Simsiyah gözler bana bakıyor. Bakışlarından kaçmaya çalışsam da gidecek bir yerim yok, her yerde. Buraya kurtulmak için gelmiştim halbuki. Bir ses duyuyorum. "Chae Neul uyanacak sizi aptallar."
Tanıdık bir erkek sesi, müziklerini dinlemiştim. Müzik demişken, bir yerden de müzik sesleri geliyor ama böyle karıncalanmış televizyonun çıkardığı ses gibi. Siyah gözler çoktan yok oldu, onun yerine artık sisli bir yerdeyim ve her saniye biraz daha kendime geliyorum.
Uyanmak istemiyorum. Dünya çok yorucu bir yer, rüyada olduğumu fark edersem orayı istediğim gibi yönetebilirim. Göz kapaklarım uyanmak için aralanmaya çalışırken başımı salladım hafifçe, hayır bir kaç dakika daha uyuyabilsem...
Başımın içinde savaş var, çok acıyor. Boğazlarım ise kızgın çöl gibi, bir damla suya muhtaç. Gözlerim sonunda beni yendiler ve kaçışımın olmadığı dünyaya merhaba demek için açıldılar. Yan tarafımda dün gece her santimini karıştırdığım defter ve her damlasını içtiğim şarap şişesinin olmasını beklerken arkasına yaslanmış bir siluet görünce şaşırdım. O ise kulaklığının tekini çıkarmış, dikkatinin tümünü vererek bana bakıyordu.
"Taehyun ne işin var burada?" dedim yattığım yerden ışık hızıyla doğrulurken. Başını arkasına yasladı ve kulaklıkları kucağına bırakırken bıkkın bir nefes verdi. Neler oluyordu? Kaşlarımı çattım. "Aynı soruyu bende defalarca kendime sordum." dediğinde saçlarımı düzeltiyordum. İçeriden gelen seslere kulak kabarttığımda çocukların bir şeyler yaptığını fark ettim.
"Bak, iş yapmayı kabul etmediğim için beni sana bakıcılık yapmam için yolladılar."
"Ne işi? Ne bakıcılığı?" Ayağa kalkıyordum ki perçemli çocuk ileri atıldı ve bileğimi yakaladı. Beni yakınına çekerek bileklerimi kucağına çekti. Dizinin dibinde oturmuştum resmen. "Azıcık sabırlı olmayı öğrenmelisin."
Ağzımı itiraz etmek için açıyordum ki "Kız uyandı!" diye bağırdı. Bağırınca sesi gür çıkmıştı, bu yüzden yüzümü buruşturdum. Zaten beynimin içinde rock konseri vardı, Taehyun'un bağırması çılgın seyirciyi daha da coşturuyordu. Sesi ancak bağırdığında erkek gibi çıkmıştı, yüzü gibi sesi de farklıydı. Odamın kapısı minicik açıldı ve o aralıktan Jinwoo kafasını uzattı. Ancak onun ufak kafası sığardı zaten oraya. "Merhaba Chae." dedi ve şapşal gülümsemesini sergiledi.
Onu diğerlerine kıyasla daha kolay korkutabilirdim. "Ne haltlar karıştırdığını söyle çabuk!" diye bağırdığımda Taehyun ellerimi itekledi. "Ağğh. Görüntüsü gibi sesi de acıtıcı." Ettiği hakaretle ona teessüf ederim der gibi baktım. "Haydi küçük göt. Daha ne kadar orada dikilip işten kaçacaksın?!" Seungyoon'un uzaktan gelen kaba sesiyle tekrardan Jinwoo'ya döndüm. Korkmuş bir şekilde "Biz çağırana kadar çıkma Chae." dedi ve sorularımı duymazdan gelerek kapıyı kapattı.
Elindeki telefonuna dönmüş Taehyun'a baktım kısık gözlerimle. "Bari su içseydim." Sesim yüz ifadem karşısında daha yumuşak çıkmıştı. Taehyun yanındaki komodinin üzerinden büyük bardağı uzattı. Bir de baş ağrım için ilaç. "Her şeyi düşündük." dedi bana bakmadan.
Gözlerimi devirip ilacı ve suyu birlikte boğazımdan kaydırdım. Taehyun'u, tavanı, karşımdaki aynayı ve tekrar Taehyun'u izlediğim on dakika sonunda hapis olduğum odamdan çıkardılar. Bugün doğum günümdü de haberim mi yoktu? Yoksa bu süslenmiş evin başka ne açıklaması olabilirdi?
Merakla bakan yüzüme el atıp dudaklarımı yukarı çekerek beni gülümsemiş gibi gösteren Mino'dan kaçmadım, onun yerine karnına güzelce vurdum ve kendiliğinden ellerini üstümden çekmiş oldu. "Sürprizimize gülümse diye öyle yapmış...tım." diye fısıldadı acı içinde. Niye böyle bi şey yapma gereği duymuşlardı? "Nedenini açıklamadığınız sürece beğendiğimi söylemeyeceğim." dedim iki büklüm olmuş çocuğun sırtını sıvazlarken. İyice paranoyaklaşıyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/22819969-288-k36689.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beşe Bir
FantasyKorkusuz kimse, hiçbir şeyden korkmayan değil, korkusu üzerine giderek onu yenebilen kişidir.