kafama çıkartıp saçlarımı düzeltmeye başlarken, "Tamam tamam, pes ediyorum." Diye mırıldandı.
O gülümseyerek saçlarımla oynamaya devam ederken bende çevremizdeki kalabalıktan insanların bizi bu halde görüp görmediğine bakmak için etrafı incelemeye başladım.
Tam da o anda sanki gözlerim bilinçli olarak onu bulmuş gibi bakışlarım Jimin'in omzunun üzerinden bizi izleyen kahvelerle buluştuklarında ne yapacağımı bilemeyerek derin bir nefes alma ihtiyacı hissetmiştim.
Oradaydı. Grup arkadaşlarının yanında durmuş, pür dikkat bir şekilde bizi izlerken bakışlarını bir an olsun üzerimizden ayırmıyordu.
Kırgın bakışlarını...
Hissettiğim tüm o duygular ve hisler hiç beklemediğim bir anda, acı bir şekilde kalbime işlerken boğazıma oturan koca bir yumruya engel olamadım.
Onu çok özlemiştim.
Jimin ellerini saçlarımdan ayırdığında istemeye istemeye de olsa ona bakmayı bırakıp önüme döndüm ve tamamen dağılmış olan dikkatimi toplamaya çalıştım.
Orada öylece birkaç dakika daha Jimin'le sohbet ettikten sonra o arkadaşlarının yanına dönerken bende kızların yanına doğru ilerledim.
Kalbim acıyordu. Ruhum sancıyordu.
Yanına gidip kollarımı boynuna dolamak ve o büyüleyici kokusu burnuma dolarken ona olup biten tüm gerçeği anlatmak için can çekişiyordum.
Ancak nasıl yapacağımı, onu yeniden kazanmak için ne yapacağımı veya o aptal cesareti nereden bulacağımı bir türlü bilemiyordum.
***
+60 Oy ve +20 Yorum. ❣️
Okuduğunuz için teşekkürler~ 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐈𝐃𝐎𝐋 | RoséKook
Fanficİşte biz buyduk. Onun hayatı, benim hayatım buydu. İdol olmak; sevdiğim adam, sadece birkaç metre ötemde canıyla boğuşurken onun yanında olamamaktı. Yanına gidip ellerini ellerimin arasına almak ve kalp atışlarını dinlemek yerine burada, böyle üc...