Bölüm 18 ~Karanlık~

944 53 0
                                    

~ESİLA~
Su bulunana kadar Savaş ile evde kalıp bilgisayardan sinyalleri kontrol ettmek zorunda kalmıştık.
Su bulunana kadar salonda bi sağa bi sola dönüp durdum.
Savaş bana Su'nun bulunduğunu söyleyince sevinçten Savaş'ın boynun atlamıştım.
O bana geri sarılmamıştı ama kokumu içine çektiğine emindim.
Zaten yaptığım şeyi idrak eder etmez ondan ayrıldım.
Savaş'ın gözleri kapalı idi.Ağırca gözlerini açınca göz göze geldik.
"Esila,Su bulunmuş ama,"dedi ve devamını getiremedi.
"Ama ne Savaş?"dedim yüzümdeki gülümsemeye engel olamadan.
"Kardeşim bulundu şu an benden mutlusu olamaz,"dedim kıkırdayarak.
Savaş yüzüme öyle bir bakıyordu ki sanki yanlış giden bir şey vardı.
"Esila,Cansu vurulmuş,"dedi pat diye.
O an olduğum yerde kaldım.
Lanet olsun!
"Ama sorun yok hastaneye gitmişler Araz mesaj attı,"dediğinde belki bir nebze bile olsa rahatlamıştım.
Savaş oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi.
Kollarını yavaşça bana sarıp başını boynuma gömdü.
Bu sefer o bana sarılıyordu ve ben karşılık vermiyordum,veremiyordum.
Bi çeşit şok geçiriyordum ve hareket edemiyordum.
"Hadi diğerlerinin yanına gidelim Esila,"diye fısıldadı ve yüzüme gelen saçı kulakımın arkasına attı.
Bana karşı o kadar nazik ve kibardı ki dışardan gören birisinin onun bir mafya olmasını düşünmesi imkansızdı.
Üzerime düz bir hırka geçirip Savaş'a döndüm.
Savaş hırkanın kapşonunu kapadı.
"Esila önce Su şimdi de Cansu.Sırada belki sen bile olabilirsin.Bunları yapan kişiler bizim düşmanlarımız,bize zarar vermek için yapıyorlar.Çok dikkatli olmalıyız.Tahminimce seni göle götürdüğüm zaman takip ediliyorduk,çünkü telefonuma o gün tehdit mesajları gelmeye başlamıştı,"dediğinde artık göz yaşı akıtamıyordum.
Tükenmiş hissediyordum kendimi.
Başımı yavaşça olumlu anlamda sallayıp evden çıktık.
Oturduğumuz binanın önüne gelince durdum.
"Araban yok mu?"diye sordum.
Savaş ve bir yere arabasız gitmek?
"Buraya çocuklarla birlikte geldik.Su'nun nerde olduğunun sinyalini alınca Araz'lar arabayla gitti,"dedi.
"Yürüyelim,ana yola çıkarsak taksi bulabiliriz,"dedim.
Hava iyice kararmış sokak lambaları yanmaya başlamıştı.
Ağır adınlarla dar sokakta işerlerken arkamızdan araba sesi geldi.
Ama normal bir araba değil.
Resmen lastikleri yakarak arabayı durdurmuştu.
Hızla arkamı dönüp baktığımda dar sokağı kapatırcasına yan durmuş siyah bir araba vardı.
"Esila gitmeliyiz,"dedi Savaş aceleyle.
Beni tam kolumdan tutmuş ve koşmaya başlamışken.
Sokağın açık tarafına da siyah bir arba geldi.
Şu an kapana sıkışmıştık ve kaçıcak bir yerimiz yoktu.
Savaş aceleyle etrafa bakmaya başladı ama nafile.
Yanımızdaki boş arsanın duvarları tırmanamayacağım kadar yüksekti.
Diğer apartman girişleri ise korkulukluydu.
Arabanın içinden yaşlı bir adam ve onun arkasından takım elbiseli dört adam indi.
Savaş beni kolumdan tutarak arkasına saklı.
"Lanet olası silahımı Araz'a verdim,"diye mırıldadı söylenircesine.
Savaş'ın bir silahı olmasını ümit edeceğimi hiç düşünmezdim.
"Savaş Arslandere,"dedi yaşlı adam.
Bize doğru geliyordu ağır adımlarla.
Elinde altın kaplamı bastonu ile yerden her destek aldığında çıkan ses beni deli ediyordu.
"Defol git burdan Kürşat!"dedi Savaş sert sesi ile.
Yüzü gergin ve korkutu derece soğuktu.
Birlikte olmadığımız zamanlar yüzü hep böyle oluyordu.Okulda gördüğüm zaman ödüm kopuyordu.
"Eğer ona dokunursan Kürşat.Seni ve adamlarını yemin ederim yaşatmam,"dedi Savaş.
Yaşlı adam ufak bir baş hareketi yaptı ve arkamdan gelen birisi beni kollarından tutarak Savaş'tan ayırdı.
Ayaklarımı yerden kesmişti ve ben deli gibi çırpınıyordum.
Savaşa baktığımda onu üç kişinin anca tutabildiği gördüm.
"Bırak beni!Bırak!"diye başırdım ve bacaklarının arasına tim gücümle tekme attım.
Adam yere yığıldığında yaptığı şeyi fark ettim.
Hayatımda daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştım,çok güzel bir hissti.
Arkadan başka bir takım elbiseli adam gelip bana sert bir tokat attı.
Tokatın etkisi ile yere düştüm.
Ağzımda kan tadını alabiliyordum.
Düşerken bileğime saplanan keskin ağrı yüzümü ekşitmeme sebeb oldu.
