Merhaba benim güzel okuyucularım. Size hızlı bir süpriz yapmak istedim ve yapabildiğim en kısa sürede yeni bölümü sizlere ulaştırdım. Umarım beğenirsiniz. Öpüldünüz.
Şehrin ışıkları uzun penceremden gerçek ışıkla yarışmak için salonuma doluyordu. Yapay ışıklar nasıl Taehyun'un saf aura ışıklarıyla yarışabilirdi ki? Tabi ki hepsi onun karşısında sönük kalıyordu.
Mutfağın kapısına yaslanmıştım ve salonumun büyük camından yorgun şehre dalan Taehyun'u izliyordum. O bana arkasını dönük, bense tüm sorunlara dönük. Gerçekten bakar kör olmuştum. Tüm sorunları görüyordum ama hep erteliyordum.
Aynen şimdi olduğu gibi.
Taehyun bu zamana kadar beni en zorlayan çocuk olmuştu. Hayır, bu onun yaptığı bir şey değildi -tamam %40lık kısmı onun zorluğuydu- aksine benim Seungyoon sayesinde vardığım gerçeklerden korkmamdı.
Eğer Taehyun da bana katılmaz ve hatta onu bu konu için eve getirdiğime kızıp bana küfürler ederek -ve parasını isteyerek- giderse gerçekten dibe çökmüş hissederdim kendimi. Zaten diplere yakın yerlerde dolaşan bir tiptim, eğer batarsam zor çıkardım.
Ketılın minik sesi, salonu kısık sesiyle saran Leonard Cohen'ın Suzanne şarkısını bastırmıştı ve mutfağa doğru dönüp hazırladığım kahvelerimize sıcak suyunu ekledim. İçki ikram etmek istemiyordum çünkü konuşacağımız konu bizi içki gibi sarhoş edecek bir konu değil, kahve gibi açılmamızı sağlayacak bi konuydu.
Kahveler eşliğinde geniş koltuğuma ilerledim ve sıcak kahveleri sehpada iz bırakması için koydum. Taehyun varlığımı hissederek arkasını döndü ve loş ışıklı salonumda bana ilerleyip yanıma oturdu. Işığın ortamı aydınlatmasını ne o teklif etmişti ne de ben.
Sehpaya bıraktığım kahvelerden onunkini yanıma oturan çocuğun avucuna uzattım. Uzun parmakları elime değerek kupasını sardı. Yutkundum. Bana doğru gelmeyen hislerin çekimine girmiştim. İlgimi önümdeki kahveme vererek o hislerin geçmesini bekledim.
"Geceyi onun yanında geçirebilirsin. Biliyorsun yarı deli olduğunu ama orada olmayı istemenin nedeni de bu."
Bu şarkıyı neden açmıştım ki, tam da şuan ki durumumuza yakın bir durumu anlatıyordu. Dilimle kuruyan dudaklarımı ıslatacaktım fakat kahvenin ıslatmasına izin vermek için bardağıma uzanıp ağzıma yaklaştırdım. Sıcak kahve kokusu insana nasıl da huzur veriyordu.
"Parayla arkadaş tutacaksan en azından konuşmayı denemelisin." Taehyun sesiyle ağzıma doldurduğum kahvenin yakıcı hissiyle öksürdüm. Birden konuşması dikkatimi dağıtmıştı, sıcak kahvenin ağzımı yaktığı yetmemiş gibi boğazımı da yakmış, tüm içimi sıcak su torbasına çevirmişti.
Öksürmemi atlattığımda onun dudağının kenarının hafifçe yukarıda olduğunu gördüm, hani şu smirk gülüş dediklerinden. Bana gülüyordu! Kahveyi ılıklaşana kadar dokunamamak üzere sehpaya bırakarak tek bacağımı yukarı çekip koltukta ona dönerek oturdum. Madem konuşmamı istiyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beşe Bir
FantasyKorkusuz kimse, hiçbir şeyden korkmayan değil, korkusu üzerine giderek onu yenebilen kişidir.