660 33 8
                                    




Pazartesi günü, Edebiyat ders saati, Fırat Tepret Sınıf defterini imzalar.

''Asuman Haznedar, şiirini getirdin mi ? '' dedi Fırat Öğretmen.

'' Evet getirdim.'' dedi çekinerek. En sevdiği şiirlerinden birisiydi lakin, onu seçip seçmeme konusunda o kadar kararsız kalmıştı ki... Kalbinin sesini dinleyip, getirme cesaretini göstermişti. Şimdi ise şiiri daha okumadan utanmaya başlamıştı. Yanlış anlaşılmak istemese de, kesinlikle yanındaki çocuk bu şiiri üstüne alınacaktı.

'' Oku bakalım..'' dedi Fırat Tepret. Asuman, derin bir iç çekti.

Öyle Uzaktan Seviyorum Seni

Uzaktan seviyorum seni!
Kokunu alamadan,
Boynuna sarılamadan.
Yüzüne dokunamadan.
Sadece seviyorum!
Öyle uzaktan seviyorum seni!
Elini tutmadan.
Yüreğine dokunmadan.
Gözlerinde dalıp dalıp gitmeden.
Şu üç günlük sevdalara inat,
Serserice değil adam gibi seviyorum.
Öyle uzaktan seviyorum seni,
Yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden.
En çılgın kahkahalarına ortak olmadan.
En sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan.
Öyle uzaktan seviyorum seni!
Kırmadan,
Dökmeden,
Parçalamadan,
Üzmeden,
Ağlatmadan uzaktan seviyorum.
Öyle uzaktan seviyorum seni;
Sana söylemek istediğim her kelimeyi,
Dilimde parçalayarak seviyorum.
Damla damla dökülürken kelimelerim,
Masum beyaz bir kağıtta seviyorum.

Şiir bittiğinde,

'' Vay be ! '' diye bağırdı Ömer.

'' Güzel değil mi Ömer ? '' dedi Fırat Öğretmen.

'' Evet.. Çok iyi..'' dedi.

'' Sen oku bakalım en sevdiğin şiirini..'' dedi Fırat Öğretmen. Fakat Ömer ne şiir okurdu, ne de ödevleri yapardı. O esnada, Çako, telefonundan bir şeyler karıştırmakla meşguldü.

'' Ben.. Ben şey yapamadım hocam..'' dedi kıvırmaya çalışarak.

'' Ben okuyayım bari..'' dedi Çako. Herkes şaşırmıştı. En çokta Asu.. Heyecandan kalbi deli gibi atıyordu. Onun okuyacağı şiiri de kendi üstüne alınmak istiyordu fakat ne geleceğini kestirmek imkansızdı.. O öpücükten sonra, kendisine soğuk davranmıştı. Utanmıştı. Suratına dahi bakmaya utanıp, o gün sürekli kaçmıştı... Araya hafta sonu girmiş ve işte şimdi derste yine dip dibe, şiirini okur vaziyette bulmuştu kendini Asu.

'' Beni şaşırtıyorsun Çağatay.. '' dedi Fırat Öğretmen. Çako boğazını temizlerken, sınıfta kıkırdaşmalar oldu.

Kırmızı Bir Kuştur Soluğum

Kırmızı bir kuştur soluğum
Kumral göklerinde saçlarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların
Kırmızı bir at oluyor soluğum
Yüzünün yanmasından anlıyorum
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dört nala sevişmek lazım...

Teşekkürler...

Diyerek bitirmişti şiirini. Asu dışında herkes kahkahalarla gülerken, Asu hayal kırıklığının en üst seviyesini yaşıyordu. Sebebi ise, bu şiiri üstüne alınmış olmasıydı. Ki eğer öyleyse, Çako bu şiiri Asu'yu kast ederek seçip okuduysa, Asu daha da paramparça hissedecekti kendini.  Bu öpücüklerin sebebi, belkide şiirde geçen amaca yönelik bir basamaktı diye düşündü. Çako belkide basit görüyordu kendisini. Elde edilebilecek bir kız olarak.. Sırf bu sebepten..

'' Aferim Çako, demek sende Cemal Süreya seviyorsun..''

'' Aslında pek okumam ama bu şiir beni anlatıyor..'' dedi Çako yandan sırıtarak. Asu sessizliğini korusa da dokunsalar ağlayacak vaziyetteydi. Elleri buz kesmiş, aklında geçen düşüncelerden kurtulmak istiyormuş gibiydi adeta.

ÇAKOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin