Ayaklarıma vuran sokak lambalarının tehlikeli ışığını izlerken düşündüm. Işık tehlikeli olabilir miydi? Gecenin bu saatinde, iki suçluyu, böylesine ıssız bi sokakta bekliyorsam belki biraz (!) tehlikeli olabilirdi. Tabi kaçıp durduğum diğer tehlike vardı; Min ve Sung Ja'nın soruları. Tam bir haftadır onların sorularından kaçtığım gibi onlarla vakit geçirmekten de kaçıyordum. Değişimimi fark ediyor ve daha çok üstüme düşüyorlardı ve buna tepki olarak bende daha çok kaçıyordum onlardan. Telefonumu öttüren mesaj sesiyle heyecanlandım. Mesajın gruptan geldiğini düşünmüştüm.
Uzun zamandır içinde bulunmadığım gruptan...
Neden öyle düşünmüştüm? Alnıma ufak bir şaplak attım ve mesaja baktım. Romeo'nun bilerek kaydetmediğimiz numarasından gelmişti mesaj. Sokağa ulaştığını söylüyordu. Başımı kaldırıp loş sokağın girişlerine baktığımda zıt iki cüssenin bana doğru gelmekte olduklarını gördüm. Romeo ve Juliet.
Dudaklarımı dişlemeyi bırakıp yaslandığım direkten doğruldum ve çocuklara mesaj atma isteğimi çoook içlerime yollayıp telefonu sırt çantamın yetişebileceğim cebine sıkıştırdım.
Bu üçüncü ama plansız olarak ilk buluşmamızdı. Jul ve Rom'un izinsiz oturdukları Suk Yong'un evinin sahipsiz olduklarını söylemişlerdi bana. İki yıldır evde izinsiz konakladıkları halde kimsenin gelip bir şey yapmadığını. Ama ben dün mesajlarımla Juliet'i biraz sıkıştırınca, evle alakalı bir şey itiraf etti bana. Sahibini tanıdıklarını falan. Bugün yani daha doğrusu gecenin bu saatinde o yüzden çağırmıştım onları buraya.
Bana hızlı adımlarıyla ilk ulaşan Romeo oldu. İnce dudaklarındaki bitmiş sigarasını tükürdü. Hemen ardından koşturur gibi yürüyen Juliet de yerini aldı. O ise hızlı gelmenin ve benim onu ispiyonlama olasılığım yüzünden endişeli ve terliydi.
"Bugün tapu dairesine gittim. Suk Yong'un evi başkası üzerine kayıtlı. Yani öldüğünde varisi başkası olmuş ki bu kişi torunu olabilir." Bayağı bol keseden atıyordum. İnandırıcı olması için bende kendi yalanlarıma inanıyordum.
"Eh ben onun akrabası olarak bilinmediğim için bana kalmamıştır. Bu yüzden benimde bilmediğim başka bir akrabam var. Ev üzerine kalmış bir akraba. Çünkü başka türlü siz o evde kalamazdınız. Hatta bence evin ona kaldığını da bilmiyordur ki gelip hiç bakmamış eve, yoksa sizi görürdü. Ya da sizinle zaten anlaşan biri ki o evde yaşayabiliyorsunuz." dedim gözlerimi sıkarak.
Bana aynı bakışlarla karşılık veren Romeo, yanına gelmiş Juliet'e kısa bir bakış attı. Evet kaslı oğlan, senin Juliet'in bir şeyler kaçırdı ağzından. Şimdi onlardan gerekli bilgileri almam gerekiyordu. Zaten yine Min ve Sung Ja'yı atlatıp gelmiştim buraya.
"Bakın gençler ciddiyetimi kavrayamamış olabilirsiniz diye tekrarlıyorum. Benim eğer Suk Yong'tan kalan bir akrabam varsa kesinlikle bulmam gerekiyor. Ölüm kalım meselesi desem yalan olmaz. Bu yüzden ne biliyorsanız bana anlatmalısınız." dedim.
Geldiğinden beri endişeli bakmaktan başka bir şey yapmayan Juliet, ketum Romeo'u hafifçe dürttü. Romeo yerdeki taşı tekmelerken "Kızlardan bu yüzden nefret ediyorum. Eninde sonunda istediklerini yaptırıyorlar." dedi. Güldüğümü belli etmemek için başımı yere eğdim. Zavallı erkekler.
"Suk Yong'un torunu benim."
Ne?!
Başımı hışımla kaldırdım. Bunu hangisi demişti? Her şey birbirine girdi şuan. Bir iki adım geri çekildim ve olayın gerçekliğiyle kendimi yüzleştirmeye çalıştım. Hayır yani sanki gerçekten akrabam çıkmış gibi şaşırmıştım. Kendimi toparlamalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beşe Bir
FantezieKorkusuz kimse, hiçbir şeyden korkmayan değil, korkusu üzerine giderek onu yenebilen kişidir.