Benim yere düşmem ile Savaş adamlardan kurtuldu.
"Ona ne cüretle dokunursun?!"diye bana vurana damın üstüne atladı.
Savaşı diğer tutan adamların ağzı yüzü kan içindeydi zaten.
Ensemdeki metalik şeyi hissetmemle irkildim.
"Eğer biraz daha devam edersen onu öldürürüm,"dedi adı Kürşat olan yaşlı adam sakin bir sesle.
Savaş bana doğru döndüğünde durdu.
Sert bir şekilde yutkundu ve bana vuran adamın üstünden kalktı.
Diğer adamlar hemen gelip Savaşçın kollarından tutmaya başladı.
Ben yerde oturduğum yerde kollarımdan destek alarak dik durmaya çalışıyordum ama ensemdeki silah yüzünden rahat hareket edemiyordum.
"Bırak onu gitsin.Bizim meselemiz senle benim aramda,"dedi Savaş.
Yaşlı adam gülmeye başladı.
Yaşlı adam arkasındaki adama başıyla bir işaret verdi.
Arkasındaki adam karnıma sert bir tekme geçirdi.
Bir yerimin kırıldığına o kadar eminim ki.
Yerde iki büklüm kaldım.
"Dokunma ona!Sen masum ve savunmasız birisini kullanacak kadar pis bir herifsin!Ona o pis ellerinle dokunma!"dedi Savaş çaresizce.
Savaş'ın gözleri doluyordu ama kendini sıkıyordu.
"Aslında güzel kızmış Savaş.Zevkli adamsın,"dedi yaşlı adam.
"Ama biraz ufak sanki,cılız,"diye mırıldandı.
"Şu an burda değilde deposa olsaydık başka şeyler düşünebilirdim,"dediğinde yatıpım yerde saha da ufaldığımı hissettim.
"Hele bi şurdan kurtulayım seni geberteceğim.Hatta seni gebertmek sana ödül olur!Seni ölmekten beter edeceğim,"dedi Savaş.
Sesi hala sert ve gür çıkıyordu,çok sinirli idi.
Savaş'ın kollarından tutan adamların çok zorlandığı belliydi.
"Abi diğerleninin bizim olduğunu anlayıp buraya gelemsi an meselesi çabuk olmalıyız,"dedi takım elbiseli genç bir adam.
Yaşlı adam homurdanarak başını salladı.
Yere eğildi ve saçımdan tutarak yüzümü ona çevirdi.
Arkadan Savaş küfürler ve tehditler savuruyor onu tutan adamalardan kurtulmaya çalılıyordu.
Ağlamıyordum.Kızgındım,korkuyordum,savunmasızdım ve acı çekiyordum ama ağlamıyordum.
Adam elindeki silahı suratıma indirdi.
Kaşımın üstüne denk gelen silahın acısından gözlerim kararmıştı.
Yarım yamalak gördüğüm kadarıyla adam cebinden bir bıçak çıkardı ve kolumu tuttu.
Kolum üç çizik attı.Boğazlarım yırtılıcasına çığlık attım.
Canım yanıyordu.
"Benden sana küçük bir hatıra ufaklık.Beni sakın unutma istedim,"dediğinde kolum baktım.
Kanlar akan yerde büyük bir K harfi vardı.
"Piç kurusu!"diye bağırdım.
Adam elindeki silahı kaldırdı.
Silahın bir el ateş ettiğini duydum.
Vurulduğumu anlamam uzun sürdü.
Adamlar hızla Savaş'ı bıraktı ve arabalarına binerek kaçtılar.
Dar ve ıssız sokakın yerinde cenin pozisyonu aldım.
Savaş hızla yanıma geldi ve yere eğildi.
Pantalonumun cebine elini soktuğunu ve telefonumu aldığını hissettim.
Başım Savaş'ın dizlerindeydi ve zar zor nefes alıyordum.
Gerçekten neremden vurulmuştum ben?
Bütün gövden kan ve acı içindeydi ve çok fazla bakamaya cesaret edemiyordum.
"Savaş,"dedim zorla.
"Esila.Geliyorlar,yoldalar.Kurtulacaksın,yaşayacaksın,"dedi Savaş.
Güçlü durmaya çalışıyordu ama gözünden yaşlar akıyordu bunu görebiliyordum.
"Özür dilerim.Özür dilerim seni kendimden uzak tutamadım.Seni koruyamadım,"dedi Savaş.Ağlıyordu ve artık sesi de titriyordu.
"Seni seviyorum,"dedim cılız sesimle.
"Seni hala çok seviyorum,"dedim tekrar ederek.Sesimi güçlü çıkarmaya çalışmıştım.
Savaş eğilip dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı.
Başını hafifçe kaldırarak gözlerime baktı ve tekrar öptü.Bu seferki biraz daha uzun ve biraz daha huzur vericiydi.
Doğrulup yüzüme gelen saçları arkaya attı.
"Savaş...Sanırım.Sanrım ölüyorum?"dedim titreyen sesimle.Artık bedenim de titriyordu.
Gözlerim kararıyordu.
Savaş'ın sesini duyuyordum ama sanki uzaktan geliyordu.
Sanki onun dizlerinin ütüne yatmıyormuşum o kilometrelerce uzaktaymış gibi.
Ne dediğini anlayamıyordum ama o bağırıyordu.Ağlıyordu.
"Sanırım daha fazla dayanamayacağım,"dedim titreyen sesim ile.
Kendimi zar zor tutuyordum.
Gözlerimi kapamamak için direniyordum.
Ölüyordum,sevilerek...
Artık o kadar kötü bir durumdaydım ki mantıklı düşünemiyordum.
Şimdi kendimi tamamen bırakmıştım,karanlığa.

Mahşerin Dört AtlısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin