Playlistteki video kendi yapımımdır, bu hikaye için hazırladım. Umarım onu da, hikayeyi de beğenirsiniz.
"Kang Seungyoon! Kang Seungyoon!" Sahneye çıkması yarım saati geçmiş bir sanatçıya hala neden tezahürat ederlerdi ki? Tamam, bende arkadaşıma söz verdiğim saate göre yarım saat geç kalmıştım ama şuan önemli olan ben değil, hayranlardı. Peh, hayranlarını bekleten bir starın konserine sadece benim saesang derecesine ulaşmasına ramak kalmış arkadaşım Min Young gibiler gelirdi.
Parmak uçlarımı kulak deliğime soktum, bunları duymak zorunda değildim. İnsanları aşıp sahne önüne kadar ilerlemem ne kadar olasıysa Min Young'a ulaşmam da o kadar olasıydı. Çünkü Min sahnenin en önündeydi ve ikide bir bana mesaj atıyordu. Titreyen telefonumu iki gün önce aldığım, modelliğini Soshi kızlarımın yaptığı dar kotumun cebinden çıkardım ve mesajı okumadan önce iyice kalabalıklaşan çevreyi gözden geçirdim. Kesinlikle Min Young'a ulaşamazdım. "Boşversene." diye söylendim ve kalabalıktan uzaklaşmaya başladım.
Aklımdaki über üstün dâhilik parıltıları sahnenin arka taraflarındaki, sanatçı karavanın oralara ulaşmam ve birinden görevli kartını aşırmamı söylüyordu. Bunun ne faydası olacağını soracak olursanız size cevabım sahneye en yakınlarda olan baş belası arkadaşıma getirmem için yalvardığı kamera çantasını ulaştırabilecektim. Sonrada iyi arkadaş görevimi yerine getirdiğim için rahatça evime geri dönüp pijamalarımla televizyon karşısında pinekleyebilecektim. Belki bu canlı konseri bile izleyebilirdim, sonuçta televizyondan izlemek en rahatıydı, hem sahneyi daha iyi görebiliyordun.
Bir kameranın neden bu kadar önemli olduğunu sormayın, zeki arkadaşım o çantanın içine Seungyoon'un resmi sayfasının çekilişinden kazandığı sahne arkası kartını koymuş ve çantayla birlikte evde unutmuş biri. Aklı o kadar havada ki! Arkasını toplamak bana kalıyordu.
Kamera çantasını şişkin montum ne kadar zorlasa da sırtıma doğru çevirirken önümdeki yüksek tellere baktım. Bu kısmı aşmam yaklaşık dört dakikamı alabilirdi belki de daha çok çünkü üzerimdeki kısa mont hareketlerimi biraz kısıtlıyordu. Tabi ki etrafta korumalar yoks- "Burada ne arıyorsunuz bayan? Konser alanının nerede olduğunu biliyorsunuz değil mi?"
İşte tam da bundan bahsediyordum. Sahnenin önünden sızabildiği kadar sızarak bu arka tarafı loşlaştıran ışıklar sayesinde adamın nasıl bir cüssesi olduğunu hesaplamıştım en azından. Onu devirmek için iyice yaklaşmam gerekiyordu. Boşuna 'Uzak Doğunun Üstün Dövüş Yetenekleri' adı altındaki her kulüpten başarıyla mezun olmamıştım.
"Ah bayım! Nasıl kötü durumdayım bilseniz." İyi dövüş tekniklerime rağmen berbat bir oyunculuğum olduğunu söylemiş miydim? Her neyse, her güzelin bir eksiği olmalıydı değil mi? Adamın bu numaraları yutmam adlı kısık kahkahasını duyabiliyordum. Bende ona hey adamım ben bildiğin kızlardan değilim demeyi çok isterdim. Çünkü gerçekten ama gerçekten Kang Seungyoon adındaki idol hiç dikkatimi çekmiyordu, amacım sadece bu soğuk havada bile dalgalanmayı başaran insan denizi arasından ulaşamayacağım arkadaşıma buradan ulaşıp vereceğimi vermekti. Tabi bunu anlatsam bile kimse inanmayacağı için bir an önce işime koyulsam o kadar iyiydi.
Üzerine yaklaştığım iri koruma bana deliymişim gibi bakarken bense ona yaklaştığımda ne taraftan saldırabileceğimi düşünüyordum. Sıska bir kız gibi gözükebilirdim ama insanlar zaten buna aldanmaz mıydı? Zayıf insanlar gerçekten de zayıftır. Ben bu düşünceyi çürütmek için doğmuştum.
Adama iki adım kala taşa takılmış gibi yaparak kendimi korumanın üzerine bıraktım. Korumanın kaslı kolları arasında kalabilirdim aslında gayet seksi duruyorlardı ama hafifçe şişmeye başlamış göbeği bütün seksiliği alıyordu. Adamım korumaların baklava kasları olmalı. Vücudum ne kadar kuvvetliyse dilim o kadar güçsüzdü, çoğu şeyi dışa vurmaz kendi içine konuşurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beşe Bir
FantasyKorkusuz kimse, hiçbir şeyden korkmayan değil, korkusu üzerine giderek onu yenebilen kişidir.