Herkese merhabalar.
Bu bölümü bir çeşit geçiş bölümü olarak düşünebilirsiniz. Açıkçası bu aralar biraz kafam karışık ve bu yüzden benim pek içime sinen bir bölüm olmadığını düşünüyorum ama umarım siz beğenirsiniz.
Bu arada bir sonraki bölüm, tek kelimeyle: 'Bomba'. 😏
***
2 Ay Sonra
Nihayet dakikalardır çalışan kurutma makinesinin gürültüsü kesildiğinde rahatsızca yerimde kıpırdandım ve derin bir nefes alarak birazda olsa rahatlamaya çalıştım.
Hemen yanımdaki masada oturan müşterinin saçı sabahtan beri kurumak bilmemişti ve en sonunda benimde başıma ağrılar girmişti.
Bu sıralar gerçektende etrafımdaki insanlara, böylesine kalabalık ve gürültülü ortamlara tahammül edemez olmuştum. Sınırlarımın geçilmesine katlanamıyordum artık.
Başımı ovuşturduktan sonra oturduğum sandalyeden kalkıp masanın üzerinde duran çantamdan cüzdanımı çıkarttım ve son bir kez kendimi kontrol etmek için yan taraftaki aynaya doğru ilerledim.
Aynadaki yansımam, bakışlarıma ulaşır ulaşmaz ellerim istemsiz bir şekilde artık kızıla dönüşmüş olan buklelerimin üzerinde dolaştığında irkilmeden edememiştim.
Farklı görünüyorlardı. Çekici ancak aynı zamanda da bir o kadar masum.
Bir ruhun iki farklı yüzü gibilerdi.
İlk başta kuaför ile birlikte bu renge karar verirken bana hiç yakışmayacağından, üzerimde eğreti duracağından korkmuştum ancak şimdi tüm o endişelerimin boşuna olduğunu görebiliyordum.
Her ne kadar hayatımın hiçbir döneminde kızıl gibi riskli bir rengi kullanmayı tercih etmemiş olsam bile bu değişim karşısında saçlarım beni şaşırtmış ve büyüleyici bir şekilde yeni rengine uyum sağlamışlardı.
Kuaför kadın arkamdan gülümseyerek beni izlerken aynaya bakmayı bıraktım ve arkamı dönerek ona parayı uzattım. "Bu renk size çok yakıştı gerçekten."
Onu küçük bir tebessümle onayladıktan sonra ödemeyi yaptım ve daha fazla oyalanmadan kuaförden çıkarak ara sokaklardan birinde yürümeye başladım.
Kızıl buklelerimi sağ omzumdan geriye doğru attığımda keyifle gülümsedim.
Bu rengi sevmiştim. Rengi solmuş sarılardan kurtulduğum için mutluydum.
Artık tüm o eski acılar ve kayıpların yokluğunu andıran her şey, tamamen silinip gitmişlerdi.
Yerini çok daha yeni, özgüvenli ve cesaretli şeyler almıştı.
Tıpkı benim gibi.
Çantamdan kulaklığımı çıkarıp kulağıma geçirdiğimde adımlarımı hızlandırdım ve yolun üzerindeki bir markete uğrayarak evde eksik olan malzemeleri almak için alışveriş yaptım.
Sonrasında ise yaklaşık on dakikalık bir yürüyüşün ardından ana yoldan birkaç blok ötede olan evimin bulunduğu siteye gelebildiğimde görevlinin gülümseyerek kapıyı açmasına karşılık bende ona gülümsedim ve asansöre binip katın numarasına tuşladım.
Avustralya'da olmama rağmen ailemin yanında yaşamak zorunda olmadığım için mutluydum. İyi ki zamanında bu evi yatırım amaçlı almayı akıl edebilmiştimde şimdi hem onlarla görüşüyor hemde kafa dinlemek adına, istediğim zaman yalnız kalabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐈𝐃𝐎𝐋 | RoséKook
Fanficİşte biz buyduk. Onun hayatı, benim hayatım buydu. İdol olmak; sevdiğim adam, sadece birkaç metre ötemde canıyla boğuşurken onun yanında olamamaktı. Yanına gidip ellerini ellerimin arasına almak ve kalp atışlarını dinlemek yerine burada, böyle üc...