Bölüm 60 ~En mutlu günde yaşananlar~

464 26 2
                                    

~Su~
Esila'nın bize hamile olduğunu söylemesinin üzerinden 3 gün geçmişti. Ve bugün düğünümüz vardı! Araz ile evleniyorduk! Araz'ın annesi hızlı evlenmemiz konusunda ısrarcı olmuş ve 2 hafta içinde tüm düğün hazırlıklarını tamamlamıştık. Daha da doğrusu Araz'ın annesi tamamlamıştı. Her şekilde bu akşam düğünümüz vardı. Evleniyordum ve aynı zamanda teyze oluyordum. Düğün alanına erkenden gelmiştik. Hazırlanacaktık. Düğünümüz yine Araz'ın annesinin isteği ile Çırağan Sarayında yapılacaktı. Bu kadın her seferinde benim ağızımdaki suyu püskürtmeme sebep oluyordu. Çırağan Sarayında düğün yapmak ne ya!? Hayır davet edeceğim kimse de yoktu ki. Sırf Araz'ın annesi diye ağzımı açmamıştım valla. Gelin odasında Araz'la birlikte uzanıyorduk. Uyuyakalmışız. Uyandığımda saat 5 di düğünün başlamasına 2 saat vardı ama saç makyaj derken az zaman kalmıştı.
"Araz! Uyan hadi!"
"Az daha."
"Araz olmaz 2 saatimiz kaldı."
Araz'ı uyandırıp saç ve makyaj ekibini içeri aldım. Ben saçımı ve makyajımı anlatırken Cansu ve Esila içeri girmişlerdi.
"Esila sen otur çok yorma benim yeğenimi." dedim. Esila kıkırdayıp oturmuştu. Esila Cansu'ya bakarak "sen iyi misin sırıtıp sırıtıp duruyorsun da?"
"İyiyim hatta iyiden de iyiyim! Ateş bana evleneme teklifi etti!" Esila ile oturduğumuz yerlerden kalkıp Cansu'ya sarılmıştık.
"Umarım çok mutlu olursunuz."
1 saat içinde saç ve makyaj bitmişti. Kızlarda konukları karşılamak için çıkmışlardı. Bende gelinliğime son bir kez bakıp içine girmek üzere elime almıştım. Gerçekten çok güzel bir gelinlikti. Görür görmez anlamıştım bunu alacağımı. Ben kabindeyken birisi içeriye girmişti. Kabinden çıktığımda bu kişinin Araz'ın annesi olduğunu gördüm. Bana bakıp iç çekmişti.
"Çok güzel olmuşsun kızım."
"Çok teşekkür ederim efendim." Ne demeliydim bilmiyordum 'efendim' en uygun olanıydı sanırım.
"Anne demeye alışman lazım artık kızım. Aileniz biz senin."
"Tamam annecim." Yanağımdan bir damla yaş süzülmüş olmalı ki. Araz'ın annesi bana sarılmıştı. Bende ona sıkıca sarılmıştım. Uzun zaman oluyordu birine anne demeyeli. Özlemişim.
"Ağlama bak makyajın akar sonra çirkin olursun. Çirkin gelin istemem ben bak sonra."
Ağlamam için demişti bunu. İşe yaramıştı da.
"Ağlama artık güzel kızım bak geçti her şey. Biraz gül de kıskansınlar beni kapmış güzeller güzeli bir gelini diye."
"Tamam annecim."
Kocaman gülümsemiştim o ana kadar Araz'ı fark etmemiştim ama o da oradaydı. Ve tüm yaşananlara tanıklık etmişti. O da kocaman gülümsüyordu. Annesi bizi yalnız bırakıp çıkınca Araz beni bende Araz'ı süzmeye başlamıştım.
"Çok yakışıklı olmuşsun."
"Sende fazla güzel. Gerek yoktu bu kadarına ya alt tarafı düğünümüz var."
"Araz ya!"
"Tamam gel demedim bir şey."
Biz konuşmaya devam ederken Cansu gelmiş ve nikah memurunun geldiğini söylemişti. Bizde Araz ile el ele nikah masasına doğru yol almıştık. Yeminimizi ederken birbirimizin gözlerine bakmıştık. Asla çekmemiştik gözlerimizi birbirimizin gözlerinden. Nikah memuru evlilik cüzdanını verir vermez tüm gücümle Araz'ın ayağına basmıştım. Ama sanırım heyecandan topuk kısmıyla basmışım.
"Siktir! Su niye topukla basıyorsun?"
"Ay aşkım vallaha heyecandan. Çok acı-.."
Araz beni kendine çekip öpmüştü. Gülümseyip. Araz'ın beni ayağa kaldırmasına izin verdim. Dansımızı etmek üzere piste çıkmıştık. Kafamı Araz'ın omuzuna koymuştum.
"Teşekkür ederim Su."
Kafamı kaldırıp Araz'a baktım.
"Ne için?"
"Hayatımın en iyi dönemlerini yaşattığın ve yaşatmaya devam edeceğin için."
"Bende teşekkür ederim."
"Sen ne için teşekkür ediyorsun?"
"Bana güvenmeyi tekrardan öğrettiğin için."
"Seni seviyorum."
"Seni seviyorum."
Dansımız bittiğinde el ele masaları ziyarete gitmiştik. Ziyaretler bittiğinde kızların yanına gitmiştim. Esila'nın bir şeyi var gibi duruyordu.
"Esila iyi misin?" Diye sordum.
"Evet,iyiyim."
Cansu'ya dönüp "çok ayakta kalmadı değil mi?"
"Yok ya oturdu tüm gün."
Konuyu kapatıp havadan sudan konuşmaya başlamıştık erkeklerde yanımıza gelmişlerdi. Esila tuvalete gidiyorum diyip kalkmıştı. Cansu'ya işaret çakıp onu da kaldırdım Esila'nın peşinden gidiyorduk. Tuvalete girdiğimizde yerde kan vardı.
Hemen kapıyı yumruklayıp konuştum.
"Esila neren kanıyor?"
Ağlama sesi.
"Su çocuğuma bir şey olacak mı?"
"Cansu ambulansı ara çabuk ol! Esila lütfen sakin ol. Sakın hareket etme. Her bir hareketinle bebeği kaybetme riskin artar. Sakın hareket etme."
Savaş tuvalete dalmıştı.
"Esila aç şu kapıyı!" Diye bağırıyordu.
"Savaş sakin olman gerekiyor!"
"Benden sakin olmamı bekleme Su!"
"Savaş sakin olmazsan seni buradan yollarım! Esila'nın stres yapmaması gerekiyor! Stres yaptıkça hareketlenir ve eğer hareket ederse, korkarım ki bebeği kaybetme riskimiz artar! Lütfen. Lütfen sakin ol!" İyi ki tıp okumuşum dediğim dakikalardan biriydi bu. Savaş sakinleşmişti. Diğerlerini orada bırakıp üstümü değiştirip dönmüştüm. O sırada ambulans gelmişti. Savaş ve ben Esila ile gidecektik.
"Sakın ağır ilaçlar vermeyin kaldıramaz!"
"Siz kimsiniz?"
"Doktorum ben. Yaklaşık 3 haftalık hamile ve bağışıklık sistemi çok zayıf. Ağır ilaçlar kullanamazsınız."
Hemşireler tedavi uygularken bende kontrol ediyordum. Doğum uzmanı olmasam da anlayabiliyordum.
"Su bir şey söyle ne oluyor.?"
"Esila'nın durumu stabil görünüyor."
"Peki ya bebek?"
"Kalp atışı almaya çalışıyorum. Daha 3 haftalık olduğu için zor bir hâle geliyor."
Kalp atışı alıyordum ama kesinlikle düzenli değildi. Ve buradan sonra bebek için yapabileceğim hiç bir şey yoktu. Hastaneye vardığımızda ambulanstan inip ameliyata girecek olan doktora koşmuştum.
"Bebeğin kalp atışları düzenli değil. Daha 3 haftalık acilen müdahale edilmesi gerekiyor."
"Siz kimsiniz?"
"Ben Esila'nın yakın arkadaşıyım aynı zamanda doktorum. Ama beni boşverin."
"Siz ameliyathaneyi ayarlayın. Ve lütfen sizde benimle gelin ve durumu hakkında bilgi verin."
"Kanama yaklaşık 20 dakika önce başladı. Hasta olabilecek en az seviyede hareket ettirildi. Bünyesi zayıf olduğu için de her hangi bir ağır tedavi uygulanmadı. Esila'nın durumu stabil ama bebeğin kalp atışları düzensiz."
"Tamam teşekkür ederim."
Doktorun yanından ayrılıp diğerlerinin yanına gittim. Hepsi perişan görünüyordu.
"Ameliyata alınacak." deyip yanlarına çöktüm.
Şimdi hep beraber doktorun söyleyeceklerini bekliyorduk. Yaklaşık 1 saat sonra doktor çıkmıştı. Hepimiz doktorun yanına koşmuştuk.
"Öncelikle Esila hanımın durumu gayet iyi. 2 güne toparlanır. Fakat bebek konusunda aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Başınız sağ olsun." demiş ve gitmişti. Doktorun peşinden gidip ameliyatın detaylarını istemiştim. Yeğenimin ölümüne tek bir hataları sebep olmuşsa sürüm sürüm süründürecektim onları. "Esila hanımın kanaması olması gerektiğinden daha yoğundu. Kan değerleri giderek düşüyordu. Belli bir boktadan sonra bebek yeteri kadar besin alamamıştı. Daha 3 haftalık olduğu içinde aldığı her bir besin hayati değer taşıyor diyebiliriz. Ameliyatın yanılmıyorsam 49. dakikasında bebeğin kalp atışları durdu. Çok üzgünüm. Başınız sağ olsun."
Esila'yı odaya almışlardı ve Savaş içerideydi. Bende dışarıda oturanların yanına ilerledim. Kafamı Araz'ın göğüsüne koyup sadece ağladım. Esila'yı düşündüm. Kendisini suçlayacaktı. Emindim bundan. Cansu'da perişan olmuştu. Nasıl olmasın ki? Geriye yapabileceğimiz tek bir şey kalmıştı. Beklemek.

Mahşerin Dört AtlısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin