Sevdiğim yabancı dizinin son sezonunu gözyaşları içinde bitirdiğimde burnuma tıkadığım peçeteleri yüksek sümkürme sesleriyle çıkardım. Böyle de bitemezdi ya! Sırtımı kütlettim ve ayaklarımı koltuğumdan aşağı sarkıttım. Her zaman ki gibi yine hüzünlü bir zaferle bitirmişlerdi. Savaşı kazanmış fakat büyük kayıplar vermişlerdi.
Yüzüm tavana dönükken düşündüm. Bizim savaşımız da böyle mi olacaktı? Sonunda zaferi bulduğumuzda sevdiklerimizi kaybedecek miydik? Başımı sallayarak kucağımdaki laptopumu kenara koydum. Bu savaşta hiçbir sevdiğimi kaybetmeyecektim.
"Hem ilk düşmanımızı da yakaladık ya." diye kendime hatırlatmada bulundum. Burnumu bir kere daha çekerken telefonum çaldı. Min arıyordu. Kaşlarımı çattım, onunla buluşmak için bir muhabbet yapmıştık geçen ama gerçeğe dökememiştik -düşman yakalama olayı yüzünden-.
Derin bir nefes çektim. Galiba buluşma vakti yakındı. "Efendim?"
"Nasılsın?"
Uyuşan ayaklarımı sallamaya başlamıştım. "Duygusal, sen?"
Derin bir nefes çektiğini duyuyordum. "Neden?"
"Önemli bir şey değil ya, dizi yüzünden." Bu sefer uzun bir nefes vermişti.
"Hmm. Ben normalim." Normal kelimesi, Min'in lügatında iyi olmaya çok uzaktı. "Ne oldu, sevgilin seni üzüyor mu?" diye yönlendirdiğim soruma normal Min gibi yanıt verdi. Kızgın Min gibi.
"Hayır aptal! Beni üzen sensin."
Ayağa kalktım ve "Buluşalım öyleyse." dedim telefonu açma nedenini ben söyleyerek. Daha fazla erteleyemezdim onu.
~~~
Buluşmak için söylediği kafeye geldiğimde burasının pek de Min tarzı olmadığını fark ederek şaşırdım. O daha çok pahalı yerleri severdi, burası normal bir kafeydi. Boş bir masa bulup otururken cebimden telefonumu çıkarıp çocukların grupta konuştuklarına baktım.
Yer altı kralı; Listende çok zor görevler yok değil mi Woonie~shi? Barbie bebekle oynamak falan?
Gözlerimi devirdim, çocukla resmen dalga geçiyordu.
Sexy bacak; Kızlarla dolu bi yat partisi olmalı o altın listede?
Seunghoon bu aralar abazanlığını sergilemeyi seçmişti. Jinwoo bunlara yanıt vermediğine göre çalışıyor olmalıydı. Zavallı ceylanımın uğraştığı zor dünyaya bakın, bir de bu iki delinin uğraştıklarına.
Bu akşam listedeki seçtiğimiz bir dileği gerçekleştirmek için bulaşacaktık. O yüzden Min ile buluşmam çabuk bitse iyi olurdu.
Birden vicdanımın göğüs kafesime çarpmasıyla beynimde acı verici bir kıvılcımın gezmesi bir oldu. Kendimi kötü hissetmiştim. En yakın arkadaşıma -ve sevgilisine- haksızlık yapmış ve onlarla kötü ayrılmıştım, uzun zaman sonra ilk defa buluşacaktık ve ben buluşmanın bir an önce bitip çocuklara kavuşmak istediğimi söylüyordum. Neler oluyordu bana? Ailemle de uzun zamandır görüşmüyordum. Herkesten uzaklaşmaya başlamıştım.
Sung Ja'ya bile geceden beri mesaj atmıyordum ki geceki mesajım sadece iyi geceler dilediğimdi. Telefonu masaya bırakırken kendimi içten bir azarlama sürecine soktum.
O sırada masaya yaklaşan bedenle birlikte kafamı kaldırdım. Saçlarını siyaha boyatmış bir Min görmeyi beklemiyordum karşımda ama beni asıl şaşırtan Min'in yanında gelen Hong Gi olmuştu. Onun ne işi vardı burda? Ayağa kalktım ve bana yaklaşan Min'e sarıldım. Sarılmamız eskisi gibi hissettirmedi. Bu beni daha çok şaşırttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beşe Bir
FantasyKorkusuz kimse, hiçbir şeyden korkmayan değil, korkusu üzerine giderek onu yenebilen kişidir.