Ölü.

244 27 0
                                        

Doğanın karanlığına karşı savaşan şehrin ışıklarına bakmayı sürdürürken alnımı hafif hareketlerle vurduğum camda durdurdum. Yaklaşık beş dakikadır başıma işkence ediyordum böyle vurarak, büyük ihtimalle kızarmıştı.

Şimdi önemli o değil, diye düşündüm. Bu üç olayın beynimi eritmesine izin vermemeliydim. Artık düşünmekten başka şeyler yapmalı, mesela işe girişmeliydim. Bunun neden olduğu gibi, yada neden benim başıma geldiği?

Başımı camdan çekmeden döndürdüm ve boydan boya camdan kayarak yere oturdum. Şehrin parıltılı yapay ışıkları oturma odamın karanlığını götürüyor ve odada haleli bir loşluk yaratıyordu. Karanlık odamın en uçlarında esir kalmıştı.

Dizlerimi kendime çektim ve kollarımı onlara bağladım, sanki böyle yaparak beynimdeki anı kemerini de sıkıyordum. Bu üç olayın ilk başı Seungyoon'un o lanet konserinde olmuştu. Çocukla göz göze gelmiştim ve içimi saran nefese karşılık onu dibimde gibi hissetmiştim. Tabi mekânı terk ederken onun o acı çığlığını hala unutmamıştım, aradan altı ay geçmişti. Ve o altı ay Seungyoon için cehennem gibi olmuştu, yani öyle olmuş olmalıydı.

Çünkü o ve ardı sıra gelen birkaç konserde daha çok sorun yaşadı ve yanında çalışan birkaç kişide onun egoist kişiliği hakkında kanıtlarla birlikte makaleler sundular. Böylece halkın en hızlı düşüşü yaşayan idolü olarak tarihe geçti.

İkinci olay ise yılbaşı partisinde olmuştu. Ruhumda uzun saçlı çocuğun ışıltısının kayan hissini hala zorlarsam anımsayabilirdim. Bambaşka bir şeydi, sanki bir melek gibi parlamıştı. Hem de mekânda herkes ona bakmıştı, tamam bir saniye bakıp sonra hiç o bakışma olmamış gibi işlerine devam etmişlerdi ama bakmışlardı değil mi? Ne dünkü olayda ne de konserdeki olayda hiç yaşanmamış gibi değildi, en azından insanlar dönüp bakmıştı parıltılı çocuğa. Bunun üzerinden de beş ay geçmişti.

Dünkü olayda ise daha farklı bir tat vardı. İlk kez somut bir şeyler hissetmiştim. Yer gerçekten hareket etmişti ve ben yere kapaklanmıştım göt üstü. Gözlerimi kapatıp o anı düşünmeye çalıştım. Çocuğun kahverengi gözlerini aklıma getirmeye çalıştım ama tek olarak getiremiyordum, üç çift göz geliyordu. Çocukların simaları da yavaş yavaş beliriyordu göz perdemde.

Ne işine bulaşmıştım ben böyle? Hayallere mi başlamıştım yine? Annemle babam da ayrıldığında kendime bir ütopya kurmuş ve orada yaşıyormuş gibi davranmıştım. Bu kendimi iyi hissetmeme yarayan oyunumken babam ve yeni eşi tarafından psikolojik sorunlarım olduğu kanısı taşımıştı. Ne kadar onlara bir şeyim olmadığını söylesem bile bana inanmamış ve bir psikolog ile görüşmeler düzenlemişlerdi.

Şimdi de bu görüntüler o uzun zamandır uğramadığım ütopyamın yansımaları mıydı? Saçlarımı yolarcasına çekmeye başladığımı fark ettiğimde sıktığım parmaklarımı gevşettim ve başımı ardımdaki cama yaslayarak tavana baktım.

Doktorun kartı var mıydı acaba bu evde? Belki ona danışmak veya konuşmak biraz rahatlatırdı beni. Konser gecesini Min'e anlattığımda dalga geçmişti benimle, aslında Seungyoon'dan hoşlandığımdan falan. Ama öyle bir şey olduğunu sanmıyordum, bu çok başka bir histi ve iki kişi daha eklenmişti şimdi.

Ayağa kalktım, nefesim kesilene ve sinir krizine ramak kalana kadar evi talan ettim ama doktor kartına ait bir parçaya bile rastlamadım. Babamı aramak istemiyordum. Kesin yine şüphelenecekti hatta belki de üvey annem onu dolduracak ve beni hastaneye kapatmaya kadar götüreceklerdi işi.

Boynumu yakan saçlarımın esaretindeki ensemi havalandırmak için saçlarımı başımın en üstünde topuz yaptım. Topuzum kafamın üstünde kocaman bir yeşil daire varmış gibi gözükmesine yol açıyordu, önümdeki boy aynasına bakarak "Helll loooğ! Biz hayal âleminden beynini s." Cümlemin en can alıcı yerini kıkırdamama engel olamadığım için böldüm.

Beşe BirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin