Bölüm 26~Sizi özledim~

675 47 1
                                    

~Su~
Araz'la ilişkimizi bir adım daha ilerletmiştik ve ben pişman değildim. Aksine aşırı mutluydum. Tabii bu onu normalden daha da fazla özlememe neden oluyordu ama alışmıştım. Ama Araz'dan daha çok özlediğim bir şey vardı: arkadaşlarım. Hepsi için çok mutluydum. Esila ve Savaş baya yol kat etmişlerdi. Cansu ve Ateş zaten tabana kuvvet. Ege ve Demir de yakın duruyorlardı. Kesin bir şey varsa da Ege bize ya da bana bilmiyorum söylememişti. Her neyse sonuçta hepsinin hayatlarında biri vardı ve mutlulardı aynı şekilde benimde. Ama bu sırada birbirimizden uzaklaştığımızı fark ettim. Aramız her zamanki gibi iyidi ama , onlarla dedikodu yapmayı, alışverişe gitmeyi , belki yemek yapmayı hatta kızlarla temizlik yapmayı bile özlemiştim. Ya da biraz düşününce temizlik kalabilir. Böyle mal mal düşünmek yerine gruba mesaj attım: "Nerdesiniz? Hiçbiriniz evde değilsinizz"
"Cansu: Ateşle birlikteyim"
"Ege: Bardayım"
"Esila: Bende Savaşla birlikteyim."
Tahmin ettiğim gibi olmuştu.
"Su: Yarına program yapmayın."
"Cansu&Esila: Yarın olmaz."
"Ege: Bana uyar sıkılmıştım zaten."
Cansu ve Esila nın nasıl planları var bilmiyorum ama umurumda değil açıkçası.
"Su: Dürüst olmak gerekirse ne planınızın olduğu umurumda değil. Hepimiz kendimizi olayların akışına kaptırmış gidiyoruz. En son ne zaman dördümüz birlikte bir şey yaptık? Hayatımda bunun hiç mümkün olamıyacağınj düşünmüştüm. Ne de olsa biz asla ayrılmayız ve birbirimizi unutmayız diye. Ama sanırım biz birbirimizi unuttuk. Şimdi lütfen planlarınızı iptal edin ve birlikte bir şeyler yapalım. Sizi özledim. Ayrıca evin boyanması gerekiyor bu da bahanesi olur."
Evin boyanması falan gerekmiyordu sadece iyi vakit geçiririz diye düşünmüştüm. Ama düşününce gelemiyeceklerse de sorun olmazdı. Sanırım.
"Su: Ama genede gelemezseniz sorun değil."
Ben genede her şeyi hazır edicektim. Ne de olsa Ege gelecekti.
"Ege: Ben gelemem acil bir işim çıktı. Üzgünüm."
Cevap vermedim. Görünen o ki boya işini tek başıma yapmam gerekecekti. Saat daha erken olmasına rağmen uyudum.
Sabah uyandığımda saat 11 di ve kızlardan iz yoktu. Üstümü giyinip kendimi dışarı atmıştım. Canım acıkmamıştı. Gelince yerdim en kötü. Yolda ilerlerken Araz aramıştı. "Günaydın sevgilim. Bugün bir işin var mı?" "Evet var. Evi boyayacağız yani kızlar gelirse. Her neyse." Biraz daha konuşup telefonu kapattık. Boyacıdan renk renk boya almıştı ve tabii bir sürü fırça da almıştım. Eve vardığımda kimse yoktu. Geleniyeveklerdi sanırım. Bu beni ciddi anlamda üzsede işime devam ettim. Daha önceden bir yerde kullanırım diye tonca para sayıp ama etiketini bile çıkartmadığım tulumu giydim. Amma aptalmışım. Saçlarımı da dağınık bir topuz yaptım. Aslında bunu yapmadan önce kızlara danışmam gerekirdi ama mükemmel bir çizim yeteneğim olduğu için sorun olacağını sanmıyordum. Zaten amacım portre yapmak değildi. Salonda ki bir duvarı maviye boyayacaktım. Çünkü yastıklarla uyumlu olurdu. Ayrıca özellikle Esila ve Ege'nin çok istediği kitap okuma köşesinide yapacaktım. Duvara bir kiraz ağacı çizecektim. Pembemsi yapraklarıyla çok güzel oluyorlardı. İlk olarak televizyondan müzik kanalı açtım ve sesini fulledim. Yere de naylon serdikten sonra boyam işlemine başlamıştım. 2 saatin sonunda bir tek okuma köşesi kalmıştı. Ev gerçekten ışıldıyordu. O kadar canlı duruyorduki bayılmıştım resmen. Müziklede hem dams ediyor hem de boyuyordum eğlenceli olmuştu. Gerçi kızlar olsaydı daha da eğlenceli olurdu. Böyle düşününce moralim bozulduğu için düşünememeye karar verdim. Ve okuma köşesini yapmaya başladım. 1 saat içinde duvarı bitirip 1 saat içinde de tüm salonu toplamıştım. İşlerimi bitirir bitirmez kendimi duşa attım çok yorulmuş ve acıkmıştım. Duştan çıkıp üstümü giyindim. Saçlarımı kuruttum, kızlara bir not yazıp evden çıktım. Yemek hazırlamaya aşırı üşenmiştim bu yüzden bende alışveriş merkezinde yemeğe karar verdim. Ben evden tam çıkarken Araz karşımda belirmişti. Şaşırsamda ona gülümseyip sarıldım. "Nereye bu saatte?" "Acıkmıştım. Alışveriş merkezine yemek yemeye gidiyorum." Bir şey demeden eline uzattı bende tereddüt etmeden tuttum. Arabasıyla gidecektik ama ben yürüyerek gitmek istemiştim. Boya kokusunu bastırmak için fazlaca oksijene ihtiyacım vardı. Ve tabii ne kadar ne kadar uzun sürerse o kadar iyiydi benim için. Kızların benden önce duvarları görmelerini istiyordum çünkü. Alışveriş merkezine varana kadar konuşmamıştık. Sarmaş dolaş ilerliyorduk takii ben Araz'a pis pis sırıtan kızı fark edene kadar. Bir Araz'a bir de kıza bakıyordum derken kız önümüzde bitti. Araz'a baktığımda ifadesizdi. E o zaman kimdi bu kız? "Evet?" diyerek bekledim kızı. "Seninle işim yok. Araz'a geldim ben." Bunları söylerken sadece Araz'a bakıyordu. Kimdi ya bu? "Kimsin çok pardon?" Bu sefer kızın ilgisini çekebilmiştim. Araz'da fark etmiş olacakki beni çekiştirmeye başlamıştı. Araz' a öldürücü bir bakıl atıp tekrar kıza döndüm. " Ben Araz'ın ilk aşkıyım." Bu muydu yani? Bir an ayartmaya çalışıyor falan sandım. Rahatlamıştım. O mükemmel coolluğumla ve yapmacık gülümsememi yüzüme yerleştirip "Bende son aşkı. Çok memnun oldum." dedim ve Araz'ın elini tutup yemek katına doğru ilerledik. Kızın yüzündeki ifadeyse paha biçilmezdi. Yürüyen merdivenlere bindiğimizde yüzümü Araz'a döndüm. Beni kendisine çekti ve öptü. Sonra tekrar bana bakıp gülümsedi. "Sen ne demiştim ya ben Araz'ın son aşkıyım mı demiştin?" Beni utandırmaya çalışıyordu ve lanet olsun ki işe yarıyordu. İstifimi bozmamaya çalışarak "Bilmem. Öyle mi dedim." diye cevap verdim.
" Evet evet öyle dedin".
"Demesemeydim?"
"Hayır aksine iyi ki demişsin. Emin oldum.
"Neyden emin oldun?" Şaşırmıştım neye yani bir şüphesi mi vardı?
"Sana fena halde aşık olduğumdan."
"Bende sana fena halde aşığım." Öyleydim de. Araz'a fena halde aşıktım. Yürüyen merdivenlerden inip yemek yedik. Ama daha Araz'dan ayrılmak istemiyordum. O yüzden bende sinemaya gitmeyi önerdim. Tek bir şartla kabul etti şartı önemsemeden tamam dedim.
"Merhaba korku filmlerinden her hangi birine gece yarısından sonra sevgili koltuklarından lütfen." Korku filmlerinden etkilenmezdim o yüzden sorun yoktu.
Araz'a gülümseyip patlamış mısır almaya gittim o biletleri aldığı için bende mısırları almıştım. Seans 00.30 daydı. Yani başlıyordu. Vakit kaybetmeden salona girdik. Telefonum neredeyse tüm gün boyunca kapalıydı zaten. Filmin ilk 30 dakikası geçmişti. Ben gayet iyiyim demek isterdim ama korkudan titriyordum. Araz her ne kadar bana sarılabilirsin desede ben gurur yapmış ve Araz'a yaklaşmamıştım. Yani kafamı Araz'dan çekmemle ekranda çıkan yaratığa kadar. Bu görüntüyü görür görmez çığlığı basmış ve Araz'a yapışmıştım. Kafamı Araz'ın göğsünden kaldıramıyordum ve saat geç olmuştu. Belli bir zaman sonrada gözlerim kapanmıştı. Uyandığımda üzerimde Araz'ın sweatlerinden biri vardı bana büyüktü. Üzerimi değiştirmiş olmalıydı. Yataktan kalkıp aşağı indim. Araz yemek yapıyordu.
"Uyanmışsın."
"Günaydın. Burada tek başına mı yaşıyorsun?"
"Arada bizim çocuklar uğruyor o kadar. Neyse hadi gel kahvaltı yapalım."
Kahvaltımız bittikten sonra artık eve gitmenin vakti olduğunu fark ettim.
"Araz beni eve bırakır mısın? Kızlarla konuşmamız gerekiyor sanırım."
Araz sorgulamadan "Üstüne değişti gel arabadayım" dedi. Madem odasını ve dolabını bana saldı bir kaç parça kıyafet almam sorun olmaz sanırım. Hem üstümü değiştirip hem de Araz'ın kıyafetlerini çalmıştım. Ve eve gitmek için sabırsızlanıyordum. O an bir şey fark ettim, Araz'ın telefonu hiç susmuyordu...



Kitabı oylamayı unutmayın lütfen. Bu bizim için gerçekten çok önemli.

Mahşerin Dört AtlısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin