25.BÖLÜM

2.9K 163 40
                                        

Ziya'ya bakmaya başladım. Şimdi ne olacaktı? Bakışlarımı elimde ki silaha indirdim ve oflayıp silahı indirdim. Silahı belime tekrar koydum ve arkamı dönüp deponun çıkışına yöneldim.

Ama ensemde ki soğuk metal ile duraksadım. "Sana bir şey söyleyeyim mi?. Karşında benim gibi bir adam varsa, sakın acıma. Yoksa acınacak duruma düşersin." dedi ve silahı biraz daha bastırdı.

Allah benim belamı versin!

Yüzümü ona doğru döndüm ve, "Şerefsiz!" dedim. Kahkaha attı. "Kim kimi öldürüyor Sosyal! Deniz'e yazık olacak ama sen onu düşünme, ben onun da çaresine bakarım."

Deniz'in hakkında dediği şeyler sinirimi çok bozmuştu ve bir mallık yapıp belinde ki silahı almaya çalıştım. Ama çalıştım, çünkü hemen fark edip bağırmıştı.

"At o silahı yere!" Sinirle belimde olan silahı yere attım. Ayağı ile silahı benden biraz uzağa ittirdi.

Silahı ittirmek için benden baya uzaklaşmıştı. Aptaldı! Aklıma gelen fikir ile sırıtarak adama baktım. "Farkında mısın? Anca böyle bekliyoruz, ya sen icrata geç. Yoksa ben seni öldüreceğim." dedim. Bu biraz kendimi öldürmeye teşebbüs oluyordu ama aklımda bir şey vardı.

"Peki." dedi ve tetiği çekti. Silahı tam kabime doğrultmuştu ama aramızda çok mesafe vardı. Silahı ateşledi ama ben hızlıca eğildiğim için kurşun duvara gelmişti. O beni vuramamanın şaşkınlığını yaşarken ben hızla bacağına tekme attım ve elinde olan silahı aldım.

Yerde, diğer silaha ulaşacakken eline bastım ve yerde olan silahı da belime koydum.

"Ben de sana bir şey söyleyeyim mi? Karşındakini hiç bir zaman hafife alma!"

Başını kaldırdı bana baktı. "Aldığımı kim söyledi?" Kaşlarımı kaldırıp ona baktı. Ne diyor lan bu?

Bakışlarını arkamda olan kapıya çevirdi ve bağırdı. "Gelin!" Arkamı döndüm ve sert bir küfür savurdum.

İşte şimdi sıçtım!

Mert'den

Yarım saat olmuştu ama Yiğit hâlâ çıkmamıştı. Enes'e döndüm. "İçeri girelim. Sonra acil bir şey varsa sen adamları çağırırsın." dedim. Başını salladı ve beraber sessizce içeri girdik.

Gördüğüm görüntü ile sessizce küfür savurdum. Yiğit'i baya dövmüşlerdi, ve bir sandelyeye bağlı duruyordu. Ziya ise onun alnına silahı dayamış konuşuyordu.

"Yolun sonuna geliyoruz sanki Sosyal!" dedi ve kahkaha attı. Bakalım kim kimin sonunu getiriyordu. Enes'e baktım ve işaret verdim. Başı ile beni onayladı ve adamları çağırmak için depodan çıktı.

Ziya, Yiğit'in aptallık yapıp tek başına  geleceğini düşündüğü için burada fazla adamı yoktu. Bizim adamlarımız daha fazlaydı ve işlerini çabuk bitirebilirdik.

Ben kapıya bakıp Enes'i beklerken, Yiğit beni o sırada görmüştü ve sırıtarak Ziya'ya döndü.

"Hayırdır, niye sırıtıyorsun? Çok sevindin galiba öleceğine!" dedi. Ben de gülümsedim. Adamın birazdan başına geleceklerden haberi yoktu.

"Sanane! Evet çok sevindim öleceğime!" dedi ve gülümseyerek adama baktı. Bu da maldı!

"Son gülen iyi güler." Ne alaka şimdi? Ben bunların dediklerinden bir şey anlamıyordum. Yiğit'de adamın suratına baktı. "Aynen, son gülen iyi güler." dedi.

Arkama tekrar baktım. Enes adamları getirmiş benim işaretimi bekliyordu. Başımı salladım ve aniden içeri girdik.

Ziya böyle bir şey beklemediği için öylece kalmıştı. Çoğu adamı vurmuş, kimisini de tutmuştuk.

KUZENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin